Neler Hakkında Yazıyorum?

30 Nisan 2020 Perşembe

16 Gün 16 Yazı Meydan Okuması >16

Merhabalar.
Meydan okumayı böylece bitiriyoruz. Dün ve önceki gün ruh halim meydan okuma bitince çok kötü şeyler olacakmış gibiydi. Şu an tamamen değişti ve Mayıs'ı karşılamaya hazırım. Hayat gerçekten çok hızlı geçiyor bir ay sonra 24 yaşında olacağım. Ben 22'den sonra büyümek istemiyordum ama. :(
Hadi sorumuza geçelim. Bir de birkaç şarkı bırakacağım. Çok sevdim buralarda dursunlar.




16. Son gün, yazı yazdığın, aynı sorulara birbirinden farklı cevaplar okuduğun günler nasıl geçti, sana iyi geldi mi? Meydan okuma nasıldı merak ettim. 
Öncelikle bu meydan okumayı gerçekleştiren Ezgissimo'dan Ezgi Hanıma ve İncirli Kurabiye'den Zeynep Hanıma çok teşekkür ederim. Gerçekten çok keyifli bir süreçti. Başından sonuna kadar yorumlarıyla beni yalnız bırakmayan siz blog dostlarıma da çok teşekkür ederim. Hepsini sırıtarak okudum. Yoğun bir dönemde denk geldi aslında bu meydan okuma. Çoğu zaman iç sıkıntıları ve yazmak istemeyerek başına geçtim. Ama ne zaman tuşlarda parmaklarım dolaşmaya başladı tüm olumsuzluklar gitti. Rahatlamış bir şekilde kapattım ekranı. Şu günlerde tek bir gün bile aylar sürüyormuş gibi geliyor bana. Neden bu böyle anlamasam da şu 16 gün de uzun geldi. Sanki blogun başından beri meydan okumayı yazıyormuşum gibiydi. Size de böyle oluyor mu?
Bir de yoğun zamanlarda blogu gözden çıkarıyorum hemen ve bu beni olumsuz etkiliyor. Bu meydan okuma ile her gün yazı girmek beni çok mutlu etti bu açıdan. Yazmayı bırakamayacağımı bir kez daha anladım. Benim hayatımda yazmak damarlarımdan geçen kan gibi olmuş ya da içime çektiğim nefes. Onsuz bir saniye yaşayamam. Bir kez daha iyi ki yıllar önce bu blogu açmışım dedim bu süreçte. Tabii böyle düşünmemi sağlayan en önemli etkenlerden biri de blog sayesinde tanıdığım harika insanlar. Burası bambaşka gerçekten. En baştan saygılı. Ne olursa olsun saygı ve sevgi dışına çıkmıyor kimse. Kendimi burada huzurlu hissediyorum. Sizlerin sayfalarında ya da yorumlarda dolaşırken arkadaşmışız gibi hissediyorum. Hiç görmesem de bir sürü insan seviyorum ve onların sevgilerini hissediyorum. Bu bana çok iyi geliyor. İyi ki varsınız. Daha nice etkinliklerde görüşmek üzere.
Mutlulukla kalın.

29 Nisan 2020 Çarşamba

16 Gün 16 Yazı Meydan Okuması >15

Merhabalar.
Bugün biraz hayal kuruyoruz. Ben distopya okumaya bayılırım. En sevdiğim türlerden biri. Ve hala okumadığım ama çok merak ettiğim kitaplar var aklımdan hiç çıkmıyorlar. Ütopik hikayelere gelirsek, onları da severim ama ilk tercihim değildir. Daha çok sihir, büyücülük gibi konular ilgimi çeker. Bakalım soru bize ne demiş.
15. Distopik hikayeleri aratmayacak günlerdeyiz. Biraz bu ruh halinden sıyrılmak gerek. Senin ütopik hikayen ya da  dünyan nasıl olurdu bilmek isterim. 
Şu an dünyamda olmasını istediğim ilk şey Sam Smith'ten Fire on Fire'ın son ses çalması. Dünyamız bu şarkı ile dönsün. Günlerdir dinliyorum ve hala elim başkasına gitmiyor. Beni öyle bir büyüledi ki. Kesinlikle dinleyin.
Sonra dünyamızda para birimi olmasın. Para olayı çok saçma aslında. Neticede para değersiz bir madde. Sadece kağıt veya adi bir metal ama ne kadar çok kudreti var. Çok gereksiz. Eski zaman ki takas sistemi var bizim ütopyamızda.
Ayrıca ağaçlarda kitap yetişsin. Kitapları çok sevsem de onlar için kesilen ağaçlara çok üzülüyorum. O yüzden kitap yazmak isteyen kişiler küçük kapsüllere hikayelerini anlatsınlar. Minik periler kapsülün içinde o hikayeyi korusun. Toprağa gömülen o kapsüle mürekkep suyu damlatılsın ve ta da kitap ağaçlarınız büyümeye başladı. İnsanlar o kadar sevsin ki bu ağaçları çok kutsal bir varlık olsun ütopyada.
Sonra hiçbir şekilde duman, egzoz, fabrika atığı gibi pis şeyler olmasın ütopyamızda. Her şey temiz olsun. Çevremiz yemyeşil doğa ve masmavi sularla çevrili olsun. Bir de hayvanlar konuşuyor olsun.:)
Çok ilginç mitolojik hikayelerimiz olsun bir de. Öyle şeyleri çok severim ben. Müzelerimiz olsun mesela, bu müzelerde zaman tüneli denen odalar olsun ve oraya girince geçmişteki o olayın canlandırması olsun. Canlı canlı şahit olalım. Ay harika olmaz mıydı? Keşke olsa öyle bir şey. İstediğim şeyi gider izlerdim. O kadar merak ettiğim an var ki tarihte.
Başka başka ne olabilir? Aaa şimdi aklıma geldi. Bulutlara binilebiliyor olsun. Gökyüzünden uçup bizi üzerine alıp gezdirsinler. Hatta bununla ilgili lunaparklar olsun. Sadece bulutlardan oluşan.
Daha önce de buna benzer bir alternatif evren yazısı yazmıştım o yüzden oradakilere benzer şeyler yazmak istemiyorum. Okumak isterseniz onu da şuraya bırakayım.
Bu kadar olsun o zaman. Ay şu an bile Fire on Fire dinliyorum. Beni koparmayın bu müzikten resmen tutuldum. 
Mutlulukla kalın.

28 Nisan 2020 Salı

16 Gün 16 Yazı Meydan Okuması >14

Merhabalar.
Tam da benim konum geldi. Robotlarla ilgili dizi-filmleri çok severim.

14. Bugün bir robot tasarlıyor olsan, tasarım robotunun hangi özellikleri olsun isterdin?
Öncelikle insana çok yakın bir yapay zekaya sahip olsun isterdim. Hatta bu bile başlı başın yeter de artar. Hayalim hep böyle bir robotla yaşamak. Bakalım bizim jenerasyon görebilecek mi?
Sonra güneş enerjisini şarj edebilen bir robot olmalı. Çok tasarruflu olur. Dayanıklı da olmalı. Malum dünyada artık afetler arttı. Onlarla mücadele ederken insanlara yardım edebilmeli. Başka başka...?
Aklıma gelmiyor. Bu kadar olsun o zaman.
Mutlulukla kalın.

27 Nisan 2020 Pazartesi

16 Gün 16 Yazı Meydan Okuması >13

Merhabalar.
Ne de çabuk geçti günler. 13'teyiz. Bu meydan okuma bitince Nisan da bitmiş olacak. Artık zamanın bu hızına ama aynı zamanda bir gün bile bir yılmış gibi gelen ağırlığına dayanamıyorum. Eskiden böyle değildi büyüdüğüm için mi yoksa genel bir zamanın değişmesi hali mi anlamıyorum.
Neyse biz soruya geçelim.

13. Öğrenmek çok kıymetli, bilgiye giden yol ise herkes için farklı. Senin öğrenme yolların nedir, çok merak ediyorum.
Ben hem duyarak hem yazarak hem de okuyarak öğrenebilirim. Genel bir en iyi yöntem bu diyemeyeceğim. Daha çok o an dikkatimi vermemle alakalı. Eğer dikkatim orada değilse çalışma hiçbir işe yaramıyor.

Bir de bilgiyi elde etme yolumdan bahsedeyim. Mesela merak ettiğim ya da öğrenmem gereken bir şey varsa onunla ilgili her şeyi ortaya döken biriyimdir. Örneğin derste bir konu araştırılacak onlarca sekme açık olur konuya ilgili. Ekran görüntüsü alırım, word dosyasına konu özeti, özetin özeti gibi bir sürü dosya oluştururum. Ya da mesela bir şarkı ya da film falan araştıracağım her yerde kovalarım onu. Paylaşılan şeylerin yorumlarında, eğer uygulamada aratabilirsem ya da resim aratabilirsem bulana kadar her yere bakarım. Bu bazen çok kafa karıştırıcı olabiliyor. Özellikle okul işlerinde ama yapmazsam içim rahat etmiyor. Aklımı bir köşesinde dönüp duruyor o konu. 

Evet bu konuda söyleyeceklerim bu kadar. Kişiliğim gereği sanırım kendimi hep eksik hissediyorum bildiklerim konusunda. Yaptığım işi ya da ödevi falan çok zor beğenirim. Mükemmeliyetçi de değilim ama kendimden beklentim büyük galiba. Lisede falan bambaşka yerlerde olup dünyayı değiştireceğimi düşünürdüm ama şimdi o hayallerden çok uzakta, bambaşka telaşlara kapıldığımı görünce kendi kendime hayal kırıklığına uğruyorum. Bir gün her şeyi bırakıp diğerlerinin delirmiş bu, bu da yapılır mı dediği şeylerin içinde bulacağım kendimi biliyorum. Gözümü karartıp yapabileceğim zamanın gelmesini bekliyorum.
Mutlulukla kalın.

Better Days - Film

Merhabalar.
Bugün meydan okumayı yazmadan bu filmi anlatmak istiyorum. Dün izledim ve belki de en sevdiğim filmler arasına girecek bir film oldu. Bunda en büyük pay yönetmenin (Kwok Cheung Tsang). Sahneler öyle güzeldi ki anlatamam Sanki filmin içinde gibi hissettim her anda. Diğer filmlerini de araştırıp izlemeyi çok istiyorum. Diğer bir nedeni ise baş rol oyuncuları. Hele ki Jackson Yee. Size bu adam 2000'li desem ne yaparsınız? Bence kendisi geleceği Tony Leung'u. Adeta yaşadı tüm film boyunca. Kadın baş rol de, Zhou Doungyu, aynı şekilde muhteşemdi. 92'li olmasına rağmen nasıl böyle çocuksu görünüyor hala anlamasam da minyonluk hep avantaj galiba. :)
Hadi şimdi konusundan bahsedelim. Chen Nian, üniversite sınavına hazırlanan bir öğrencidir. Annesi cilt maskesi işine girmiş ama ürün kötü çıkınca alacaklılardan kaçmak için onu bırakıp saklanarak yaşamaya başlamıştır.
Tek başına okul ve ev arasında bir hayat sürerken bir öğrencinin kendini okulda intihar etmesi ile işler değişir. Herkes ölen kızın fotoğrafını çekmeye çalışırken Chen Nian gidip kızın cesedinin üzerini örter. Ölen kız okulda bir grubun zorbalığına uğruyordur ve artık son raddeye gelip intihar etmiştir. Bu sefer o öğrenciler Chen Nian'ı hedef seçerler. Annesinin durumu da okulda duyulunca şiddet görmekten kurtulamaz. Bir gece eve dönerken sokak serserilerinin birini dövdüklerini görür. Polise haber vermek ister ancak fark edilince serseriler onu da yakalar ve dövülen çocuğu öpmesini yoksa çocuğu öldüreceklerini söylerler. Chen Nian çocuğu öper ve serseriler ikisini bırakıp giderler. Bu çocuk da Xiao Bei'dir. Daha sonra Chen Nian'ın karşısına çıkıp o geceki çocukların ondan çaldıkları parayı geri ödemek ister. Ayrıca arbedede kırılan telefonu tamir ettirmeyi teklif eder.



İkili bu şekilde tanışmış olurlar. Zamanla okuldakilerin davranışları sertleşmeye başlar. Bu yüzden Chen Nian, Xiao Bei'den onu korumasını ister. Böylece ikilinin hayatları birleşmiş olur. Ancak ailelerinden uzak ve bu kadar kötülük dolu bir dünyada yaşayan bu iki genç için yaşanacak çok fazla şey vardır.

Filmin ayrıntılarını anlatmayı bu sefer hiç istemiyorum. O kadar güzeldi ki benim için film hiç kimsenin o keyiften mahrum kalmasını istemem. Şimdi sevdiğim birkaç bin resimden seçebildiklerimi bırakıp kapanışa geçeceğim. İsterseniz resimleri hızlıca atlayın siz bilirsiniz.























Buradaki oyunculuk, yönetmenin harika çekim tarzı... Ne desem az o kadar güzeldi ki anlatamam.




Çok ama çok ama çok sevdiğim bir film oldu. Artık ben dönüp dönüp sevdiğim sahneleri -yani hepsini :)- izlerim. Sizlere de şans vermenizi tavsiye ediyorum. Asya'da yaşanan ve bence artık bizim okullarımızda da dikkat edilmesi gereken bir konu olan zorbalık olayını merkeze alan bir film. Oturup konuşsak saatlerce filmden tespitler yapabilirim.

* Şuraya spoi diyeyim de sonra kızmayın.*
Mesela Chen Nian okuldaki ödevlerinden bahsederken Xiao Bei'nin heyecanla sorular sorması ama sonradan kendi hevesine kızıp 'anlatma istemiyorum.' diye umursamaz bir tavır takınması beni çok etkiledi. Hayatın onu sürüklediği yoldan başka çaresi kalamayan bir çocuk. Ebeveynler neden bakamayacakları çocukları dünyaya getiriler ki? Tabi ki zorluklar olacak ama o savunmasız varlığı olabilecek en iyi şekilde yetiştirmek onu doğurduğun andan beri senin görevin.
Ya da diğer bir sahne de Chen Nian polis memuruna 'neden bizi rahat bırakamadınız? Bu bu kadar zor mu?' diye sorarken çok etkilendim. Kendi hallerinde yaşamaya çalışıyorlardı. Tamam belki işler yanlıştı polisler doğru olanı yapmaya çalışıyordu ama yine de birbirlerinden başka kimsesi olmayan bu iki çocuğa kıyamadım ben hiç. Glück'te de böyle olmuştu. Tamam suç ama insanları çaresizliğe sürükleyip sonra da yaptıkları yanlışlar yüzünden onları cezalandırmak da adil değil bana göre.
*Spoi Son.*

İşte böyle ben çok sevdim sizler de izlemek isterseniz umarım beğenirsiniz. Bu film Netflix'te varmış ama ben bulamadım. Belki ülke sınırlaması vardır Netflix yapımlarında çünkü aradığım başka film ve dizileri de bulamadığım oldu. Çözümü bilen varsa yazarsa çok sevinirim bu arada. :)
Aslında gif yapmayı bilsem bol bol gif koymak isterdim buralara. Tam giflik sahneler vardı filmde. Eğer gif için de öneriniz varsa çekinmeyin lütfen. :D Biraz çok mu şey istedim. :P
Mutlulukla kalın.

26 Nisan 2020 Pazar

16 Gün 16 Yazı Meydan Okuması >12

Merhabalar.
Tam Ramazan zamanı kötü denk gelen bir soru olmuş aslında. :D Canı çekenler olursa şimdiden özür dilerim. İsterseniz yemek yedikten sonra okuyun. :)

12. İşte cevapları ile ağız sulandıracak bir soru; eğer günleri bir yemeğe benzetseydin, haftanın günleri hangi yemekler olurdu?

Pazartesiden başlayalım. Öyle sendrom durumları yoktur ben de ama nedense aklıma yulafla hazırlanan böyle meyveli, azıcık fıstık ezmeli bir kase geliyor.

Salı, hmm salı hafif bir şeyler olsun. Mesela haşlanmış brokoli, havuç salatası. Bayılırım. Üzerine de bol limon, zeytin yağı ve baharatlar. Olsa da yesem şimdi.

Çarşamba, bu günü pizza günü yapacağım. Şöyle film açıp, pizzamı alıp, saatlerce keyif yaptığım bir akşam.

Perşembe, tencere yemeği olsun. Mesela bezelye olabilir. İçinde havuç. patates. Ya da barbunya da olur. İkisini de çok severim. Tabi yanına mutlaka makarna olacak.

Cuma, sadece makarna günü olsun. Hayatta en çok sevdiğim şeylerden biridir.

Cumartesi, hadi bugün davet verelim. Ama o kısırlı olanlardan. Menümüzde ıslak kek ve makarna salatası olsun. İkisini birlikte yemeyi çok severim ben.

Pazara geldik bile, burada günler gerçekteki gibi hızlı geçti. Ne olsa ne olsa...? Bu gün kendimizi şımartma günüymüş. Dışarı çıkıp dünya mutfaklarını deneyeceğiz. Benim yeni takıntım Tayland olduğu için ben onu seçtim. Siz de istediğiniz bir ülkenin mutfağını seçebilirsiniz. :D

Evet bitti bile. Fotoğraflarla da sabrınızı sınadığıma göre ben kaçar. :) Fotoğrafların hepsi alıntıdır bu arada.
Mutlulukla kalın.

25 Nisan 2020 Cumartesi

16 Gün 16 Yazı Meydan Okuması >11

Merhabalar.
Bugün çok yerinde bir konuyu konuşacağız. 

11. Sosyal medyanın 3 iyi 3 kötü özelliği hakkında konuşalım mı bugün ?
Artık teknoloji o kadar hayatımıza girdi ki onsuz hiçbir şeyi yapamaz olduk. Kendi adıma bundan rahatsız değilim. Mesleğim gereği zaten haşır neşir olmam gereken bir şey. Ancak sosyal medya hayatlarımıza girdikten sonra teknolojinin her zaman faydalı olduğu fikri biraz çürüdü. 
Önce 3 iyi özelliğini söyleyeyim. 

1. İlgi alanlarımızda pek çok gönderiye ulaşabiliyoruz. Onlardan bilgi edinip, fikir alabiliyoruz.
2. Çok uzaktaki bir insanla bile iletişim kurabiliyoruz.
3. Farklı yaşantıları görebildiğimiz için takip ettiğimiz faydalı kişilerden olumlu yönde etkilenebiliyoruz. Onların tecrübelerinden ders çıkarabiliyoruz.

Evet gelelim 3 kötü özelliğe.

1. Kullanıcıların saygı çerçevesini çok rahat aşabilmeleri ile hadleri dışı yazdıkları olumsuz yorumlarla baş etmek zorunda kalabiliriz. Hadleri dışı diyorum çünkü ortada kötü bir şey varsa bile kullanılan yakışıksız kelimelerle o kötü şeyden daha aşağı konuma geliyorlar benim gözümde.
2. İnsanlar özel hayatlarını paylaştıkları için fake hesaplarda kişisel bilgilerinin paylaşılması ya da bu bilgilerin kötü amaçlı kullanılması gibi güvenlik problemleri olabiliyor.
3. Kişi yine takip ettiği hesapların içeriğine göre kendini yetersiz hissedip psikolojik olarak olumsuz etkilenebiliyor. 

Biraz resmi olmuş yazım tarzım. :D Şu sıralar rapordu, ödevdi derken kafam hep resmi hitaplı cümlelerle dolu. Ama ciddiye alınması gereken bir konu olduğu için kalsın böyle.
Kişisel fikrime gelecek olursak sosyal medyayı seviyorum ben. Neredeyse her sosyal medyada varım ancak hiçbirinde aktif değilim. Daha çok sevdiğim şeyleri takip edip bilgi edinmek için kullanıyorum. Bonus bir kötü özellik daha söyleyeyim hemen çok zaman harcıyoruz oralarda. Bir süre önce elimden telefon düşmüyordu neyse ki şimdi onu aştım. Artık mümkün olduğunca az kullanıyorum ama bu pek de mümkün olmuyor tabii. :D Siz bahane gibi algılamayın ama gerçekten çabalıyorum. :D
Mutlulukla kalın.

24 Nisan 2020 Cuma

16 Gün 16 Yazı Meydan Okuması >10

Merhabalar.
Bugün yaşasın müzik diyoruz.

10. Bugün bir şarkı listesi yapalım. En sevdiğin film müziklerinden oluşan bir liste şahane olur. 

Fotoğraf alıntıdır.
Beyin fırtınası başladı. Sanırım öncelikle çok fazla aradığım bir müziği seçeceğim. Blogta da yazısı olan Close Note isimli bir Japon filmi var. Oradaki baş karakterin mandolin ile çaldığı Rus halk şarkısı.

Sonra Ratatoullie animasyonundan Le Festin.

Bir de Ezgisimmo'dan gördüğüm filmi izlemediğim ama şarkılarını çok sevdiklerim var. Bu kategoriye Fifty Shade serisinin müzikleri dahil olabilir. 

Sonra Wong Kar Wai filmlerinin müziklerini de çok dinlerim. En sevdiğimi bırakayım buraya ama siz hepsini dinleyin hatta filmleri de izleyin.

Daha sonra yine blogta yazmış olduğum Ai filminin müziğini de çok severim ve hala dinlerim.

En son olarak da Aşkın İki Yüzü filminin müziğini çok seviyorum.

Daha sayabileceğim çok var. Hatta dizilerden seçiyor olsaydık yaz yaz bitmezdi eminim. Ama buraya en çok dinlediklerimi yazmak istedim. Yıllar geçse de hiç sıkılmadan dinlediğim müzikler. Umarım seversiniz.
Mutlulukla kalın.

23 Nisan 2020 Perşembe

16 Gün 16 Yazı Meydan Okuması >9

Merhabalar.
Bugün lezzetli mi lezzetli yazılar olacak bloglarda.

9. Sandviç sevenlerden misin? Kendi uydurmuş olduğun efsane sandviç tarifini vermek ister misin? Ne de olsa sandviç candır! Ama senin efsane yemeğin başkaysa, onun tarifini ver. Nasıl olsa tarif deneyecek bol bol vaktimiz var.

Sandviçe bayılırım ben. Hele ki tek başınaysam en çok yediğim şey o olur. Tek başıma yemek masasında yemeyi sevmiyorum. Ya bilgisayar başında yiyorum ya da hızlı bir şeyler atıp geçiştiriyorum öğünlerimi. Hiç sağlıklı değil ama ne yapalım ben kalabalık sofraların insanıyım. Tek başıma yemek yemek hüzünlü bir şey benim için.
Özel bir tarifim olmamasına rağmen 'bulabildiğin her şeyi koy' felsefesi üzerine yapılan sandiviçlerim oluyor genelde. Yani benim sandviçimin içinde üç çeşit peynir, salatalık, domates, çeşitli yeşillikler. evde olan ve sürülebilecek her türlü ezme, üşenmiyorsam çekirdeği çıkarılmış zeytin (ama genelde üşendiğim için ayrıca tüketiyorum zeytinleri) ve buna benzer kombinasyonlar görebilirsiniz. Tatlı ve tuzluları genelde sandviçlerde karıştırmam ama çok farklı ikililerim de vardır. Şimdi anlatıp size ıyk dedirtmek istemiyorum ama yemek çeşitleri konusunda hiçbir çekincem yok. Farklı olan her şeye açığım. :)
Aa bir de ayrı bir tarif vereyim. Bazen tavuk haşlayıp onu küçük parçalara ayırdıktan sonra yoğurtla ve baharatla karıştırıyorum. Sonra da ısıttığım ekmeğin arasına koyuyorum. Yanına da meyve suyu... Imm anlatırken bile canım çekti. Bu tarifi Emir Yargın'ın Didiviç videosundan görmüştüm belki biraz farklı olabilir tam hatırlamıyorum ama mutlaka bakıp şans verin derim.
Bugün herkes birbirinin yazılarını okuyup acıkacak galiba. Ben şimdiden yemek yeme isteği ile doldum çünkü.
*
Şu an mutfağa gidip yemek yiyebilecek olduğum için ne kadar şükretsem az. Yarın Ramazan ayı başlıyor. Hem bu zor zamanlarda sıkıntı çeken insanlara destek olmak hem de Ramazan'ın değerinin yaşatabilmek için çevremize daha bir dikkatli bakmayı unutmayalım olur mu? Artık kapımızı kapatıp sadece kendimizle meşgul olduğumuz için bir yerlerde, belki de çok yakınımızda, zorluklarla mücadele eden kişilerin farkına varamıyoruz. Ama benim bu hayatta çok inandığım bir şey var. Sahip olduklarımızın bize verilme nedeni onları başkalarıyla paylaşalım diyedir. Bu her şey için geçerli para, bilgi, yetenek... Bu yüzden hem kendimize hem de çevremize bu telkinleri yaparsak yardımlaşmanın getirdiği o eşsiz iç huzuru yakalarız. Ve emin olun dünyada hiçbir duygu bundan daha iyi hissettirmeyecek. Şimdiden herkese hayırlı Ramazanlar.
Mutlulukla kalın. 

22 Nisan 2020 Çarşamba

16 Gün 16 Yazı Meydan Okuması >8

Merhabalar.
Bugün ki sorumuz öyle güzel öyle sevimli ki bayıldım tek kelimeyle. 

8. 24 saatini bir çizgi film kahramanı ile geçirecek olsan bu hangi kahraman olurdu? Onunla neler yapmak isterdin ? Maceralarını çok merak ediyorum.
Çizgi filmlere bayılırım. Çocukluğumdan beri en sevdiğim şeyler çizgi filmler. Şimdi bile film izlenecekse animasyonlar da seçeneklere dahildir. Hatta kardeşim izlerken yanına geçip ben de izlerim. Tabii şimdiki çizgi filmler bizim zamanımızdakiler kadar harika değil. :D
Gelelim soruya, bu sorunun cevabı için pek çok karakter düşündüm ama hiçbiri beni heyecanlandırmadı. Taaaa kiiii Sakamoto aklıma gelene kadar.
Sakamoto Desu Ga? adlı bir animenin baş karakteri kendileri. Biz kardeşimle yakın zamanda izledik ve kendisine hayran olduk. Hala gün içinde Sakamoto böyle yapardı Sakamoto'nun sözü şöyleydi diye kendisinden bahsederiz.
Pekiii kim bu Sakamoto?
Gakubun Valiliği Lisesi 1-2 sınıfında ilk günden beri herkesin dikkatini çekmiş birisi. Cool, Cooller, Coolest!

Sakamoto tüm okulun hayran olduğu bir öğrencidir. Başta çoğu kişi ona gıcık olup onu rezil etmek istese de süper havalı tavırlarını ve altın kalbini görünce bir kez daha hayran olmaktan kendilerini alamazlar.
Evet şimdi geldik bir günümüzü planlamaya.
Belki önce okulun çevresindeki kuşları besleriz. Çünkü o kuşları çok sever. :)


Sonra hazırladığı özel düzenekte bana kahve yapar ve kalbimi bir kez daha kazanır.
Sonra bahçede tembellik ederiz. Hamakta kitap okurken ben de yanına kıvrılıp kendi kitabımı okuyor olurum.

Belki o insanları etkilerken bir köşeden onların şaşkınlıklarını izleyip gülen biri olurum.
Birlikte gelecekte yapmak istediği insanoğlunun Mars'a yerleşmesi için yapılacak olan çalışmadan bahsederiz. Bir gün Nasa'da çalışmak istediğini söyler ben de kesinlikle Masa (desu ga)'nın onu beklediğini söylerim. :D (Animeyi izleyince netlik kazanacak bir şey.)

Günün sonunda büyük bir gülümsemeyle gözlerimi açarım. Pencereden girip perdeleri havalandıran rüzgar hafif bir ürperti verir. Yalnız olduğumu fark edince çevreme bakınmaya başlarım. Ama kimse yoktur. Dilimde kahvenin tadı, kenarda uzayla ilgili kitaplar, bir de sıranın üzerinde bırakılmış o gözlük... Olanların gerçek olduğuna dair kanıtlarım bunlar olur. Sakamoto, insanlığın Mars'a yerleşmesi için olan o çalışma için gitmiştir. Ve eminim yıllar sonra beni orada bekliyor olacaktır.
Umarım hoşunuza gitmiştir. Animeye şans verin derim. Biz çok eğlendik izlerken.
Mutlulukla kalın.

21 Nisan 2020 Salı

16 Gün 16 Yazı Meydan Okuması >7

Merhabalar.
Bugün çok güzel iki şey arasından seçim yapacağız.

7. Hangisini tercih edersin? Gün doğumu ya da gün batımı ?
İçinde gün ışığı olan her şey tazeleyici ve mutlu edici bana göre. Aydınlık ve sıcak hissediyorum Güneş'i düşününce. Ama ikisi arasından birini seçmem gerekirse ben gün batımına daha yakınım. Tabi ki sabahın verdiği o dinçlik çok güzel bir his ama aynı zamanda sabah havanın hafif serin olması ve benim biraz ayazda bile baş ağrımın başlaması ile o güneş ışığı çekilmez bir hal alabiliyor. Bu meydan okuma boyunca yazılarımı okuyanlar ne çelimsiz kız bu diyecekler. Evet biraz haklı olabilirsiniz vücut direncim hiç yok. Ne yapsam olmadı. Ben de böyle kabullendim kendilerini.

Şimdi de gelelim neden gün batımını seçtiğime. İlk olarak tüm ömrüm gün batımını izleyerek geçti diyebilirim. Evimiz batı cephesine bakıyor ve birkaç yıl boyunca önü açık olan ama sonra betona aşık insanların şehrinde olmanın kaçınılmaz sonucu olarak önü kapanan evimizde bolca gün batımı izledik ailecek. Özellikle perdeleri sonuna kadar açar ve renklerin dansına iltifat ederdik. Hala yakalayabildiğimiz kadarını izliyoruz ama en güzel kısım olan o dağların arkasında kayboluşu ve birden kararan hava ile gelen o hisleri yakalayamıyoruz ne yazık ki.
Diğer neden ise ben akşam insanıyımdır. İkindi vakitlerinde gece saatlerine kadar olan o zaman dilimi benim favorim. Tabi bu sürelerde olan en güzel doğa olayı da şüphesiz gün batımı.
Bir de o renk cümbüşü. Sayısız renk arasanız bile bulabilirsiniz gün batımı sırasında. Hem sıcacıktır gün batımı, içinizi ısıtır.

Benim cevabım bu kadar olsun. Bugün yazasım varmış. Yazmak güzel şey.
Mutlulukla kalın.

20 Nisan 2020 Pazartesi

16 Gün 16 Yazı Meydan Okuması >6

Merhabalar.

6. Son günlerde sana ilham veren ne okudun, izledin, gördün ya da dinledin? İster listele, ister tek tek anlat. Senin yaratıcılığına kalmış. 
Hmm... şu an için bana zor gelen bir soru. Çünkü aklıma hiçbir şey gelmiyor desem yeridir. Bakalım bakalım biraz düşünelim. Aslında her okuduğum ya da izlediğim şeyden bambaşka bir hikaye çıkarma hissiyle dolu olurum. Gece uyumadan önce o hikayeleri kafamda değiştirip bambaşka karakterler yaratırım. Ama hiçbir zaman ciddi şekilde oturup bunları kağıda dökmediğim için somut olarak bir varlıkları da yok.
Şöyle bir odama baktığımda yakın zamanda yaptığım ve kurumaya bıraktığım seramikleri görüyorum. Onları yapmadan önce Pinterest ve İnstagram'da takı modellerine bakmıştım ve hoşuma gidenleri bir kağıda çizip seramik hamurumu elime almıştım. Galiba bunu söyleyebilirim. Eğer yapmak istediğim bir iş varsa öncesinde yapılmış modellere bakıp fikir yürütüyorum. Bu sonucun daha kontrol edilebilir olmasını sağlıyor. Ama benim bu kontrolüm genelde boyama aşamasında kayboluyor. Renkleri karıştırdıkça o da güzelmiş bu da güzelmiş diye diye kafama göre bir şeyler yapıyorum.
Pek sorunun istediği gibi bir cevap olmadı ama gerçekten bu konuda kafam bomboş. Biraz da bu yazıyı yazmadan hemen önce üzerinde çalıştığım makale ödevinin etkisi de olabilir bunda. Hadi ben kaçar ders beni bekliyor. :(
Mutlulukla kalın.

19 Nisan 2020 Pazar

16 Gün 16 Yazı Meydan Okuması >5

Merhabalar.
Bugün çok durgunum ve yorgunum o yüzden uzun uzun yazmadan soruya geçiyorum

5. En son ne zaman kayboldun? Hikayesini anlatsana?
Aslında ben bilmediğim sokaklara girip çıkmayı, bir yere giderken geçmediğim yollara sapmayı severim. Ama bunun sonucunda korku duyduğum zamanlardan en sonuncusu sanırım orta okulda babaannemlerin yeni evine taşındıkları o zamandı. Marketten dönüşte eve giden sokağı karıştırmış ve çevrede dolanıp durmuştum. Neyse ki evin yeri çok merkeziydi de tarif ederek buldum. :)
Şimdi hem telefon hem de insanlara sorma konusunda çekincemin olmaması her yeri bulmamı sağlıyor. Tek başına hiç bilmediğim bir yere de atsanız beni bir şekilde işimi hallederim. :D
Bu kadar, kaçıyorum artık ben.
Mutlulukla kalın.

18 Nisan 2020 Cumartesi

16 Gün 16 Yazı Meydan Okuması >4

Merhabalar.
Bugün biraz evi karıştırıyoruz. 

4. Evindeki nostaljik ya da antika bir objenin fotoğrafını hikayesi ile bizimle paylaşmak ister misin?
Aslında bizim evde eskilere ait pek çok şey var ama benim içlerinde en çok sevdiklerimden biri bu saat. Dedemlerin köydeki evleri boşaltılınca babam bu saati getirmişti. Çok uzun yıllardır bizde. Bir ara tamir etmek istedik ama beceremedik. Kenar süsleri, şekli, rengi her yönüyle benim çok hoşuma gidiyor. Buraya da bırakmak istedim.
Mutlulukla kalın.


17 Nisan 2020 Cuma

16 Gün 16 Yazı .meydan Okuması >3

Merhabalar.

3. Bugün kendini hangi renk hissediyorsun?
Dün gece hiç uyuyamadım. Nedenini bilmiyorum. Gece iki gibi tam dalmak üzere gibi olduğumu hatırlıyorum ama birden atıldım. Ondan sonra da uykum kaçtı. Düşünmekten beynim patlayacaktı neredeyse. Ben de How I Met Your Mother izledim birkaç saat. Saat altıya doğru artık uyumaya çalışayım dedim ve gözlerimi kapattım. Sabah da 11'de kalktım. Bu saatlerde kalkınca hele de az uyumuşsam çok kötü hissediyorum. Gözlerim acıyor, kafam bulanık oluyor. Çok kötü bir his. Biraz önce kardeşimle Charlie'nin Çikolata Fabrikası'nı izledik. Bu yüzden neşem yerinde ama kalitesiz uykunun verdiği o mahmurluk da var. Şimdi haftaya olan makale ödevim için çalışmalıyım. İngilizce bir metin bu yüzden tam olarak anlamak da zorlanıyorum ama altına yaza yaza çeviriyorum bilmediğim yapıları. Bu bitince yine İngilizce olan ve kod yazmamı gerektirecek iki ödev daha var.

Yani hislerim aynen bu şekilde karışık. Yeşilden başka bir renk olmak istemediğim için de yukarıdaki resimde karar kıldım. Hadi artık bana kolay gelsin sizlere de keyifli günler dilerim. Umarım hepiniz uykunuzu almışsınızdır. Kaliteli uyku çok önemli sakın atlamayın. Yoksa benim gibi olursunuz. :)
Mutlulukla kalın.

16 Nisan 2020 Perşembe

16 Gün 16 Yazı Meydan Okuması >2

Merhabalar.
İkinci gün için kolları sıvadım. İlk günün cevaplarını okumak çok eğlenceliydi. Hem çoğu sayfayı yakından tanımış oldum hem de çoğu kişinin benim gibi hissettiğini anladım. Koronadan dolayı biraz olumsuz bir atmosfer olsa da yazılarda diğer sorular gündemden bağımsız olacağı için içimizi açan mutlu cevaplar okumayı umuyorum. Hadi o zaman başlayalım.

2. Şu sıralar evde en sevdiğin köşen neresi? Orayı özel kılan nedir? 
Evin her zaman en sevdiğim yeri mutfak olmuştur. Genel olarak evin kalabalığına direnemeyip dağınıklığıyla beni krize soksa da orada vakit geçirmeyi seviyorum. Ailece iş bölümünü çok iyi hayata geçirdiğimiz için de tek bir kişiye tüm yükü verip bıktıracak seviyeye gelmedi biraz da onun etkisiyle içinde keyifli vakit geçirdiğim bir alan mutfak.

Diğer bir yer ise çocuk odası. Tüm ergenliğim o odada geçse de şu an bu odayı misafir öğrenci gibi kullanıyorum. Derslerimi ve hobilerimi burada yaptığım için sevdiğim bir yer. Bir de benim gibi yalnızlığa ihtiyaç duyan biri için kapımı kapatıp kendimle kalabildiğim bir alan. Tabii zırt pırt kapıyı açıp bir şey arayan ergenimi ya da oyun için gelen küçüğü ya da bir şey söyleyecek olan anne ve babamı saymazsak. :D

Bu karantina süreci bu yönden beni zorlamıyor desem yalan söylemiş olurum. Arada bir evde tek olsam diye içimden geçiriyorum ama üniversitede yalnız kaldığım zamanlardaki hislerimi hatırlayınca bundan vazgeçiyorum. :)
Ben henüz balkon sezonunu açmadım. En ufak bir soğuk hava beni hasta ediyor. Zaten her banyo sonrası bile boğaz ağrısı çekiyorum. Türlü önlemlerle hastalığa dönüşmeden kurtuluyorum. Bu yüzden o riski göze alamıyorum henüz. Ama havalar ısınınca en sevdiğim bir diğer yer de orası olacaktır eminim.

Evet benden bu kadar. Bakalım sizlerin cevapları neler olacak?
Mutlulukla kalın.

15 Nisan 2020 Çarşamba

16 Gün 16 Yazı Meydan Okuması >1

Merhabalar.

Sevgili İncirli Kurabiye blogunda gördüğüm meydan okumaya ben de katılmak istedim. Meydan okumanın mimarı Sevgili Ezgi Hanım'ın sayfasına gidip detayları öğrenmek isterseniz buraya bakabilirsiniz. Sorular gerçekten çok keyifli biraz da düşündürücü bence. Hadi bakalım ilk soru ile başlayalım.

1 . Belki aramıza yeni katılanlar vardır ya da olacaktır. Önce birbirimizi tanıyalım. 
Karantina döneminden önce neredeydin nasıl bir yaşam şeklin vardı, şimdi neredesin ne yapıyorsun, günlerini nasıl geçiriyorsun, neler değişti hayatında bu süreçte?

Benim adım Nurefşan. İki sene önce üniversiteden mezun oldum. Bir sene evde sınavlara çalışmakla geçtikten sonra Adana'da okuduğum bölümde yüksek lisansa başladım. Geçen dönem kalacak yer problemi yüzünden geliş gidiş yaparak geçmişti. Yani kısmen evdeydim. Bu dönem ise devlet yurduna yerleştim. Ta ki... korona başlayana kadar. :D Nereden baksanız bir ay kalmamışımdır yurtta. Tatil olunca eve döndüm. Yani sanki evden hiç ayrılmamışım gibi geliyor bana. Şu an derslerim online yapılıyor. Dağ kadar ödevim var. Onun dışında evde lise üçe ve ilkokul bire giden iki erkek kardeşim var. Onların dersi, oyunu derken zaman geçiyor. Annem de hemşire bu arada. Babam emekli olduğu için evde kalabiliyor ama annem hala çalışmak zorunda. Yaşadığımız şehirde vaka sayısı az olsa da insan hep huzursuz oluyor. Tedbiri elde bırakmadan yaşamaya çalışıyoruz bu dönem.

Hayattaki en büyük şükür sebebim ailem olduğu için şu an onlarla olabildiğim için kendimi şanslı sayıyorum. Birlikte kahkahalar atabildiğim, aklıma gelen her şeyi hemen söyleyebildiğim, hiçbir sınırlama olmadan kendim olabildiğim tek yer onların yanı.

Psikolojik olarak çökmüş hissetmiyorum kendimi. İlginçtir ama bazen sanki tüm bunlar gerçek değilmiş gibi geliyor. Yine de dışarı çıkmaktan korkuyorum. Bugün çok bunaldığım için annem ve babam alış-verişe giderken peşlerine takıldım ama arabadan inmek istemedim. Çok zor geldi marketin içinde durmak. Bu hal kalıcı olursa diye endişeliyim. Çünkü kendimde o potansiyel var. Birkaç senedir de evde olmanın verdiği o rehavet kalıcı olabilir. Yine de kendime hiçbir kötü düşünceyi yük etmek istemiyorum. Hep diyorum bu olaylar bitecek ama dönüştüğüm kişi yine benimle kalacak.

İnşallah en kısa zamanda her şey düzelir. Bizlerde bu durumdan ders almış aklı başında insanlar oluruz. Duruma bakınca insanoğlu hala güç peşinde debeleniyor aslında ama bir umut herkesin asıl önemli olanı keşfedeceğine dair inancım var.

Dilerim sizler için de her şey olabildiğince iyi gidiyordur. Kendinize çok dikkat edin.
Mutlu ve sağlıklı kalın. :)