Neler Hakkında Yazıyorum?

26 Mayıs 2019 Pazar

Kadınsız Erkekler - Haruki Murakami - Okur Yorumu

Merhabalar.
Uzun bir aradan sonra bir kitap yorumu ile geldim. Nedense bu kitabı bitirir bitirmez yazasım geldi. Son Youtube kanal önerilerimde bahsettiğim Ebru Aykaç'ın kanalında öyküler hakkında bir video izlemiştim. Ve onun öykü kitaplarını böyle şevkle anlatması ben de öykü okuma isteği uyandırdı. Elimin altında da Kadınsız Erkekler kitabı duruyordu. Daha önce takip ettiğim bir sayfanın bu kitabı pek sevmediğini de hatırlıyorum. Ki kendisi Murakami'nin büyük hayranlarındandır. Neyse efendim bir koşu kitabı buldum ve birkaç gün önce okumaya başladım. An itibariyle de bitti. Şimdi gelelim yorumlamasına.
Kitabın içinde kadın erkek ilişkilerini konu alan yedi hikaye var.  Hepsi de bir şekilde sonu belirsiz ya da ayrılıkla biten hikayeler.

Kişisel görüşüme gelirsek. Ben kitaba başladığımda ilk hikayeden (Drive My Car) beni bağladı. Karakterin düşünceleri, şoför kızla olan diyalogları, o hafif boşvermişlik hali çok hoşuma gitti. Hatta devamı olsa da okusam dedim.
Sonra ikici hikayede (Yesterday) "acaba birinciyi geçiyor mu ne?" diye düşündüm. İki erkeği konuşmaları, özellikle Japon kültürünü ve oradaki günlük hayatı biliyorsanız, çok gerçekçiydi.
Üçüncü hikayede (Bağımsız Organ) diğerlerinden bile daha iyisi olduğunu düşündüm. Doktorun tüm hayatı boyunca yaşadığı o rahatı sırf bir belgesel ile tamamen sorgulamaya girişmesi ve bize göre ne kadar acı olursa olsun onun geldiği o son noktada aslında bir nebze huzurlu olduğunu düşündürmesi çok çarpıcıydı. Ve bence o geldiği nokta sırf aşkına karşılık bulamamasından değil artık yaşadığı dünyanın ona fazla gelmesinden ve asla yaşamaktan aldığı tadı bir daha asla alamayacak olmasındandı.
Dördüncü hikaye (Şehrazad) belki de en sevdiğim hikaye bile olabilir. Ve kesinlikle oradaki kadın karakterin bakış açısıyla da bir hikaye okumayı çok isterdim. Çünkü aralarındaki ilişki benim kitap veya filmlerde okuyup izlemek istediğim türlerdendi. Herksin kendi koşuşturmaları olduğu halde bir şekilde toplum kurallarını yıkmak pahasına nefes alacak bir yer oluşturmak. Dışarıdan yüzeysel görünen bir ilişkinin belki de yeni bir güne başlamak için itici güç oluşturması. İnsanların dışarından en zor sezilen duyguları bunlar sanırım ve bunları bir şekilde gözlemliyor olmak benim hoşuma gidiyor. Zaten bir şeyi okumadan ya da izlemeden önce genelde çevrede göremeyeceğim ya da rahat rahat konuşamayacağım şeyler olması seçmemde etkili oluyor
Vee tatataamm beşinci hikayeye (Kino) geldiğimizde başlangıçta yine diğerleri gibi iyi bir şeyler okuyacağım galiba dedim. Ama sonlarına doğru "mistik bir şeyler mi acaba?" diye düşündüm. Ki uzak doğuda böyle şeyler çokça seviliyor. Ama o son beni hiç tatmin etmedi. Daha doğrusu olayın nasıl bağlandığını anlamadığımı düşünüyorum.
Altıncı hikayenin(Aşık Samsa) daha başından pek hoşlanmayacağımı anlamıştım. Karakterle ilgili bir sıkıntı vardı bana göre. Hem nasıl o hale geldiğini bilmiyor hem de günlük işlere nasıl tepki vermesi gerektiğini sezinliyordu. Sürekli onun hiç bilmediği bir dünyaya gözlerini açtığı vurgulanıyor ama buna rağmen çevredeki olayları hemen kavrayan, onları anlamlandıran ve bir nebze sorgulayan biri anlatılıyordu. Bunda bir sorunum yok ama karakter bunları jet hızıyla yaptığı için bana inandırıcı gelmedi. Ve diğer okuduğum hikayelerde olan cinsellik konusu beni rahatsız etmezken bu hikayede ilk gördüğü kadından tahrik olup ve bunu kalpten gelen bir şey olarak yansıtması çok çiğdi. Maalesef aşk bu değil.
Ve kötü talih beni son hikayede de bırakmadı. Yedinci hikaye (Kadınsız Erkekler) belki de Aşık Samsa'nın da etkisiyle çok karmaşık geldi bana. Başlangıçta adamın kadına kayıtsızlığı daha sonra aslında onsuz ne kadar yalnız hissettiği ve adını ya da yaşadıklarıyla ilgili şeyleri kimliği açık olur korkusuyla rahat rahat paylaşamayacak kadar önemsediği bir durum aldı. Bana göre biraz yazarın kendi günlüğünden bir parçanın alınıp konulmuş hissi uyandırdı. Ya da bazen olur ya bir şey sadece bir kişi içindir ve bir tek o anlar orada yazanı. Belki de böyle bir amacı vardı o hikayenin de.

Bu benim Haruki Murakami'den okuduğum ilk kitaptı. Her ne kadar orta karar olsa da ben yazarın diğer kitaplarını da okuyacağım. Çünkü herkes bu kitabın ona göre aşağı kaldığını söylüyor zaten. Bir diğer noktaya da değinmek istiyorum. Sanki Murakami'nin tüm erkek karakterleri biraz kayıtsız, biraz depsesif, biraz ayrıksı kişilerdi. Tek bir romanda okusam bunu sevebilirdim ama peş peşe adı değişen ama karakter özellikleri az çok aynı kalan erkekleri okumak da biraz beni sıktı açıkçası. Buna paralel kadın karakterler de birbirine benziyordu. Daha önce Burning filmini de izlediğimden "Murakami'nin karakterlerinin hepsi birbirine benziyor sanırım" gibi düşünce içindeyim şu an. Bakalım başka bir kitabını okursam bu görüşüm doğru mu değil mi göreceğim.
Benden bu kadar. Kitap hakkında sizin de söylemek istedikleriniz varsa yorumlara beklerim.
Mutlulukla kalın.

22 Mayıs 2019 Çarşamba

!!!Bilgilendirme!!!

Merhabalar.
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Konuya gelecek olursam ki başlangıç konuşmalarını uzatmayı hiç sevmem. Geçen gün yine "Takip Ettiğim Youtube Kanalları - Kitap Üzerine" adlı bir yayın paylaşmıştım. Orada daha önce yayınladığım kanal tavsiye videosunu düzenleyeceğimi söylemiştim. Biraz önce güncelledim. Meraklısına duyurulur. İsteyenler başlıkların üzerine tıklayıp her iki yazıya da ulaşabilir. "Takip Ettiğim Youtube Kanalları - DIY"
Benden bu kadar.
Mutlulukla kalın.

20 Mayıs 2019 Pazartesi

Because This is My First Life - Dizi

Merhabalar.
Bugün sizlere son bölümün son çeyreğine kadar harika olan ondan sonrası için neden böyle oldu ki dediğim bir diziyi anlatacağım.
Baştan son diğer Kore dizilerinden kesinlikle çok farklı olan bir diziydi. İzlemesi aşırı eğlenceliydi. Pek çok yerinde sesli kahkaha attığım oldu. Ama o son kısım bence dizinin anlatmak istediği şeye uymuyordu. Zorlama durdu bana göre. Spoili kısımda hepsini tartışacağız elbette.
Dizinin konusuna gelirsek, Yoon Ji Ho (Jung So Min) yazar olma hayalleri kuran birisidir. Bunu gerçekleştirmiştir de. Yardımcı yazar olarak çok ağır şartlarda ve az bir maaşla çalışsa bile mutludur. Dizinin başında kızımız son senaryoyu da teslim etmiş bir şekilde izine çıkıyordur. Ama ailesinin evine geldiğinde onu bir sürpriz bekler.


Erkek kardeşi kısa süre önce evlenmiştir ve bir bebek bekliyorlardır. Bu durumda evde kalmanın onun için dezavantajlı olacağını düşünüp geri Seul'e dönmek ister. Çünkü ailesi tam anlamıyla erkek egemen bir ailedir. Arkadaşları aracılığıyla biri ile ev arkadaşı olur. Bu kişide Nam Se He (Kim Min Ki) adında teknoloji firmasında çalışan adeta robotlaşmış birisidir. Kredi çekerek ev almıştır ve emekli olana kadar borcunu ödemek istemektedir. Bunun için de bir kiracı şarttır. Daha önce pek çok kiracı ile çeşitli sebeplerden yollarını ayırmıştır. Gerek ev kuralları gerekse en kıymetli varlığı olan kedisi bu sebepleri oluşturur.
İkilimiz yüz yüze görüşmeden birkaç gün geçirirler evde. Ve çok memnun kalırlar birbirlerinden. Ancak iş yüz yüze görüşmeye gelince ikisi de şok olur. Çünkü ikisi de hemcinsleri ile yaşadığını düşünmektedir. Daha öncesinde birbirlerini farklı bir ortamdan tanıyan çiftimiz bu sorunu çözüp ne yapacaklarına karar vermek ister. Birkaç açıklama faslından sonra Se He tarafından bir teklif ortaya atılır. Eğer Ji Ho onunla anlaşmalı olarak evlenirse kiracı olarak kalmasına izin verecektir. 
İşte ikilimizin bol maceralı hayatları da böylece birleşmiş olur.
Bol bol gördüğümüz otobüs sahnelerinden birinde daha çiftimiz.
Se He'nin patronu ve Ji Ho'nun arkadaşının yan hikayelerden biriydi.
Bu da bir türlü birbirini anlayamayan diğer çiftimiz. 7 yıldır beraberdirler. Kız evlenmek ister ama erkek kendi işini kurmaya odaklanmıştır. Bu temel üzerine de onların hikayesi anlatılıyor. Kız Ji Ho ile arkadaş bu arada.
Bu üçlünün arkadaşlığı çok tatlıydı bence.


Se He ve patronu da eskiden beri çok yakın arkadaşlardı. Patronun sahnelerinde gülmekten ölebilirsiniz bence. Se He ile iletişimleri harika. :D

Dikkat dikkat bundan sonra spoi içerir!!!


İkisi de koyu bir futbol izleyicisiydi.


Bu tarz sahnelerde epey fazlaydı.


Kızımız Se He'nin ailesinin anma törenine yardıma gidince kayın validesi onu her işe koşturmuştu ve çok yorulmuştu. Gerçek bile olmayan bir evlilikte bunları yaptığı için sinirlenen Ji Ho karşılığında Se He'nin ailesinin yanına gidip turşu yapmasını istemişti.
Bu sahne harikaydı ya. Aynı evde yan odaya gidiyor ama gidişini göreyim diyor. >v<
Zavallım, Ji Ho sözleşmeyi sonlandırmak istediğinde depresyona girmişti. 
"Karnımı doldurduğu sürece sorun değil. Yatacak yer olduktan sonra önemli değil."
Tabii Ji Ho o sırada çok eğleniyordu orası ayrı.

Evet gelelim anlam veremediğim o son kısıma. Dizinin sonunda senarist herkesi jet hızıyla evlendirdi. Jet hızıyla değilse bile zaman atlamalarından ben bir şey anlamadım ne yazık ki. Dizi boyunca evlilik, ilişkiler sorgulandı durdu. Gerek Ji Ho gerek Se He kitap ve şiir alıntılarıyla çok güzel alt metinleri hazırladılar bölümlerde. Ama sonuç bence o sorgulanan hiçbir şeyin çözümü değildi.

Se He ve Ji Ho yeniden evlendi ve bir sözleşme daha hazırladılar. Bu sefer en öncelik aşkları olacaktı ama bir madde daha vardı ki ikisi de kendi ailelerini yalnız ziyaret edecekti. Bence bu saçma bir maddeydi çünkü onların ilişkisinde ailelerin hiçbir olumsuz etkisi yoktu. Se He ve geçmişi asıl aşılması gereken şeydi ve onu da çok güzel aştılar zaten. O kadar zaman evliliği anlamaya çalışıp daha sonra bunun aileleri dışında bırakarak yaşanması gereken bir ilişki olduğunu savundular. Ama bence evlilik böyle bir şey değil. Ki dizinin gidişatı da böyle olmaması yönündeydi bana göre. Bir aile olduysan seni büyüten aileni bunun dışında tutamazsın bana göre. Tabi orta yol bulunur rahatsız olunan konularda ama tamamen yok saymak evlilik olmuyor zaten.

Diğer çiftimiz ise şu yedi yıldır çıkan çift. Dizinin sonuna doğru bunlar ayrıldılar. Kız başka biri ile görüşmeye başladı. O çocukta tam bir evlilik delisiydi. Ama daha sonra birbirlerini özlediklerini anlayıp barıştılar ve bu kez kız evlenme teklif etti. Erkeğe "Senin ailenle yaşarız hemen evlenelim ben beş yıllık planımızı yaptım bile." falan dedi. Ama onların ilişkisinde de sorun nerede yaşayacakları ya da aileler değildi. Çocuk en baştan beri evlilik fikrinden çekiniyordu zaten. Son anda ne oldu da hemen evlenmek istedi. Sırf kız başkasına gideceği için mi? Mantıksız bana göre. Böyle bir ilişkinin de uzun süreceğine inanmıyorum.

Diğer çift de pek tabii evlenme kararı aldılar. Kızımızın annesi hasta ve fakirdi bu yüzden evlenmeyip ailesini desteklemek istiyordu. Dizi sonunda işinden ayrılıp kendi firmasını bile kurdu. Ama yolda yürürken öylesineymiş gibi evlenelim dedi. Daha önce bunu pek çok kez ısrarla reddetmesine rağmen böyle bir anda evlenmek istemesini anlamadım ben. Yine senaryo o yöne gidiyordu ama o kadar sert duran bir karakter için büyük bir adım bence. Geçiştirilerek söylenecek bir şey değildi.

İşte benim dizi ile ilgili fikirlerim bunlar. Diziyi kesinlikle çok sevdim ve bence hemen izlemelisiniz. Sırf Lee Min Ki'nin süper oyunculuğu için bile izlenir. Ama eksik birkaç nokta da vardı ne yazık ki.
Benden bu kadar. Siz de diziyi izlediyseniz yorumlarda düşüncelerinizi yazabilirsiniz. 
Mutlulukla kalın.

18 Mayıs 2019 Cumartesi

Takip Ettiğim Youtube Kanalları - Kitap Üzerine

Merhabalar.
Günler hızla geçiyor değil mi? Daha iki gün önce yazı beklerken şimdi Mayıs'ı yarıladık. Yaz gelince benim koşuşturmam başlayacak gibi. Umarım her şey iyi gider. Bu zamana kadar başınızı ağrıttığım gibi o zaman ki gelişmeleri de yazarım. :D
Bugün sizlere uzun zamandır aklımda olan kanal önerileri ile geldim. Bir öncekinde bodoslama tüm kanalları yazmışım. Niye bir anda böyle şevke geldim anlamadım o zaman ama o postu da düzenleyip içeriklerine göre ayırmayı planlıyorum. Böylece ilgi alanınıza göre yeni kanallar keşfedebilirsiniz.
Bu sefer benim izlemekten hoşlandığım kitap önerileri yapan kanallardan bahsedeceğim. Yelpazem bana göre geniş olduğu için kendi ilgi alanınıza göre bir tane bulacağınızdan eminim.
O zaman başlayalım. Kanallara isimlerin üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
1. Damla Cerrah
İlk önerime Damla Cerrah ile başlıyorum çünkü son zamanlarda en çok izlediğim o. Kitaplığına hayran olduğum birisi. Yaptığı önerilerle de kaliteli edebiyat okumak isteyenlere hitap ediyor. Ses tonu, kitaplara hakimiyeti, sohbet havasındaki anlatıları onu sevmeniz için yeterli olacaktır. Benim bilmediğim pek çok kitabı duymamı sağladı. Keşke izleme hızında okuyabilsem o zaman her şey harika olacak. :)

2. Ebru Aykaç
Hiç kesilmeyen videoları ile :) sizlere yine kaliteli edebiyat dediğimiz dolu dolu kitaplar öneren bir kanal. Kitapları okuyun diye yaptığı ısrar içinize okuma şevki veriyor kesinlikle. Kitaplar o an elimde olsa da yemeden içmeden okusam istiyorum onu izlediğimde. Çok enerjik biri olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Kesinlikle seveceksiniz.

3. Baldan Beri
Damla Cerrah sayesinde tanıdığım bir sayfa. Çok tatlı birisi ve onun da videolarını ve önerilerini severek izliyorum. Daha çok diğer sayfalarda gördüğüm kitaplara farklı bir yorum izlemek için takip ediyorum.

4.Alıntılarla Yaşıyorum
Kanal açma amacını anlattığı videoyu izleyip etkilendiğim ve bunun için takibe aldığım bir kanal. Bence siz de izleyin ve en azından bir destek verebilmek için takipte kalın.

5.Ayça Ertürk
Son zamanlarda keşfettiğim ve anlatımını sevdiğim bir kanal oldu bu kanal da. Ses tonu ve kitabı anlatırken yaptığı vurgular kendini dinletiyor. Sanırım kendisi öğretmendi bunun da etkisi olabilir.

6.Dileda Arslan
Yine Damla Cerrah sayesinde keşfettiğim bir kanal. Sahibinin adını ilk defa duydum ve çok beğendim. Çok daha farklı ve -sanırım benim dikkatimi çektiği için- kurgu dışı kitap önerileri olan bir kanal. Yazarken baktım son iki aydır aktif değil ama instagramda sık sık kitap paylaşımı yapıyor oraya da bakabilirsiniz.

7.Şehir Kütüphanesi
Kesinlikle ama kesinlikle anlatım tarzını beğendiğim bir kanal. Süper eğlenceli birisi. Her videoyu kahkaha ile izliyorum. Önerdiği kitaplar pek bana hitap etmese de onun sohbeti için takipteyim diyebilirim. Daha çok bestseller, bilim kurgu, fantastik türde kitaplar okuyor. Eğer ilginiz varsa göz atabilirsiniz.

8.Gitarist Kızın Güncesi
Bu kanalı da Şehir Kütüphanesi sayesinde keşfettim. Birlikte yaptıkları çok eğlenceli videolar var. Fuar alışverişi videoları bile beni mutlu ediyor izlerken. Bana göre bu kanaldaki öneriler yukarıda anlattığım türlerin tam bir karışımı. Bestseller da var edebi eserler de. Yani siz de her biri hakkında bir şeyler duyayım diyorsanız göz atabilirsiniz.

Evet şimdilik bu kadar.
Mutlulukla kalın.

17 Mayıs 2019 Cuma

Gece Esintileri

Size de hayatta her şeye yetişemiyormuş hissi uğramıyor mu arada?
Çevremizde bilgilerin tek bir parmak hareketiyle önümüze dizildiği bir teknoloji var. Herkesin farklı zevkleri ve uğraşları var. Tabi buna bağlı önerileri. Takip ettiğiniz herkesten gördüklerinizi büyük bir merakla öğrenmek isterken bir de bir bakmışsınız gün bitmiş. Araya başka bir sürü iş girmiş. Ya da kendi adıma yapıp bitirdiğim işler ne kadar çok olursa olsun sanki zamanımı bomboş geçirmişim gibi geliyor.
Bu histen son zamanlarda kurtulamıyorum. Ders de çalışsam, film de izlesem, kitap da okusam, ev işlerini de halletsem işler bittikten sonra hiçbir şey yapmamışım gibi kendime kızarken buluyorum kendimi.
Diğerlerini umursamayan ama kendi kendini fırçalayan bir insan oldum son yıllarda. Buna mükemmelliyetçilik mi deniyor acaba? Bence değil ama pek çok belirtiyi de gösteriyorum.
Ne de olsa süper olmayacak düşüncesi ile yarım bıraktığım işler var mesela ya da kendimde beğenmeyip sürekli eleştirdiğim tonla özellik.
Uzun lafın kısası evde kaldıkça kendimi çok yordum sanırım.

9 Mayıs 2019 Perşembe

İstiridye'den Eski Ramazanlar Mimi

Merhabalar.
Blog dünyasının mim ustasından bir mimle daha karşınızdayım. İstiridye Avcısı'nın birbirinden özenli mimlerinden birini daha elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım. Umarım keyifle okursunuz.
Ama eski Ramazanlar deyince aklıma gelen en güzel şeyi de şöyle şuraya bırakayım da yüzümüz gülsün. :)
LM'ciler bilir. (Şuraya da bir internet klasiği olan -göz yaşım pıt- efektini koyayım.)

Şimdi de gelelim mimle ilgili konuşmaya. Benim yılın en sevdiğim zamanının Ramazan ayı olduğunu bir önceki yazımda öğrenmişsinizdir. Öğrenmediyseniz de hemen o yazıma da göz atabilirsiniz. (Şahsi reklam. :)
Benim için yılın en sabırsızlıkla beklediğim zamanı bu ay. Nedense eskiden beri hep özel olmuştur Ramazan benim için. Beraber iftar ve sahur yapmak. Kuzenlerle ya da kardeşimle sahura kadar yatmayıp muhabbet etmek. Gece yürüyüşleri. Çoğu klasik şeyler olsa da benim için keyifli anılar. Bir de toplum olarak Ramazan'da daha bir kenetleniyoruz bence. Sahur zamanı balkona çıkıp evlerin içindeki koşuşturma seslerini dinlemek bile beni mutlu ediyor bu ayda.
Şimdi sorulara geçelim o zaman.

1) Ramazanı bir hediye paketine benzetirsek. Sizin için nasıl bir paket olurdu ? İçinde sizin için neler olurdu ?
Öncelikle kocaman, parlak, bordo bir pakete sarılmış olurdu. Reklamlardan mıdır bilmem Ramazan paketleri hep bordo olurmuş gibi geliyor. Daha sonra içinde ise en başta hurma olurdu. Çok severim çünkü. Bana Ramazanı en belirgin hissettiren şeylerden biri. Daha sonra da aklıma hep erzak geliyor. Özellikle annem işteyken yemekleri ben yaptığım için ne yapsam derdine son verecek malzemeler olsa süper olur. :) Bir de Ramazan şerbeti. Ben çok içmem ama onun da Ramazana özel bir ayrıcalığı var gibi.

2) Ramazan ile ilgili hatırladığınız en net anınız hangisidir ? Size kazandırdığı hislerle birlikte anlatır mısınız ?
Anı olarak değil ama duygu-durum olarak var. Ben her Ramazan ayında iftar çadırlarına gitmek için ısrar ederim yakınlarıma ama nedense bugüne kadar gittiğim bir elin parmağını geçmez. Nedense çevremdekiler bu isteğimi hep geçiştirdi. Ama oradaki atmosferi çok merak ediyorum ve seviyorum da açıkçası. Reklam sofraları gibi birbirini tanımayan insanların beraber oruçlarını açması ve dua etmeleri, oradaki o toplu enerji beni iyi hissettiriyor. Yani iftar çadırına gittiğim zamanları unutamam.
Diğeri ise geçtiğimiz Ramazan. Ben o zaman Kayseri'deydim ve okul hala devam ediyordu. Babaannem de oruç tutamadığı için hep yalnızdım ve bu beni çok üzmüştü. Çünkü Ramazanın en sevdiğim kısmı o kalabalığı. Bu yüzden o zaman ki burukluğumu hiç unutamam.

3) Çocukluğunuzdaki Ramazan ve şimdiki yaşadığınız Ramazan arasındaki en belirgin farklar sizce  nelerdir ?
Açıkçası maddi bir farklılık göremiyorum çevremde. Ailece olduğumuz için hep, yine aynı devam ediyor. Misafirlerimiz bile aynı kişiler desem yeridir. Ama manevi bir farklılık var tüm insanlarda. Dürüst olmak gerekirse tek doğru düzgün yaptığım ibadet oruç olduğu için de biraz fazla değer veriyorum Ramazana. (İnşallah Allah kabul ediyordur hepimizin oruçlarını.) Bu yüzden elimden geldiğince o ruha girmeye ve boş geçirmemeye çalışıyorum. Bir şeyi izlerken bile ama ben şimdi orucum diye suçlu hissediyorum. Çoğu zaman muzurluk yapıp dikkat etmesem de içimde o huzursuzluk oluşuyor. Diğer zamanlar daha uzak kalıyorum bu histen. Ama şimdi toplumumuz her yönden daha kaba ve anlayışsız olduğu için bu güzel ayda bile kavgalar bitmiyor. En basitinden oruç tutmuyor diye insanlara saldıranlar var. Ama bu bir tercih ve kim ne yaparsa yapsın çevresine zarar vermediği sürece hoş görmeliyiz bana göre. Aç olduğu için sinirli gezen ve herkese çatan insanlar var. Ama aslında işin büyüsünü bozuyorlar haberleri yok. Yani kısacası küçükken de böyle olaylar olsa da büyüdükçe bunları daha iyi fark ettiğim için daha çok üzüyor beni. Bir aya mahsus anlayışlı ve sabırlı olamıyoruz. Oysa biz farklılıklarımızla güzeliz. Bu toplumun genel bir saygı sorunu olsa da inanan kesim dedikleri kişiler tarafından yapıldığını görünce insan daha bir üzülüyor. Belki ben de mükemmel biri değilim ama en azından kendimce başkalarına nasıl davranmam gerektiğinin bilincindeyim.

Neyse bu konulara girsem ben saatlerce konuşurum o yüzden kısa kesiyorum. Bu güzel zamanları bu yıl da yaşayabildiğim için kendi adıma şükrediyorum. Herkese ailesiyle, sevdikleriyle bolluk, bereket içinde geçirdiği bir ay diliyorum. Ben hep sahip olduğumuz ayrıcalıkların başkaları için kullanmak üzere bize verildiğini düşünürüm. O yüzden yardımlaşmaların bu ayda artması beni ayrıca sevindiriyor. Bir de beş yaşındaki kardeşim artık çoğu şeyi kavradığı için Ramazan ayını da aklında bir yere oturtmaya çalışıyor ve onun o öğrenme süreçlerini izlemek çok zevkli. Okuldan gelince bazen abur-cubur yemiyor ve biz oruçlu olduğumuz için kibarlık yaptığını söylüyor. Onun orucu da o oluyor. Büyüdüğünde onun eski Ramazanları ile ilgili anılarında olacak olmak beni mutlu ediyor açıkçası.
İşte benim için Ramazan aşağı yukarı böyle. Umarım hakkını veriyorumdur. Bu güzel mim için tekrar İstiridye Avcısı'na teşekkür ederim. Diğer blogcanların cevaplarını okumak için şimdiden sabırsızlanıyorum. Dileyen herkes de cevaplayabilir bu mimi. Yorumlarda talip olduğunuzu yazın yeter. Gelip okuyayım.
Herkese hayırlı Ramazanlar. Mutluluk, bereket, hoşgörü içinde geçirmemiz dileğiyle.
Mutlulukla kalın.

4 Mayıs 2019 Cumartesi

Seramik Hamuru İle Takı Yapımı #2

Merhabalar.
Büyük bir koşuşturmanın içinden çıktıktan sonra ne kadar çok boş kalırsanız o kadar tembelleşiyorsunuz bence. En azından benim kendimde gözlemlediğim bu. Okul biter bir boşluğa düşüş, sınav çalışması ile toparladım derken sınavlar biter başka bir boşluğa düşüş derken bu başı boş tembellik halinden hiç hoşlanmayan ben içimdeki koala ve kafamdaki hırslı mühendis arasında kaldım. Bir yanım bak ne kadar güzel programlar var onlara çalış CV'ye yazarsın bunları dese de diğer tembel tarafım 'aman daha çoook var' diye geçiştiriyor. Ama yaz tatili geldi bile ve eğer yüksek lisansa seçilemezsem bu biçare benin iş aramaktan başka çaresi olmayacak yakın zamanda. Evet günlerdir kafamda dönen bu meseleleri de yazdığıma göre rahatlayabilirim. Blogum ne kadar kişisel olursa o kadar iyi hissettiriyor nedense. Eskiye nazaran daha çok kişinin okuması biraz beni gerse de artık insanlara kendimi açma konusunda daha atılgan olmalıyım diye de düşünüyorum. Buraya kadar olan yerlerle sizi sıktıysam özür dilerim. :)

Eveeet, gelelim asıl konumuza. Seramiğe daha önceki yazılarımda bayıldığımı anlamışsınızdır. Takıları da bir hayli severim. Bu yüzden genelde yaptığım hobileri, sonunda takı oluşumuna gidecek şekilde yapıyorum. :) Ama başka eşyalar da yaptım seramikten yakında yazarım onları da inşallah.
Yine Das seramik hamurunu kullandım. Hamuru açtıktan sonra istediğim şekilleri verip kurumaya bıraktım. Diğer yazıdaki işlemlerle aynı yani. Bu kadar diğer yazı demişken de şuraya bırakayım okumak isteyenler için. Kuruyan hamurları zımpara ile düzeltip akrilik boya ile istediğimiz şekillerle süslüyoruz. Bir de bu blogcan kendine vernik aldı. Su bazlı vernikle de üzerini kapladık mı hem dayanıklı hem de parıl parıl takılarınız hazır.
Aşağıya resimlerini de bırakıyorum. Ne yalan söyleyeyim bu sefer yaptıklarım daha bir hoşuma gitti.
Bu gördükleriniz arkadaşıma hediye olarak yaptıklarım. Baştaki mavi kolyeyi çok beğendiğim için aynısından daha sonra kendime de yaptım.
Burada başarısız olan çalışmayı da koymak istedim. Her zaman iyi sonuç alınamıyor. Buradaki hatam deliğin olduğu yeri çok ince tutmam olmuş. Metali takmaya çalışırken kırıldı.
 Bu çalışmanın başka resimlerini daha önce koydum sanırım ama yine de burada da bulunsun. 
 Burada daha önceki çalışmalarımdan kalan hamur parçaları kısmen kurumuştu ben de onları su ile birleştirmeye çalışıp küçük boncuklar yaptım. Daha sonra da onları metal tele dizdim.
İşte bu kadar. Ben yaparken çok eğleniyorum seramik çalışmalarını. Bambaşka tasarımlar da yapılabilir tabi ki. Seçim sizin. Ellerinizle hamura ne şekil verirseniz size uyacaktır. :)

Bu arada Ramazan ayına çok az kaldı. Benim yıl içinde en sevdiğim zaman dilimi bu ay. Bir an için tüm anlaşmazlıklar bitiyor ve herkes bir sofrada birleşiyor gibi geliyor bana Ramazan'da. Keşke bu anlayışlı hava sürekli devam etse. İnsanlar sırf yaptıkları ibadeti düşünerek değil de insan oldukları için iyiliğe yönelseler. Sizin de bu ayı dolu dolu ve bereketli geçirmenizi diliyorum. Sakın açlığı bahane edip insanlarla kavga etmeyin. :)
Mutlulukla kalın.