Neler Hakkında Yazıyorum?

28 Kasım 2016 Pazartesi

'Kendine Ait Bir Oda' - Okur Yorumu

Merhabalar.
Henüz bitirdiğim ve bana ısrarla ‘başkaların eleştirilerini düşünmeden kendin için yazmalısın’ diyen bir kitapla karşınızdayım.
Kendine Ait Bir Oda – Virginia Woolf
Konusu itibariyle kitap, yazarın Cambridge Üniversitesi’nde okuyan öğrencilere yaptığı konuşmalardan oluşan bir denemedir. Feminist düşüncenin bilinen isimlerinden biri de Virginia Woolf olduğu için ana fikrin kadın erkek eşitliğine dayandığını söyleyebiliriz. Woolf’a göre bir kadının bulunduğu dönemde başarılı bir yazar olması için yılda beş yüz bin paunda ve kendine ait, kapısında kilidi olan bir odaya ihtiyacı vardır.

11 Kasım 2016 Cuma

Büyüdükçe Değişir Miymiş İnsan?

Gün gelir bazı şeyler için o kadar çok çabalarız ki bir de bakmışız bu hırsla bambaşka biri olmuşuz.
Hiç üzülmem dediklerimizle kahroluyoruz, etkilenmem dediklerimizle zeminden sarsılıyoruz.
Ama yine de şöyle içerilerde bir yerlerde vazgeçemiyoruz. Artık hırsımız o kadar büyümüş oluyor ki içimizi sakinleştiremiyoruz.
Tamam diyoruz bazen, artık olmuyor. Bak zaten çabalayacağım kadar çabaladım. Yine de sonuç hüsran. Ama sonra da ne için bu kadar çabalamış olduğumuz aklımıza geliyor yeniden. Bu seferde kıyamıyoruz ve biraz daha diyoruz. Biraz daha, o zaman da olmazsa bırakacağım.
Ben şimdilik ne olacak bilmiyorum. Amacıma ulaşır mıyım yoksa çabalarken yorgun düşüp pes mi ederim?
Bir yanım yıldızları hedefleyip en azından ağaç dalını tutarsın diyor ama gelin görün ki o hırs denen yaramaz duyguyu tatmin etmiyor bu. En iyisi kendimi bu kovalamacada kaybetmeden iyi işler başarmaya çalışayım.
Ehh.., o yaramaz pek sevinmese de ben en çok yeşili severim.


9 Kasım 2016 Çarşamba

Bir Süre Böyle İşte

Herkesin hayatı sanki tepetaklak.
Büyüyoruz ama endişelerimiz de bizimle büyüyor. Sadece kendimiz olsak hayatımızda daha mı rahat olurdu acaba?
Hayal kırıklığına uğratma endişesi olmadan ya da gözünüzün içine bakan beklentiler...
Notları, iş bulmayı, evlenmeyi, düzgün bir insan olarak yaşamayı...
Hatta daha hayatın içinden diyelim. Misafirleri öperek karşılamayı, arkadaşlarımıza samimiyetsiz yakınlıklar göstermeyi, komşunun evin her odasından duyulan sesini sineye çekmeyi...
Bunlar tabi ki benim için katlanılmaz olan şeyler. Ancak herkesin de aşağı yukarı aynı başlıklar altında toplanacağını düşünüyorum.
Şu an üniversitede okuyorum. Üçüncü sınıftayım ancak o kadar boşluktayım ki.
İnsan büyüdükçe ayakları daha sağlam basması gerekmez mi?
Belki de benim uçurumdan aşağı sonsuz bir düşüş gerçekleştirme isteğim zorluyor beni havada kalmaya. Keşke yanında endişeyi de getirmese. Ama bunu engelleyemiyorum.
Her sınav haftası olduğu gibi şimdi de biraz sallantıdayım ruhsal açıdan. Kendimden öyle çok şey bekliyorum ki kendi kendimi tüketiyorum.
İnsan bazen, her zaman olmasa da, dışarıdaki sesleri susturabiliyor. Ama kafanızın içinde ve hatta kalbinizde size söylenen biri varsa her sözü, her yakınması daha da acıtıyor.
Gelecek korkutucu.
Gelecekte sadece kendimin olmayacağını bilmek daha da korkutucu.
Beni hiç rahat bırakmayacak ve hayatımda mecburen bulunacak olan o insanlar korkutucu.
Nasıl başa çıkarım bilmiyorum ama üzülmemek istiyorum. Ve üzmemek.
Görünmez olabilseydik keşke. Kendi başımıza, kulağımızda müzik, dudaklarımızdan müziğin sözleri, istediğimiz ritmle sokakta yürüyoruz. Deli mi bu kız denmeden, kendi istediğimiz gibi.
Birazcık hissettiğimiz gibi yaşıyoruz.
Umarım ömrümüzde öyle günler gelir.


2 Kasım 2016 Çarşamba

İLK AŞK

Hiçbir zaman bir insana karşı aşk kadar güçlü duygular besleyemedim. Önce beğenirdim ama sonra bir ayrıntı soğuturdu beni. Kendimi sorguluyorum. Bu kibir mi? Ama genel yapıma baktığımda kibir kelimesine uzaktan yakından ilgim yok. Peki ne diye düşünüyorum hep. Bir yanım belki incinmekten korkuyorsun diyor. Ama o da değil. O kadar umursamazım ki. Biri beni incittiğin de bile kırıcı hiçbir eyleme geçmeden karşımdakini bu yaptığına pişman hissettirebiliyorum. Bunu deneyebilirsiniz. Tamamen yok saymak. Çünkü o kişiler daha çok fark edilmek için saçmalarlar. Neyse bir an gözüme takılan ilk aşk yazısıyla olan bu. Ve bulduğum cevap ise ben aşk kadar güzel bir duyguyu insanlara yakıştırıp basitleştirmek istemiyorum. Öyle şeylere aşığım ki ben. Her biri ruhumu alıp götürüyor. Ve her hatırladığım kendi kendimi mutlu edebilecek kadar benim oluyorlar.
Aşk.
Benim için bu en güzel aşk.