Neler Hakkında Yazıyorum?

11 Ocak 2020 Cumartesi

Takip Ettiğim Youtube Kanalları - Nakış

Merhabalar.
Çok önceden 'takip ettiğim Youtube kanalları' diye iki yazı yazmıştım. Bunlardan biri kendin yap kanalları diğeri ise kitap kanallarından oluşuyordu. Bu seriyi böyle devam ettirmek istiyorum açıkçası çünkü zamanla takipten çıktığım kanalları tekrar hatırlamak istediğim de bu yazılar iyi oluyor. Bugün ise benim izlemekten en zevk aldığım nakış videoları üzerine olan kanallardan bahsedeceğim.Gelelim şimdi kanalları anlatmaya.

1. Silver Snow
Benim en en en sevdiğim kanal bu. Hem sahibinin Koreli olması hem tatlılığı hem de birbirinden farklı tasarımlarıyla çok beğenerek izliyorum. Her yeni video yüklediğinde bilin ki ben de ekran başındayım. :) Şu an kendisi Paris'te vloglarından tam ne dediğini anlamasam da çat pat yılların getirdiği Korece'mle çıkarım yapabiliyorum anlattıklarından. :D

2. Malina GM Exclusive
El nakışı ile ilgili harika videoları var. Yöresel nakışlarını çok beğeniyorum. En kısa zamanda onlarla bir şeyi süslemek istiyorum. Çok açıklayıcı ve renkli videoları var.

3. Blanc Joony
Bir Koreli daha. Çoğunluk Korelilerden oluşmuş bu arada haberiniz olsun. Tatlı desenlerden oluşan çalışmaları olan bir kanal.

4. Stitchart Lab
Bol bol saç nasıl yapılır videoları var. Benim çok işime yarıyorlar.

5. Diana Vingert
Çok hoş desenleri sahip bir kanal. Bir instagram hesabından bulmuştum bu kanalı. Nakış yapılan kumaşları farklı eşyalar olarak nasıl kullanabileceğinizi görebilirsiniz.

6. Chikako
Çok tatlı bir Japon var bu sefer sırada. Nakış dışında bol bol Totoro'lu videoları da var. Meraklısıysanız göz atın derim.



10 Ocak 2020 Cuma

The Teacher's Diary - Film

Merhabalar.
Belki de yıllar yıllar önce izlediğim ama hiç aklımdan çıkmayan bir filmle geldim bugün. Bu filmi izlediğimde üniversitenin ikinci yılında falan olmalıyım. İlk izlediğim Tayland filmlerinden biridir. Tabii o zamanlar o kadar farkında değilim izlediğim filmin ülkesinin ama hikayesinin aşırı meraklısıydım. Buradan Türkçe alt yazılı izleyebilirsiniz
Filmimiz öğretmenlikle alakalı diyebiliriz. Ben öğretmen filmlerini çok severim. O kadar umut verici oluyorlar ki hep tersine gidiyor gibi gözüken bu düzeni nasıl bambaşka ve kusursuz hale getirebilirizin anahtarı veriyorlar bence.
Filmimizin konusu şöyle; Ann isimli bir öğretmen bileğinde bir yıldız dövmesi olduğu için Tayland Milli Eğitim Müdürlüğü :) ile zıt düşer. Ondan dövmeyi sildirmesini isterler ama Ann bunu kabul etmeyince onu bir adadaki eski bir okula gönderirler.
Asla hayatına bu derece karışan bir düzene boyun eğmek istemeyen kızımız da oraya gidip elinden geleni yapmayı kafasına koyar. Ama gittiği yerdeki şartların giderek zorlaşması ve şehirde de ondan bağımsız gelişen olaylar onu gittikçe zorlar. O da bunlarla baş etmek için bir günlük tutmaya başlar.
Birkaç zaman sonra Ann görevden alınmış ve yerine başka bir öğretmen gönderilmiştir. 
Song isimli bu adam hiç istemediği halde sırf çalışmak zorunda olduğu için bu adaya gelir ancak daha ilk dakikalardan her şeyden nefret eder. Ancak şans eseri bulduğu ondan önceki öğretmenin günlüğü ile buraya olan bakışı değişir ve o da ne kadar zor olsa da o günlükte okuduğu öğretmen gibi var gücüyle çabalamaya başlar. Tabii bu sırada da herkesin sevgisi kazanmış olan günlüğün sahibi Bayan Ann'i merak ediyordur.

Konuyu uzattıkça uzattım ama inanın filmde bundan fazlası var. Zaten öğretmenlik benim gözümde çok kutsal bir meslek. O kadar potansiyel barındıran bir konumdalar ki hem bu zamana kadar öğretmenim olan kişilere hem de bu mesleği hakkıyla yapan herkese aşırı saygı duyuyorum. Maalesef her yerde olduğu gibi bu meslekte de kötü olan insanlar var. Diğer meslekler hadi neyse ama eğitimi bir sepet elmaya benzetirsek sepetteki tek bir çürük elma bile tüm sepeti çürüteceği için en önemli mesleğin öğretmenlik olduğunu ve biraz daha seçici olunması gerektiğini düşünüyorum. Bunları son kısımda yine konuşuruz hadi şimdi resimlere bakalım.

-Kahramanlarımız okul yolunda. Buradan herkese Gigi'nin pozitifliğinden gönderiyorum. :D

-Bazen öyle şeyler oldu ki benim başıma gelse ne yapardım bilmiyorum bile. Song'un yüz ifadesi zaten her şeyi açıklıyor. Ama insan öyle bir varlık ki hiç umulmadık zamanlarda o gücü buluyor.
-Öyle doğru bir söz ki...
-Pes etmek nedir bilmeyen cesur öğretmenlerimiz. :)
-Song'un başta adapte olana kadar yaşadığı zorlular çok tatlıydı. Tabii bazen de acı...
-Bayan Ann ve çocukların ilk karşılaşması.
Ve Bayan Ann'den nasıl öğrendilerse öyle isimlerini söyleyen çocuklar. :D
-Yüzen okulda bazı şeyler normale döndü.
Şimdi Song için de normale çevirme zamanı.
-Biraz da Ann'in yaşadığı zorluklara bakalım. Gerçekten şimdi bile köy okullarında o kadar zor şartlarda çalışan öğretmenlerimiz var ki .Bazılarını yakınlarımdan bazılarını öğretmenlerimizin anılarından dinlediğim ne zorluklar...
-Bir de en yakınınızın sizi hiç anlamadığı hissi.
Daha haklı bir ayrılık nedeni olamaz.
-Ya çocuklar bu dünyadaki en tatlı varlıklar.
-Birlikte okullarını onardılar.
Günlüğün suya dağılan parçalarını topladılar.
-Burası acayip komikti.
-İkisinin de o çocuklar için bir öğretmenden fazlası olduğu anlar.
-Bir çocuğun bile geleceğini değiştirmek, ona başka imkanlar sunmak sanırım hiçbir şeyle ölçülemez.
-Song, Ann'den kalan günlüğü devam ettirir. Sömestr bitince geri gelen Ann günlüğü bulur.
-Ve nihayetinde karşılaşırlar.

Evet resimler bitti. Bu resimleri birleştirme işini blogun başlarında yapıyordum belki hatırlayan vardı. Taa o zaman bu filmin resimlerini de birleştirdiğim için öylece 'blog için' klasörünün içinde kalmışlar. Düşünün yani üşengeçliğim kaç yıllık. :D Bunu söylerken gülmek yerine utanmalıyım ama... :'(
Baştan sona çok sevdiğim ve eminim izleyen herkesinde çok seveceği bir film olduğunu düşünüyorum. İçinizi ısıtan, sizi mutlu eden, en önemlisi umut veren bir film. Çocuklar öyle tatlıydılar ki bayıldım izlerken. Bir öğretmenin her zaman göründüğünden fazlası olduğunu, o çocukların gözünde nasıl da devasa yerlere sahip olduklarını çok güzel göstermiş film bizlere. Hep dediğim gibi benim için çok başka gözle baktığım bir meslek öğretmenlik. Günün birinde olursam kesinlikle çok ciddiye alacağım ama bir o kadar da sorumluluğundan korktuğum bir meslek. Aramızda öğretmen olanlar da vardır illaki buradan da hepsine sevgilerimi gönderiyorum. Gerçekten harika bir iş yapıyorsunuz. Sistem ne kadar sizleri zorlasa da bu dünya için çok önemli insanlar olduğunuzu unutmayın lütfen. :)
İzlemek isteyenlere iyi seyirler dilerim.
Mutlulukla kalın.

5 Ocak 2020 Pazar

I Picked Up a Celebrity On The Road - Dizi

Merhabalar.
Birkaç gün önce izlediğim ve beğendiğim bir diziyi yazayım diye geldim buralara. Daha önce varlığından bile haberdar değildim dizinin. Sanırım tumblrda gezinirken görmüştüm. Biraz araştırınca konusu çok ilgimi çekti ve geçtim başına. Dizi Viki de mevcut ama ben yarısını onlinedizi.net'ten yarısını da İngilizce alt yazı sitelerinden izledim. Çünkü Türkçe alt yazılı olan site çok donuyordu ve benim sinirlerim buna dayanamadı. :D
Neyse diziye dönersek, baş rollerinde Because İt's My First Life dizisindeki evlilik meraklısı kızımız Kim Ga Eun ve bayat romantik komedilerin atarlı Ceo'su Sung Hoon var. Konusundan bahsedecek olursak, Lee Yeon Seo bir şirkette sözleşmeli eleman olarak çalışmaktadır. En büyük hedefi kadroya geçmektir. İş arkadaşları ve üstleri tarafından her şekilde kullanılsa da sırf kadroya geçebilmek uğruna hiç şikayet etmeden denilenlerin hepsini yapar. Bir gün ülkede en popüler kişi olan Kang Joon Hyuk'un reklam sözleşmesi için toplantı düzenlenir. Ancak toplantıda işler ters gider ve Kang Joon Hyuk teklifi reddeder. Sebep olarak da sözleşmenin kötü olduğunu belirtir. Böyle yüklü bir anlaşmanın iptalinde sorumluluk almak istemeyen müdürleri de Lee Yeon Seo'yu sorumlu gösterip işten atar. Bunun üstüne bir de kızla içmeye giden ekip yemekte kızı suçlayıp dururlar. (Orada çok sinir olmuştum.) Ehh kızımızda sinir olmuş olacak ki sarhoşluğun da verdiği yetkiye dayanarak bir sokak arasında ayakkabısını müdürlerinin kafasına geçirir. Ancak o da ne saldırdığı adam müdürleri değil ülkenin en ünlü oyuncusu Kang Joon Hyuk'tur. Ne yapacağını bilemeyip cesedi alıp evine getirir ve imha etmek ister ancak o sırada aslında baygın olan ünlümüz uyanır ve işler daha bir sarpa sarar.
Dizinin başlangıçlarında hep bir pesimist hava vardı ve ben o tarzına bayıldığım için devam ettim denilebilir. Kızımızın geçmişte yaşadığı acı verici olayları, annesiyle ilişkisini, başarısızlıklarını tek tek gördük ve ben bir an acaba bu kız psikopat mı diye çok düşündüm.
Burası adam ayıldıktan sonraki ilk karşılaşmaları. Adam başta kızı takıntılı bir fanı zanneder. Kızımız öyle olmadığını işin aslının farklı olduğunu anlatsa da adam evde gördüğü kimyasal ilaçlar ve kazma-kürek gibi aletleri gördükten sonra kaçmaya çalışır.
Bu da kızımızın bizi ikinci adam sendromuna sokacak komşusu. Adam kaçmaya çalışırken komşu onu hırsız sanarak başına vurup bayıltır. Evinden çıkan bu yabancının kim olduğunu anlatamayacağı için üstelik bir ünlüyü herkes de tanıyacağı için kızımız adamın kuzeni olduğunu ve akıl hastası olduğunu söyler. Kang Joon Hyuk'a takıntılı olan kuzen kendini o zannediyormuş. Hatta ona benzemek için estetik ameliyat bile olmuşmuş. Komşu ile adamın ilişkisinde bu hikaye o kadar eğlenceliydi ki anlatamam. Her anında kahkaha atmışımdır kesin.



Burada komşu daha iyi bağlayalım kaçamasın diye zincir getirir. Ay kıyamam ama ya bakışa bak. :)
Ve ve ve kaçınılmaz olan olur. Sözleşme yapılmayan bir Sung Hoon dizisi dizi değildir. :D İstisnasız her izlediğim dizisinde bir sözleşme yapıyor adam. Burada da kızımız ülkeden kaçmak için gereken parayı biriktirene kadar bir arada kalacaklar ve o zaman adamı serbest bırakacak. Adam da kızı polise şikayet etmeyecek.
Komşu yaptığı her yardım için kızdan para alıyordu. :)

Evet şimdi gelelim genel fikrime. Dizi başlangıçta çok ilginç ve güzeldi. Oyunculuklar da kendini izletiyordu. İlk birkaç bölüm sevdiğim sahneler bu üçlü arasında olanlardı. Diğer yandan adamın menajeri, kız arkadaşı ve yakın arkadaşı olan ünlünün de sahneleri vardı ama o sadece olayı anlamak için izlediğim yerlerdi. Bu kaçırma meselesi ilerleyen zamanlarda çözülünce klasik bir romantik komedi ve bir yandan da katil kim tarzı bir gerilime dönüştü. Ben o kısımlarda ise ikilinin ilişkisini değil de diğerlerini daha keyifle izledim. Artık sıktı beni seven ama kabullenemeyen adamlar. Aşk yönünden bakarsak komşuyu seçerdim ben kızın yerinde olsam. Zaten kızın adamı her anda sevdiğini de söyleyemeyeceğim. Son anda bir çift oldular o yüzden mıç mıç halleri beni rahatsız etmedi o son anda. Bir de dizilerde baş rol kızları beceriksiz ama tatlı göstermeye çalışmalarından çok sıkıldım ben. Yani erkekler her şeyde süperler. Para kazanıyorlar, saygı duyuluyorlar ama kadınlar ezilen, sakar, işi beğenilmeyen kişiler oluyorlar. Artık yeter bence. Normal bir romantik komedide de çalışan, güçlü kadınlar görmeliyiz. Burada da kızımızın o tarz sahneleri vardı ve ben çok sinir oldum oralarda.
Benden bu kadar. Farklı bir konu izlemek isteyen olursa, oyunculara da düşkünlüğünüz varsa tavsiye ederim. Şimdiden izleyeceklere iyi seyirler.
Mutlulukla kalın.