Neler Hakkında Yazıyorum?

29 Mayıs 2020 Cuma

Mary Stayed Out All Night - Dizi

Merhabalar.
Bu sıralar bloggera hiç vakit ayıramadım. Sizlerin yazılarını da okuyamadım. Çok farklı bir haldeydim hem meşgul hem de yorgun hissediyorum şu günlerde. Yine bir retro olayları falan var sanırım. Neyse eskiden izlediğim dizilerden bir tane daha yazayım dedim uyku tutmadı çünkü.
Yine bir Jang Geun Seok dizisi. Moon Geun Young ile baş rolü paylaşıyorlar. O kadar severek izlemiştim ki bu diziyi. Hala yeri ayrıdır. Dizide tüm klişeler var ama hiçbiri klişe içinde kalmıyor hepsi farklı sonuçlanıyor. Spoiler bölümünde hepsini anlatacağım. Bu arada Kim Jae Wook'da ikinci erkek dizide. Eskiden beri dizi izlmenin en güzel yanı da bu. Şimdilerde milletin ölüp bittiği kişileri yıllardır tanıyor olmak ve en acemi hallerini bile görüp gelişimlerine şahit olmak. Havamı da atayım. :D
Hadi konusuna geçelim. :) Wi Mae Ri hayırsız babası yüzünden hayatı borçlarla geçen, kaçıp saklanmaktan ne okula gidebilmiş ne de bir düzen kurabilmiş biridir. Kang Mu Kyul ise müzisyendir. Salaş bir hayat süren hafif serseri biridir. Mae Ri ile karşılaşır ve arkadaş olurlar. O sırada Mae Ri'nin babası da eskiden yakın arkadaşı olan birinin oğluyla kızını evlendirmek ister. Bunun üzerine Mae Ri, Mu Kyul'dan yardım ister ve adama onunla evli olduğunu söyler. Babasının arkadaşının oğlu çok zengin biridir. Borçlarını ödenmesi için evliliğin olmasını isteyen babası kızının ikisi ile de görüşüp öyle kara vermesini ister ve bu üçlünün garip ilişkileri başlamış olur.

***Spoiiiiii***
Şimdi klişerleri sayıyorum ve neden farklı olduklarını da açıklıyorum.

1- Kızımızın salaş ve kimine göre 'bakımsız' bana göre harika tarzı son bölümde bile değişmiyor. Öyle kendini sevmiş ve öyle giyiniyor. Ben açıkçası Jang Geun Seok ve Moon Geon Young'un tarzına bayıldım bu dizide. Bayılıyorum böyle kıyafetlere. Salaş, oradan buradan sarkan kumaş parçaları, bereler, atkılar ha-ri-ka! Ayrıca kaldıkları stüdyo-depo karışımı yer benim hayallerimin evi. Hep öyle bir yerde yaşamak istedim. İzlerken bunlar nasıl ısınıyor diye düşünsem de zaten yatağa bile montla yattılar yani cevap ısınamıyorlar. :)

2- Dizide çocukluk aşkı mevzusu var. Kızımız ve ikinici erkek çocukluktan tanışıyorlar ama kız çocukluk aşkını değil birinci erkeği seçiyor. Bence bu yıkılan en büyük klişe.

3- Unutulmayan eski aşk da var dizide. Normalde birinci erkeğin kafası karışıp kızı eski sevgilisi için üzmeliydi ama Mu Kyul o kıza hiç yüz vermiyor. Kız yine kıskanıyor ama sonuçta erkek o kız yüzünden onu yüz üstü bırakmıyor.
***

klişeler bu kadardı. Ama dizinin her kısmı da muhteşemdi. Ben bu dizileri yazdıkça yeniden izlemek istiyorum ya. Olmaz böyleee. Zaten birkaç tane eski dizi buldum, indirdim. Şu ders yoğunluğu bitsin izleyeceğim. O kadar sabırsızlanıyorum ki. Alnımın akıyla bu dönemi kapatabilirsem kendimi bir süre bilgisayarıma zincirleyeceğim. :D
Benden bu kadar. Bu arada dizinin ost'larını dinlemeyi unutmayın. Şu an dinliyorum ve bulutlardayım. -hi-hii..
Mutlulukla kalın.

22 Mayıs 2020 Cuma

Babamın Gölgesi - TRT Çocuk Çizgi Film

Merhabalar.
Bugün bir değişiklik yaparak televizyonda yayınlanan bir çizgi filmi önermeye geldim. Ramazanda genelde iftardan sonra denk gelen bir çizgi filmdi. Şans eseri ilk bölüme denk gelmişiz, kardeşimi de oyalayabilmek için izleyelim dedik. İzledikçe tüm aile çok sevdik. Aslında ben Trt Çocuk'un yaptığı her çizgi filmi beğenmiyorum. Evet çoğu öğretici ama bazılarında inceden de olsa benim kardeşime öğretmek istemediğim şeyleri gösteriyorlar ve bu yüzden izlemesini istemediklerim de var. Ancak Babamın Gölgesi her şeyiyle çok sevdiğim bir çizgi film oldu. Artık evin küçüğünden çok biz başına geçiyoruz izlemek için.
Konusu şöyle; Hayrullah Bey İstanbul'da yaşayan bir yüzbaşıdır. Nezihe Hanım ve üç çocuğu ile birlikte mutlu bir ailesi vardır. Bir gün Çanakkale'den çağrılır ve savaşa gitmek zorunda kalır. Babalarının daha hasret gideremeden başka bir cepheye gitmesine çocuklar çok üzülür. Evin en büyük çocuğu Osman, ortanca Mehmet, en küçüğü ise Zeynep'tir. Babalarını uğurlayan çocuklar anneleriyle birlikte hayatların devam etmeye ve babalarından mektup  gözlemeye başlarlar. Bu sırada Osman Karagöz Hacivat göstrisini öğrenmeye başlar. Mehmet ilk kez okula gidiyordur. Küçük Zeynep de abileri gelene kadar evde annesi ile vakit geçirir. Tabii sonrasında Mehmet ile türlü türlü yaramazlıklar yaparlar. Bana göre hikaye Zeynep'e göre anlatılıyor. Babasının özlemini en çok çeken ve her şeyi babası ile ilişkilendiren o çünkü. Ancak diğer karakterlerin de bu süreci nasıl atlattığı, duyguları ve gelişmelerini görüyoruz.
Siz de izlemek isterseniz ailece çok keyifli zaman geçireceğinizi garanti ederim. Eski İstanbul, o zaman ki yaşantı ve belki de hepimizin hassas noktası Çanakkale'ye dair güzel bir çizgi film. Kendi adıma Rafadan Tayfa gibi yerli animasyonlarımızın olmasını çok mutlulukla karşılıyorum. O da çok güzel mesajlar veren bir seri.
Çocuklarımızı maruz kaldığı şeylere çok dikkat etmeliyiz bana göre. Ama bazen ne kadar dikkat etsek de bir şekilde öğreniyorlar istemediğimiz şeyleri. Özellikle evden çıkmaya başladıklarında asla bunu engelleyemiyorsunuz. Bu yüzden çocuklarımızla ya da hayatında rol oynadığımız küçük insanlarla bol bol sohbet edip çaktırmadan doğruları dikte etmeliyiz.
Umarım siz de beğenirsiniz. 
Mutlulukla kalın.

19 Mayıs 2020 Salı

Beethoven Virus - Dizi

Merhabalar.
Bugün yazmak için çok sabırsızlandığım bir dizi ile geldim. Bu da eskiden izlediğim dizilerden. İzlerken o kadar keyif almıştım ki anlatamam. Klasik müziği bu kadar sevip dinlememin en büyük sebeplerinden biridir. En başta keman sevgisinin bolluğu :) ve Jang Geun Suk için başlamıştım ama sonrasında her bölümünden keyif aldığım bir dizi oldu. Hala müziklerini severek dinlediğimi de söylemezsem olmaz.
Hadi konusuna bakalım birazda. Du Ru Mi müzik okumuş, keman çalan ve klasik müziği çok seven biridir. En büyük hayali bir orkestrada çalmaktır ama Kore'de eğer yurt dışında okumadıysanız sanatçı olarak sayılmadığınız ve hiçbir yerde size iş verilmemesi sebebiyle devlet memuru olarak çalışmaktadır. Ancak hayallerinden vazgeçmemiş ve işten arta kalan zamanlarda belediye başkanını da ikna ederek bir klasik müzik gösterisi düzenlemektedir. Orkestra şefi olarak çalışacakları kişinin dolandırıcı çıkması ile tüm hayalleri bir kez daha yıkılan Du Ru Mi, müzisyenlerin de birer birer gitmesiyle hayallerini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Ancak buna boyun eğmez ve her yere ilan verir. Sahte şef tüm parayı da aldığından kimse iş için gelmez Du Ru Mi de tecrübe şartını kaldırır ve isteyen herkesi kabul edeceğini söyler. Bu sayede hayalleri müzik olan ama hayatın onları zorladığı yollardan gitmek zorunda kalan kişiler hayallerini gerçekleştirmek için Du Ru Mi'nin orkestrasına katılırlar. Birbirinden farklı hayatlara sahip, çoğu tecrübesiz ama hepsi sonsuz hevesli olan bu insanlar gösterilerini yapabilmek için var güçleriyle çalışırlar.
Kang Geon Woo(Jang Geun Suk) ise hayallerini bırakıp polis memuru olmuş biridir. Kendi başına trompet çalmayı öğrenmiştir. Çok iyi bir müzik kulağı vardır. Ancak çocukken karşılaştığı bir orkestra şefi yüzünden klasik müzikten nefret eder. Du Ru Mi onu aralarına katılması için çeşitli ısrarlarla ikna etmeye çalışır.
Kang Gun Woo(Kim Myung Min) meşhur şefimizdir. Çok kibirli olan bu adam yıllar önce yönettiği orkestrayı aşağılayarak konseri yarıda kesmiştir. Bu davranışı onu olumsuz etkilemiş ve ülkede kimse onunla çalışmak istememiştir. Yurt dışına giden şef bir şekilde Du Ru Mi'nin orkestrasını yönetmek için ülkeye geri gelir. Ama müzisyenlerin tecrübesiz oluşu yüzünden bunu yapmaktan vazgeçer. Hayalleri için her şeyi yapmaya hazır olan Du Ru Mi şefi ikna etmek için de her şeyi yapar. Adam sonralarda kabul etse de sürekli azarlamalar ile geçer ve hiçbir şey öğretmez müzisyenlere. Bu üç kişi arasında gerginlik süre dursun yetiştirmeleri gereken bir konser de vardır. Dizi boyunca bu konseri gerçekleştirmek için çabalayan bir grup müzisyenin hikayesini ve onların gelişimlerini izleriz.

***Spoiler***
Üst kısımda da nispeten spoi olsa da çok ciddi şeyler değiller. Bu tarz dizileri bilirsiniz amaçlanan hedefe ulaşana kadar türlü olaylar yaşanır. Tam oldu derken bir şey çıkar. Ta ki finale kadar bu sürer gider. Bir karakterlerin yıkılıp yeniden ayağa kalkışlarına, tam umutları tükenmişken daha bir inançla hayallerine inanışlarına şahit oluruz. Bu dizi de böyleydi. Erteledikleri hayalleri için bir adım atan o insanların birbirlerine nasıl destek olduklarını, nasıl da hiç umut yokken her şeye rağmen çabaladıklarını görüyoruz. Bu yüzden bu dizi benim çok hoşuma gitmişti. Hiçbir şey için geç değildir mesajı veriyordu biraz da. Ve yıllar geçse de hayallerimiz hiç unutulmuyormuş onu anladım. O yüzden fırsat varken yapın, ne istiyorsanız onu yapın.
Dizi de çok da tatlı bir aşık vardı. Benim kuzum Jang Geun Suk. O yoluk civciv saçları, çıkamamış sakalları, hafif esmer teni ve tüm toyluğuyla aşık aşık izledim onu. Ben oyuncuyu çok seviyorum. O dönem bir sürü dizisini de izlemiştim. Şimdi Kore'de iş yapmıyor sanırım. Japonya'da diye biliyorum. Oralar karışık magazinsel konular ama ben hem sesini hem de oyunculuğunu çok beğeniyorum. Ama bu dizide kendisi ikinci erkek. Evet şaşırdınız değil mi? Ben de izlerken şaşırdım ve sinir oldum. Yani Du Ru Mi'yi öyle güzel sevdi ki anlatamam size. Gözünden belliydi aşkı o derece. Ama bizim kızımız gitti asık suratlı, huysuz, onu aşağılayıp duran adama aşık oldu. Yani ben şeften tamamen nefret etmiyordum izlerken. O ukala halleri hoş bile geliyordu ama kızın onu seçmesine çok sinir oldum.

***Spoiler Son***

Yani kısacası dizide her şey var. Daha da ilerleyen yerlerde yeşil çama bile bağlıyorlar hatta. :) Klasik müziğe ilginiz varsa, bir amaç uğruna uğraşan, her zorlukta yeniden deneyen ve hep ama hep bir zorlukla karşılaşılan :) türde Kore dizilerini seviyorsanız tavsiye ederim. Bu dizileri az çok biliyorsunuzdur zaten son bölüme kadar bir şey çıkar illaki. Ona göre izleyin. :) Bir de Jang Geun Suk'un acemi hallerini görmek isteyenler için bire bir. Ben karakterine bayıldım sizin de aktöre ayrı bir düşkünlüğünüz varsa ve bu diziyi izlemediyseniz mutlaka başlayın. Diğer işlerinden oldukça farklı bir halde burada. Dizi Netflix'te mevcut bu arada.
Evet bu kadardı. İzlemeyi düşünenlere iyi seyirler. Daha önce izlemiş olanlarla isterseniz yorumlarda sohbet edebiliriz dizi hakkında. Ben çok sevdim bu diziyi. Dilerim sizlerin de hoşuna gider. :)
Mutlulukla kalın.

18 Mayıs 2020 Pazartesi

Witch Yoo Hee - Dizi

Merhabalar.
Aslında şu an ders çalışmam lazım ama nereden başlamam gerektiğini bilmediğim için başına geçmiyorum. Çok saçma bir bahane ama öyle. Bazen kafamda plan yapamıyorum nasıl çalışacağım konusunda ne yazık ki. O yüzden dedim bari dizi yazılarına birini daha ekleyeyim.
Dizimiz 2007 yapımı bir romantik komedi. Han Ga In baş rolde. Ve görebileceğiniz en kötü oyunculuk performansına sahip. :) Yine de karakteri soğuk biri olduğu için fazla sırıtmamış. Ben yine seneler seneler önce izledim bu diziyi. Bir ara 'cadı' isimli dizilere takmıştım. Ama iyi ki izlemişim diziden çok güzel ostlar kaldı geriye. Hala dinlerim.
Konusuna gelirsek, Ma Yoo Hee babasının reklam şirketinde yönetici olarak çalışan biridir. Çok soğuk ve çalışanlarına karşı sert olduğu için cadı lakabını almıştır. Giyimi tek süze ve modadan uzaktır, çıktığı buluşmalar hep fiyaskoyla sonuçlanır ve bu durumla baş etmenin yollarını arar. Bu sırada Chae Mu Ryong ile yolları kesişir. Daha önce arkadaşı yerine Yoo Hee ile randevuya çıkan bu genç adam suratına yediği su bardağı ile kala kalmıştır. Bu da yetmezmiş gibi daha sonra Yoo Hee'nin arabasına çarpar ve ona borçlanır. Böyle kötü karşılaşmalar yaşayan ikili olumsuz başlayan ilişkilerini sürdürmek zorunda kalırlar. Mu Ryong, Fransız mutfağı üzerine kariyer yapmak isteyen bir aşçıdır. Ancak ailesinin onu desteklememesi ile zorluklar yaşamaktadır. Yoo Hee'ye de borçlanınca borcuna karşılık onun hizmetçisi ve ilişki koçu olur. Giyiminden davranışına verdiği tavsiyelerle Yoo Hee'ye hayalindeki gibi bir aşk hayatı yaratmaya çalışırlar. Bu sırada beyimizin kız arkadaşı da vardır tabii. Dizide kıza çok yazık olduğunu düşünsem de, Mu Ryong ve Yoo Hee'nin yakınlığı kızı çokça rahatsız etmektedir. Tabii daha sonra Yoo Hee'ye parası için yaklaşan ilk aşkı ve yurt dışından gelen ünlü şefin Yoo Hee ile çocukluk arkadaşı çıkması ile birlikte bu bir grup insan arasında komedi, aşk, drama tadında bir hikaye izleriz.
Ben o zamanlar sınırlı dizi kapasitemle beğenmiştim diziyi. Eski telefonlar, eski moda anlayışı, o eski dizilerdeki gri rengi :D -nedense bana öyle geliyor- hoşunuza gidiyorsa şans verin derim. Ama çok da bir şey beklemeyin sonu başından belli eğlenceli bir romantik komedi. Diziyi izlemeseniz bile müzikleri dinlemenizi öneriyorum. Benim favorim Memories. Mu Ryong'un kız arkadaşını oynayan kişi söylüyor ve sözlere bakınca karaktere tam uyuyor diyebiliriz.
Evet böyle böyle yazmak istiyorum eskiden izlediğim dizileri. Umarım hoşunuza gidiyordur. Belki bir fikir olur dizi arayanlar için de. Şimdi gideyim de derslere bakayım biraz nereden başlamalı, nasıl çalışmalı?
Mutlulukla kalın.

16 Mayıs 2020 Cumartesi

Missing You - Dizi

Merhabalar.
Eski dizi-film yazılarımıza devam ediyoruz. Bu kez anılar anılar diyerek sizi Missing You dizisine götürüyorum. Kore dizisi izleyenlerde gördüğüm bir kesim var. Bu kişiler var gücüyle dramdan kaçıyorlar. Aslında bu tür Kore dizileri ciğerimizi söküp, kalbimizi paramparça ettiği için izlemek istememekte haklılar. Ama duygusal olarak yıkımların bağımlısı olan ben hep dram dizilerine atlıyorum tabi ki. Bu da yıllaaaar yıllar önce, belki lise bir belki lise iki, anneannemlere tatile giderken tablete arşivlediğim ve her gece yatağın altında izleyip zırıl zırıl ağladığım bir dizi.
Konusunu hemen hemen herkesin bildiğini var sayıyorum ama yine de kısaca yazayım. Han Jung Woo ve Lee Soo Yeon çocukluktan beri çok yakın arkadaşlardır. Lee Soo Yeon okulda dışlanırken tek yanında olan kişi Han Jung Woo'dur. Bu iki gencin arkadaşlıkları çok geçmeden çok masum bir aşka dönüşür. Ancak başlarına gelen bir felaketle ayrılırlar. Lee Soo Yeon ortadan kaybolur. Herkes öldüğünü düşünürken büyüyüp polis olan Jung Woo buna inanmaz ve her yerde onu arar. Bir gün ikili karşılaşırlar ama karşısındaki kadın Lee Soo Yeon değildir. Ona tıpa tıp benzeyen farklı isimde biridir.
Şimdi de benim düşüncelerime geçelim. Ah ah ne çok ağladım ben bu çocuklara. İçim parçalandı her seferinde. Hele o kaçırıldıklarında olan sahneler. Soo Yeon'u çekip çıkarıp sarılmak istedim her ağladığında. Senaryodaki her şey çok güzel kurgulanmıştı bence. Özellikle birbirlerinin bildiği ufak hatıralar çok anlamlıydı. Mandal gibi ya da duvara yazı yazmaları gibi. Ben ikinci erkeği de sevdim diye hatırlıyorum. Aralarına girdiği için elbet kızdığım oldu ama o da mağdurdu sonuçta. Kısacası büyüklerin hatalarını yıllar boyu ödeyen acı dolu çocukları izliyoruz bu dizide.
Dizinin müzikleri de harika. Hala arada dinlerim. Hele bu şarkı... Aç, dinle dinle ağla öyle etkiler beni.
Evet belki hala izlemeyenler vardır bence çok güzel bir dram dizisini kaçırıyorsunuz. Hazır yeni dizilerde iş yok nerede o eskiler diyorken şans verin derim. Spoi vermedim bence yazıda o yüzden uyarı koymuyorum yani gönül rahatlığıyla izleyin. :)
Ay arkada ost'ları çalıyor. Magic Castle. Jung Woo hep alarm kuruyordu bu şarkıyla.
Bu yazılar kötü oldu ya hepsini yeniden izleyesim geliyor. Olmaz ama benim ders de çalışmam lazım.  :D
Neyse çenem düştü ben artık burada bitiriyorum. İzlemek isteyenlere iyi seyirler, izleyenleri de yorumlara beklerim hatırladıklarınızı yazarsanız ben de hafızamı tazelerim belki sohbet ederiz. :)
Mutlulukla kalın.

13 Mayıs 2020 Çarşamba

Loveholic - Dizi

Merhabalar.
Biraz eskilere gidip önceden izlediğim dizi filmler ile ilgili birkaç şey yazmaya karar verdim. Severek izlediğim ama nedense yazmadığım çok şey var. Anladım ki uzun uzun yazmayı planladığımda üşenip vazgeçiyorum. Bu yüzden nispeten kısa tutup en azından blogumda sevdiğim işlere yer vermeyi düşünüyorum.
İlk dizimiz 2005 yapımı bir Kore dizisi olan Loveholic.
Lee Yool Joo hayatı çoğu kişiye göre iyi olan biridir. Bir lisede öğretmenliğe başlamıştır, onu seven savcı bir erkek arkadaşı vardır, hayatında her şey yolunda gözüküyordur. Çalıştığı lisede bir sınıfa rehber öğretmen olarak görevlendirilmiştir. Bu sınıfta da okulun en belalı çocuğu Kang Wook vardır. Öğretmeni olduğu için ona göz kulak olmak isteyen Yool Joo, Kang Wook ile zaman geçirdikçe ikili birbirlerine karşı bir şeyler hissetmeye başlar. Hem bulundukları konum hem de Yool Joo'nun sevgilisinin olması onları engelleyemez. Ancak bir gün Kang Wook okuldaki başka bir çocukla kavgaya karışır. Öğretmenleri olarak Yool Joo olaya müdahale etmek ister ancak çıkan arbedede yanlışlıkla diğer öğrencinin ölümüne neden olur. Uyku hastalığı diye bir hastalığa sahip olduğu için olayın etkisiyle bayılır ve olanları hatırlamaz. Kang Wook olayı üstlenir ve hapse girer. Beş yıl sonra hapisten çıkan Kang Wook pek çok şeyin değiştiğini görür. Yool Joo nişanlanmıştır ve işini değiştirmiştir... Daha sonra Kang Wook'un onun için yaptıklarını öğrenen Yool Joo hayatını yoluna koyması için ona yardım etmek ister. Bu sırada da ona olan hisleriyle baş etmeye çalışır. Diğer karakterlerin de hikayeye dahil olmalarıyla bu acı verici aşkın hikayesine şahit oluruz.

Açıkçası konunun ayrıntılarını pek hatırlamıyorum ama içimi burkan bir dizi olduğunu hatırlıyorum. Müziklerini hala dinlerim. Öğretmen öğrenci aşkı Asya'da sıkça işlenen bir konu. Ben pek sevmesem de bu dizide çok naif bir şekilde ele alındığını söyleyebilirim. Zaten sadece ilk birkaç bölümde görüyoruz bunu daha sonra ikisi de yetişkin birer insan oluyorlar.
Adının loveholic olması ne kadar acı verici de olsa birbirlerini sevmeyi bırakamamalarından dolayı sanırım ve çok uygun gerçekten dizinin atmosferine.
Dizi oldukça eski olduğu için Kore dizisi izleyicilerine zaman zaman sıkıcı gelebilir ama ben eskiden izlediğim için ve geçmiş dizilerim de buna benzer olduğu için beni çok etkilemişti. :) Yine de bir fan videolarına göz atıp izleyip izlememe kararını verebilirsiniz. Eminim izleyen çoğu kişi de benim gibi sevmiştir. Dram ağırlıklı işleri seviyorsanız, benim gibi izlerken kalbim ağrısın onlar yerine ben burada acı çekeyim diyenlerdenseniz şans verin derim. :D
Mutlulukla kalın.

7 Mayıs 2020 Perşembe

Us And Them - Film

Merhabalar.
Şu son bir haftadır dersleri tamamen bıraktım ve dizi-filmlere düştüm. Sırf izlemiş olmayayım ders çalışmıyorum madem bari bloğumla ilgileneyim diye de izledikçe yazmaya gayret ediyorum. Bugün itibari ile yeniden çalışmalarıma geri döneceğim ama karar verdim. Yine de bu ara çok iyi geldi. Bu tarz aralar veriyorum ben genelde. Tek sıkıntısı yeniden toparlanıp eski ritme kavuşmak oluyor ama bir kere çalışmaya başladım mı daha hevesli oluyorum. Evet hadi filme geçelim.
Şu son birkaç günde hep Çin filmleri çekiyor beni nedense. Hatta hep Zhou Dongyu'nun filmlerini izler oldum. Bayıldım ona gerçekten. Harika bir oyuncu. Bu film Netflix'te mevcut eğer izlemek isterseniz. Filmi diğer iki film kadar yerlere göklere koyamamazlık etmeyeceğim ama kesinlikle beğenerek izlediğimi söylemeliyim. Özellikle geçmiş ve gelecek arasındaki gidip gelmesi beni çok etkiledi. Bu konuya benzer bir kurgu hep aklımda dolanıyordu ama mantığıma yatmayan yerler vardı. Bu filmi izleyince yeniden hatırladım. Üşenmezsem yazılacak çok şey var. Ayrıca hala kendimi yeterli görmüyorum uzun süre bir hikayeyi düşünecek kadar. Neyse...
Filme dönelim. Konusu şöyle; Xiao Xiao (Zhou Dongyu) ve Jian Quin (Boran Jing) yeni yıl için aynı trene binmiş Pekin'den memleketlerine giden iki yolcudur. Xiao biletini kaybetmiştir bu yüzden görevli onu trenden atacakken Jian Quin ona bir bilet verir ve sorunu çözer. Böylece Xiao, Jian ve arkadaşları ile tanışır ve grup birlikte yolculuk etmeye başlar.
Hava şartları dolayısıyla trenin durması ile sıkılan grup trenden iner ve karda yürüyerek eve gitmeye başlar. Bu sırada sohbet ilerlemiş arkadaş olmuşlardır.


Gel zaman git zaman Pekin'de de irtibatı koparmayan ekip yakın dost olurlar. Xiao konuşkan, çılgın bir kızdır. Babasının ölümü ve annesinin evlenip yurt dışına yerleşmesi ile yalnız kalmıştır ve kendini güvende hissettirebilecek biri ile hayatını birleştirmek ister. Ama her ilişkisi bir şekilde bozulur. Jian ise en büyük hayali bilgisayar oyunu yapmak olan biridir. Annesi daha çok küçükken ölmüştür. Babasının küçük bir restoranı vardır. Babası gelip işleri devralmasını istese de o Pekin'de kalıp hayalinin peşinden gitmek ister. Ancak işler pek yolunda gitmiyordur.
Biz bu ikilinin yıllar sonra bir uçakta karşılaştıklarını görürüz. İkisi de birbirini görür ve gülümser. Ardından hava şartlarından dolayı uçuşlar iptal olur. Hava yolu şirketi birinci sınıf müşteriler için oda ayarlamaktadır. Jian da biletini gösterip odaya geçer tabii yanında Xiao da vardır. İkili yıllar sonra birbirleri ve geçmiş hakkında sohbet etmeye başlarlar.




***Spoiler alarmı direk sona atlayabilirsiniz.***

Hayalleri uğruna Pekin'de kalan gençler için durum oldukça zordur. Kötü bir dairede kalıyor ve düşük maaşlı işlerde çalışıyorlardır. Xiao'nun her sevgilisinde Jian'ın kalbi bir kez daha kırılıyordur. Ona istediği hayatı verebilmek istiyordur ama elinde olan bellidir.
Artık korsan satış yapmak zorunda bile kalmıştır.

İkili bir şekilde bu hayattan kurtulup birlikte zengin olacaklarını hayal eder.


Birbirlerine aşık olduklarını fark eden Xiao ve Jian bir ilişkiye başlarlar. Öyle tatlıydılar ki anlatamam. Her şeye birlikte göğüs gerip, birlikte mutlu yaşarlar.

Koltuk detayı çok güzeldi. O koltuğu geride bırakınca hiçbir şey eskisi gibi olmadı zaten.



Artık Xiao garanti bir adamı değil onu istiyordur ama Jian hala kendini yetersiz hisseder. Diğer grup arkadaşlarının kurulu düzenlerini gördükçe kendine yüklenmeye ve bu da ilişkilerini bozmaya başlar.


Ve kaçınılmaz olan olur. Çiftimiz ayrılır. İkisi de kendi yollarına giderler. Bu ayrılıktan sonra Xiao için pek bir şey değişmese de -en azından biz bunu görmeyiz ki ben onun da son durumunu net bir şekilde görmeyi isterdim.- Jian bir oyun geliştirir ve bir şirketle anlaşma imzalar. Babasını kırmayıp yeni yılda birlikte memleketlerine gelen ikili yeniden buluşurlar. Jian yeniden beraber olmayı ister ama Xiao 'zor zamanlarında yanında değildim neden iyi zamanda yanında olmamı istiyorsun' diyerek onu reddeder. Belki de bu ilişkiye inancı kalmamıştır. Belki de yılar sonra arabada söyledikleri ta o zamandan aklındadır. Artık değiştiği istediğinin bir ev olmadığını yuva olduğunu düşünmektedir.

Oyun çok anlamlı bir hikayeye sahiptir. Ian ve Kelly ayrı düşmüş iki sevgilidir. Ian her yerde Kelly'yi aramaktadır ve oyun sürekli özür mesajları göndermektedir. Jian hissettiği tüm pişmanlığı oyunu ile ifade ediyordur.
Buradaki replikler çok dokunaklıydı bana göre. Neden geçmişin renkli, geleceğin siyah beyaz olduğunu anladım.














Filmde aklıma takılan ve kendi yorumlamamı yaptığım çok yer oldu. Mesela Xiao'nun sevgilisi tarafından dolandırıldığını söyleyip sonrasında aslında yalan söylediğini ve evlendiğini hatta Amerika'ya taşınacaklarını söylediği yerde ben ilk hikayenin gerçek olduğunu düşünüyorum. Çünkü hala Jian'la olmak istiyordu bana göre ama onun ailesine bunu yapmak da istemiyordu. Hayatını yoluna koyamamış bir kadındı bence Xiao en sonunda. Hele ki ben eski sevgililerime şans getiriyorum şimdi hepsi çok iyi durumda derken onlara sitem ediyordu. O hepsiyle mutlu olmayı hedeflemişti ama hep onlar tarafından bırakılmıştı.
Diğer bir şeyde bence Jian'ın karısı Xiao'yu, geçmişteki ilişkilerini ve her yıl başında onunla görüştüğünü biliyordu. Bu karaktere yer verilmemiş olsa da çocuğunun telefonda odayı ve banyoyu görmek istemesi annesi tarafından tembihlenmiş bir çocuğun davranışı gibi geldi bana. İkilinin de hızlıca durumu idare edip yakalanmamaları sanki bu hep olan bir şeymiş gibiydi. Burada Xiao'nun kendini çok kötü hissettiğini düşünüyorum. Bihter Ziyagil repliği gibi 'her şey çok farklı olabilirdi aptal' diyor içinden sanki. Jian niye evlendi, neden Xiao'yu beklemedi bilmiyorum. Belki de erkeklerin yapısı böyledir. İş tamam, statü tamam şimdi bir eş ve çocuk gerekli. Ama içten içe karısını aldatıyordu bana göre. Xiao ile bir ilişkileri olmasa da hala ona aşıktı. Bunu düşününce karısına üzüldüğümü söylemeliyim. Ama bence o da bulunduğu konum için Jian ile evlenmiş ve maddi yönden güvende hissettiği için de sesini çıkarmamıştır gibi geliyor.
Ben hikayelerin görünmeyen yüzlerini kurgulamayı çok severim. Bu film de buna çok müsaitti. Özellikle imkansız aşkları kurgulaması daha bir güzel oluyor. Çünkü bu tarz hikayelerde karakterler genelde duyguları çok yüksek olan karakterler oluyorlar. 'Acaba ne hissetti?' diye düşünmek beni mutlu ediyor.

***Spoi Son***

Spoi kısmında bayağı bir yazdım ama yazmak istedim nedense. Film hakkında çok düşüncem vardı. Eminim daha yazmadığım onlarca şey var. Kısaca ben filmi sevdim. Yönetmenin ilk işi. Daha önceden şarkıcı ve oyuncuymuş ama güzel iş çıkarmış bence. İzlerseniz keyfili vakit geçireceğinizi düşünüyorum.
Mutlulukla kalın.

5 Mayıs 2020 Salı

Soulmate - Film

Merhabalar.
Birkaç gün önce yazdığım Better Days filmini hatırlıyor musunuz? Orada filme bayıldığımı, yönetmenin ve oyuncuların diğer işlerini de izlemek istediğimi söylemiştim. İşte bu isteğimi gerçekleştirdim ve en az o zamanki kadar keyif aldığım bir film izleme şansı buldum.
Film çok katmanlı bir hikayeye sahipti ve bunu çok güzel işlemişlerdi. Son ana kadar öğrendiğim yeni şeyler oldu. Ayrıca filmin temelini oluşturan arkadaşlık duygusunu öyle güzel işlemişlerdi ki her replik, her oyun çok anlamlıydı bana göre.
Hadi şimdi konusuna geçelim. Li Ansen (Zhou Dongyu) ve Lin July (Ma Sichun) çocukluktan beri birbirlerinden ayrılmayan çok yakın iki arkadaştır. Öyle ki Ansen'in ailesinin onunla ilgilenmemesi ve July ve onun ailesinin ona gösterdiği sevgi ile Ansen'in hayattaki en değer verdiği insan July olmuştur. July çalışkan ve sakin bir kızken Ansen tam tersi yaramaz ve tembeldir. Lisede farklı okullarda olsalar da hala birbirlerinden kopmamışlardır.
Ancak bu iki yakın arkadaşın arasına bir üçüncü kişi girer. O da July'nin sevdiği çocuk Su Jia Ming (Toby Lee)'dir. Bu üç gencin birleşen hayatları ile yaşadıkları yıllar sonra July tarafından yazılan bir romanın çok ünlü olmasıyla yeniden ortaya çıkar. 
Yıllar geçmiş ve yetişkin bir kadın olmuş olan Ansen ile yayıncılar iletişim kurarlar. Ama Ansen July'i tanımadığını romanı da hiç okumadığını söyler. Akşam evine dönünce kendine engel olamaz ve internetteki bu hikayeyi okumaya, geçmişi bir kez daha yaşamaya başlar.

***Bundan sonra spoiler olacak direk son kısma atlayabilirsiniz.***



Ansen, July hislerinin Jia Min'e açıklamak istediğinde önceden gidip çocuğu bulur ve senden hoşlanan bir kız var ona düzgün davran diye uyarır. Daha sonraki günlerde sevgili olan July ve Jia Min, Ansen'in çalıştığı bara gelirler ve ikili hiçbir şey olmamış gibi davranır. Ama Jia Min içten içe Ansen'den hoşlanmaya başlamıştır. Ve üçü de bunun farkındadır.



Ansen arkadaşının ilişkisini bozmamak için o zamanlar sevgilisi olan bir gitarist ile şehirden ayrılır. Bu sahne öyle güzeldi ki. İkisi de aslında birbirlerinin ne düşündüğünü çok iyi biliyorlar. Ansen 'eğer gitmemi istemezsen kalırım' derken July'e öyle bir bakıyordu ki arkadaşlıklarının July için de kendisi için olduğu gibi her şeyin üstünde olmasını ister gibiydi. Zaten izlerken fark edersiniz, bence Ansen'in July'e karşı romantik hisleri de vardı. Ama July'nin belki yetişme tarzı belki onunla olacak bir ilişkiyi kaldıramayacak ve ondan uzaklaşacak olması onu hep engelledi.








Yıllarca çeşitli işlerde çalışan ve oradan oraya savrulan Ansen artık çok yorgundur. Ve eve dönmek ister. Aslında o kaçışta o kadar kırılmış ve tükenmiştir ki. Tek istediği July'nin hayatını istediği gibi yaşıyor olmasıdır ama biz görürüz ki Ansen'in gitmesi July'nin mutluluğunu koruyacak bir şey değildir. Kalmak istemeyen kişi yine bir şekilde sizi bırakacaktır.

Burası belki de yüzleşmelerinin ilk kısmıydı. July hem Ansen'in hareketlerini küçültücü buluyor hem de içten içe onun gibi olmak istiyordur. Çünkü ona göre Jia Min, Ansen'i seviyor bu yüzden kendini Ansen'den daha iyi olduğuna ikna etmek için acımadan arkadaşının kalbini kırıyordu.

Ve belki de hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı an. Zor zamanında tek istediği July'nin sevgisi iken 'eminim hayatındaki kimse seni sevmemiştir' diyerek Ansen'i derinden yaralamıştı.


Ve burada da en yalın oldukları an. Artık hiçbir şeyin önemi kalmamış. Belki eskisi gibi olamayacaklar ama onları birleştiren başka bir şeyle birbirlerine farklı yönlerden destek olmaya çalışacaklar.

***Spoi son***
Filmi gerçekten çok beğendim. Özellikle son ana öğreneceğim şeylerin bitmemiş olması ve sürekli aslında böyleymiş diye düşünmek çok hoşuma gitti. Çok dokunaklı bir arkadaşlık hikayesi bu film bana göre. Ansen'in July'e söylediği sözler, onun için yaptıkları ve ona karşı hissettikleri çok değerliydi. Oyunculukla ve çekim kalitesi de takdire şayandı bana göre. Better Days'i ne kadar sevdiysem bu filmi de o kadar çok sevdim. Kesinlikle izlemelisiniz.
Mutlulukla kalın.