Neler Hakkında Yazıyorum?

3 Aralık 2020 Perşembe

Kelime Oyunu - 1

 Merhabalar.

Bugün blogları gezerken Deeptone'un paylaştığı bu etkinliği gördüm. Her Çarşamba belli kelimeler verilecek ve biz de onlarla bir şeyler yazacağız. Sizi buraya yönlendireyim de ayrıntıları öğrenin.

Aslında yazmak çok sevdiğim ama iş kurguyu devam ettirmeye gelince cesaretimin olmadığı bir şey. Ama kendimi zorlayıp deneyeceğim. Hadi bakalım. 

Bu haftanın kelimeleri deniz, kayıkçı, simitçi, araba, dede. 

***

Denizin kıyıya vuran dalgalarının sesi eşliğinde sahilin kenarındaki ufak taburede oturuyorum. Artık sonbahar bitmek üzere, hava serin. Üzerimde kalın bir palto var. Ellerim üşümüş, parmak uçlarım kıpkırmızı. Bir an önce sipariş ettiğimiz çaylar gelse de ısınsam diyorum. Beklerken çaylar da geliyor. Hemen ellerimi etrafına sarıyorum. Sıcakla bir sızı geliyor önce derimin üzerine, inatla çekmiyorum ellerimi. Daha da sıkı kavrıyorum. Bekledikçe ısınıyor ellerim. Sıcağın etkisiyle de uyuşuyorlar. Çaydan bir yudum alıyorum. İçimi yakan bir sıcaklık geçiyor. Az ileride martılara simit atan insanlara bakıyorum. Hepsi konuşuyor, gülüşüyor birbiriyle. Bir baba ve küçük kızı arabalarından inip yaklaşıyor bankların oradaki simitçinin yanına. Baba kızına bir simit alıyor. Eliyle simiti kavradığı gibi denize koşuyor küçük kız. Babası telaşla parayı verip kızın kolundan yakalıyor. Hafif tatlı bir azardan sonra onlar da simitleri martılara atmaya başlıyorlar. Kafamı çevirip masaya bakıyorum. Herkes burada, tüm arkadaş grubumuz toplanmış. Ortak konular bitince kendi aralarında konuşmaya başlamışlar. Bir anda çok yorgun hissediyorum. Üşüyorum ben, eve gitmek istiyorum. Sonra bir anda karşımdaki tabureye biri oturuyor.

O.

Nasıl olur? Gelmeyecek demişlerdi. Elim ayağım titremeye başlıyor bir anda. Nereye baksam, ne yapsam? Herkese selam veriyor. Gözleri bana döndüğünde belli belirsiz bir 'merhaba' ve baş sallamayla selamlıyorum onu. Kalbim yerimden çıkacak. Ne yaparsam yapayım onun olduğu tarafa bakamıyorum. Aceleyle kafamı denize çeviriyorum. Hafif açılmış bir kayıkçı, elindeki ağı çözmekle uğraşıyor. Bir o yana bir bu yana sallanan kayıkta dengesini sağlamaya uğraşıyor. Sanki bedenim de o kayık gibi sallanıyor durduğu yerde. Birden oturduğumuzdan beri fark etmediğim radyodan bir ses yükseliyor. 

"Şimdi ise bestesi ve güftesi Hammamizade İsmail Dede Efendiye ait olan, Nesrin Sipahi'nin sesinden Yine Bir Gülnihal adlı eseri dinliyoruz."

Şarkının başlamasıyla herkes dikkat kesiliyor. Bazıları sessizce mırıldanmaya başlıyor. O kadar sesin içinde onun sesini seçiyor kulaklarım. İstemsizce bir gülümseme oluşuyor dudaklarımda. Utanıp kafamı eğiyorum. Müzik mi güzel yoksa onun sesinden belli belirsiz dinlemek mi çözemiyorum. Biraz toparlandığımda ellerimi masanın üzerine bırakıyorum. Tam o an da o da tek elini masaya koyuyor. Ellerimiz arasında yirmi santim yoktur belki de ama bir uçurum gibi geliyor o mesafe bana. Müzik yavaşlarken uzanıp elini tutmak isteyen tarafımı susturup yavaşça kucağıma indiriyorum ellerimi. Ben heyecanım ve utancımla öylece ellerime bakarken onun yandan mahcup bir ifadeyle beni izlediğini görmüyorum.

...

*

Bu önceleri aklımda olan bir sahneydi. Masada duran ellerine bakıp tutmak isteyen ama utanıp geri çekilen bir kadın. Bu haftanın kelimelerini görünce aklıma direk bu an geldi ve yazmak istedim. Umarım beğenirsiniz.

Mutlulukla kalın.


20 yorum:

  1. hızlıca okudum gelcam yine okumaya. şimdi linkini koyayım daaa yorumlaraa :) yazmana sevindim gülnihaaal kikiki :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cok tesekkurler, bir sarki yakisirdi diye dusundum. :)

      Sil
  2. Çok güzel bir yazı olmuş kalemine
    sağlık 😊

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel, ben başarılı buldum. Bu etkinlik sayesinde epey öykü okuyacağız. Hem kendi çekingenliğimiz gidecek, hem de daha kolay yazmaya başlayacağız. Her hafta yazmaya devam:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. :) Evet benim de kaltılmak isteme nedenlerimden biri buydu. Yazmayı istiyorum ama nasıl desem cürret edemiyorum. Elimden geldiğince devam etmeye çalışacağım.

      Sil
  4. son yazıma da koydum linkinii. gelirim yineğğğ :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gördüm hemen oradaki okumadıklarımı da okuyacağım. Teşekkürler. :)

      Sil
  5. ah yaa valla çok heycanlandım ama tutmadı elini sonunda :) eski türk filmi gibi nefisti yaaaa :) nesrin sipahi ve belkıs özener, en sevdikleriim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. :) Biraz öyle olsun istedim. Eskilerdeki o ruh çok çekiyor beni.

      Sil
  6. Sanki üşüyen ellerimi çayın sıcaklığında ısıtıyor gibiydim okurken. Yine bir gülnihal beni benden aldı tabii:) Kaleminize sağlık,çok güzeldi...

    YanıtlaSil
  7. Etkinliğe katıldığınız için teşekkürler, genelde okuudğum tüm yazılarda bir yaşanmışlık sezdim, öyle yada değil bilemem ama bana hissettirdiği bu oldu. güzel yazıydı, haftaya görüşmek dileğiyle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim. Asil ben tesekkur ederim cok keyifli. :) Kendi adima yazdiklarimin hepsi kurgu. Henuz aski tecrube edecek kadar sansli olamadim. :D Begendiyseniz ne mutlu. Gorusuruz sabirsizlikla bekliyorum. :)

      Sil
  8. kırmızı ruh bu gece 12 den sonraa yeni kelimeler ile yayınlıcakmııış :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Takipteyim zaten bakarım. :)

      Sil
  9. yorum yapmamış mıyım ben yaa okumuştum oysa :) nesrin sipahi çok severim dinlemeyi :) elleri buluşamadı ah yaa çok güzel bir sahne ki bu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. :) Buluşmadı malesef, biraz çekingenler daha ilk kıvılcımlar çünkü. :D

      Sil