İçimizi titreten korkular kaçınılmaz mı?
Böbürlendiğimiz o olacakları hissedebilme yeteneği felaketi hissettiğimizde sonunu tahmin edemeyeceğimiz için işe yaramaz mı?
Uzakları düşündüğümüz süre boyunca sızlayan ruhumuz çok mu acınası?
Göz kapaklarımız kaşınsa bile akmayan damlalar güçlü mü yapıyor bizi?
Büyüdüğümüz her saniyeye pişman olmak geriye döndürüyor mu bedenimizi?
Bizimle hiçbir ilişkisi olmayan hatta bizi tanımayan insanlardan nefret edebilir miyiz?
Ben kimseyi incitmem o zaman onlarda bana anlayış göstersin dediğimiz zaman çok mu hayalciyiz?
Kocaman kanatlarımız olduğunu ve onlarla tüm sevdiklerimizi sakladığımızı hayal ettiğimiz yaş yirmi bir olamaz mı?
Haykırmak isterken susmak zorunda kaldığımızda söyleyemediğimiz o her kelime boğazımıza dizilip bizi boğduğunda bu gerçek bir intihar mı?
Yüreğinle beraber seni incitenleri parçalarken kim suçlu?
Kendini eksiltmek pahasına, yıllarca direndiğin nefreti ruhuna bulayınca kim karşına geçip sana kızabilir?
Her defasında kendini durdurup, affetmeye çalışıp, düzeleceğini sanıp nereye kadar yaşayabilir insan?
Gerçek isteklerini unutturacak kadar değiştirip kendini güç sahibi olmak istediğinde ortaya çıkan enkazda kalanlar neyden şikayet edebilir?
Gözlerini her kırpışında değişimi bekler insan böyle olunca.
Birilerine bir şeyi yaşatmadan önce düşünün.
Eminim herkesin sol tarafı doludur ve belki günün birinde sızlar.
Yadırgamayın o zaman. Vardır bir sitem edeni.
Geleceği dört gözle beklerken geçmişi özleyen bana... Yaşadığımı hissetmek için kendime öncesinden birkaç anı... En güzel hatıralar şu an içimden geçen duygulardır.
28 Mayıs 2017 Pazar
18 Mayıs 2017 Perşembe
Titre ve Kendine Gel
Uzun zamandır deneme tarzında yazılar yazmıyor oluşum ve kitap okumayı sanki hiç tanımadığım bir eylemmiş gibi unutmam beni eksiltiyor bugünlerde. O kadar hayat koşuşturmasına ve sosyal medya ilüzyonuna dalmışım ki internet dışında çok az zaman geçiriyor olmuşum. Çok değil bundan birkaç ay önce lanet meret instagram yokken hayatım daha izoleydi. Yanlış anlamayın instagramın yüzüne bile bakmıyorum aslında ancak bende ki farklılaşma o zaman başladı. Şanslıyım ki bunu fark edebilecek farkındalıktaymışım. Toparlanıp bazı akıl oyalayıcı boş şeyleri bir kenara itmeliyim. Çünkü beni bekleyen o yerde nefes var. En sevdiğim uçurumların sert ama huzurlu rüzgarları var. Gözlerimi kapattığım anda kaçıp gidebilme özgürlüğü var. Bugün bunu fark etmemi sağlayan seminer bana unuttuğum ama beni ben yapan şeyleri hatırlattı.
Hayaller iyi ki var.
Ve biz biraz da onlar için yaşamalıyız.
Hayaller iyi ki var.
Ve biz biraz da onlar için yaşamalıyız.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)