Neler Hakkında Yazıyorum?

30 Ocak 2021 Cumartesi

Kelime Oyunu - 9

Merhabalar.

Bu hafta biraz geç kaldım. Bir sürü sebebi var ama hepsi güzel sebepler o yüzden şikayet etmiyorum. Tazelendim. Moral, motivasyon topladım. Toplayamadığım tek şey ilham oldu. Onu da bu yazıya iliştirdim zaten. Bu hafta kısa yazıyorum. Dilerim haftaya daha uzun bir yazı yazabilirim. Bu hafta kelimeleri Minik Mini bloğu seçti. Onun yazısını okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Bu haftanın kelimeleri; melek, tütsü, ritüel, yazar, gül.

***

Yazar yeni kitabı için kafasında planlar yapmıştı. Konu, karakterler, başı, sonu hepsi belliydi. Ama kelimeler bir türlü bir araya gelemiyordu. Tıkanmıştı adeta. Her kitabını hızlıca yazan, bu yönüyle takdir toplayan o kişi şimdi bir cümleyi bile yazamıyordu. Her defasında tamamlanmadan silinen yazılar yazıyordu. Artık kendine sinir olmaya başlamıştı. Her şey zihninde bu kadar berrakken neden yazıya döküleceği zaman çorbaya dönüyordu? Ortamını değiştirmeye karar verdi. Çalışma masasını oturma odasındaki pencerenin önüne taşıdı. Karşıdan masmavi deniz görünüyordu. Uğuru olan melek biblosunu masanın başına iliştirdi. Sıkıntılı zamanlarında yaptığı bir ritüel olan adaçayı yakma işlemini tekrarladı. Tutamı odada gezdirdikten sonra tütsü kabının içine bıraktı. Dün ilham gelsin diye yaptığı yürüyüşten dönerken aldığı gülleri kokladı ve masanın başına geçti. Artık yazmak istiyordu. Zihninde ona eşlik eden onca kişi varken onlara bir hayat vermek istiyordu. Nihayet ilk cümlesini yazdı. 

'Yazar yeni kitabı için kafasında planlar yapmıştı.'

*

Ben pek ritüel insanı değilim ama özeniyorum da bir yandan böyle şeyler yapan kişilere. Tamamen üşengeçliğimden yapmadığım için olsa gerek. Böyle şeylere inanıyorum da bir yandan. Aslında olaya değil ama olayı yaparken ki inancımızın verdiği enerjiye inanıyorum. Yani bana göre bir suyu bile şifa olacak inanışıyla içerseniz iyi olursunuz. Evrende bu enerjilerin bizi çok etkilediğini düşünüyorum. Aklımızdan geçen her düşünce iyi veya kötü bizi etkiliyor. O yüzden hep iyi düşünmeye, başıma gelen kötü şeylerde bile bir hayır olduğuna inanıyorum. Bu beni çok rahatlatıyor.

Artık kaçıyorum. Buradan herkese çok pozitif enerjiler. :D 

Çok pozitif enerji nasıl oluyor acaba? +++enerji. :D

Mutlulukla kalın.

22 Ocak 2021 Cuma

Kelime Oyunu - 8

Merhabalar.

Geçen hafta yoğunluktan ve stresten dolayı yazamadm. Bu hafta sunumumu güzelce atlattıktan sonra yazayım dedim. O kadar kötü ki yazmaya, bloglara gidip okumaya alışmışken ara vermek. Kayıp gibi hissediyorsunuz. Bu süreci de biraz yazmak istiyorum başka bir yazı da. Şimdi oyunumuza başlayalım. Bu hafta kelimeleri sevgili Adromeda seçmiş. Onun hikayesini buraya bırakıyorum. Okumayan çok şey kaybeder. Ben çok sevdim gerçekten.

Bu haftanın kelimeleri; maske, bahar, İbiza, roman, çiçek.

Hadi başlayalım.

*

Telefon elinde gün içinde defalarca kez girip baktığı uygulamaya bakıyordu. Takip ettiği yüzlerce kişiden birkaçının paylaştığı hikayeleri izlemeye başladı. Birden çıkan müzikle irkilip sesi aceleyle kısmaya çalıştı. Ne kadar story izlerse izlesin bakışları boşluğunu kaybetmiyordu. Adeta uyuşmuştu. Gün içinde ritüel gibi tekrar ettiği bir şeydi bu uygulamaya girip başkalarının paylaştığı hikayelere bakmak. Bazılarını merak ediyordu bazılarına hiç ilgisi yoktu. Tanıdık kişiler de vardı takip ettikleri arasında popüler isimler de. Bir hikayede şu an okumakta olduğu romana yeni başlayan bir arkadaşının paylaşımını gördü. Kahve yanı kitap fotoğraflarındandı. Oldum olası anlamamıştı bu modayı ama fotoğraflar estetik olunca hoşuna gitmiyor da değildi. Bir diğerinde doğal yağlarla maske yapan birini gördü. Neredeyse aylardır takip ediyordu hesabı ama hiçbir tarifi uygulamaya çalışmamıştı. Deneyenlerin olumlu yorumlarını gördükçe merak da ediyordu ama cildi hassas olduğu için hiçbir şeyi sürmeye cesaret edemiyordu. Biraz da uğraşmak istemiyordu sanırım. Bu gençlik hep aynı kalmayacaktı ama. Neyse kendi bilirdi. Bir diğer hikayeye geçti. Fenomen olan birinin hesabıydı bu. Paylaştıkları onun ilgi alanına girmese de kadının hareketli yaşantısı ilgisini çekiyordu. Magazine de sık sık haber olan biriydi. Zaten oldum olası bu magazin illetinden kurtulamamıştı. Merak ediyordu ister istemez. Çok boş ve sahte bir şey olduğunu bilse de arkadaş dedikodusuna bile hasret kaldığı bu günler de iyi geliyordu bir yandan. Fenomen kadın İbiza tatilinden #tbt yazılı fotoğraflar paylaşmıştı. Görür görmez içi ısındı. Bir gün gider miydi böyle yerlere? Kış mevsimini sevse de baharı özlemişti. Gerçi bu sene kar yağana kadar havalar bahar havası gibiydi. Babası neredeyse ağaçlar çiçek açacak demişti hatta geçen. Mevsimlerin bu değişimi onu endişelendiriyordu. Aslında ona göre dünyadaki herkesi endişelendiriyordu ama kimse düzeltmek için bir şey yapmıyordu. Birkaç hikayeden sonra sıkılıp uygulamayı kapattı. Telefonun ekranını da söndürüp kenara attı. Kafasını koltuğun arkasına yaslayıp bir süre öyle bekledi. Sonra otomatikman eli yeniden telefona gitti. Bu sefer başka bir uygulamayı açtı. Burada diğerine göre daha az paylaşım vardı. Görmeyen gözlerle ekranı kaydırırken bundan da sıkıldığını fark etti. Telefonu öylece kenara attı yeniden. Oflayarak gözlerini ovuşturdu. Gün ortası olmuştu. Kanepede böyle yayıldıkça üzerindeki tembelliği atamayacağını anlayıp mutfağa geçti. Tam girecekti ki aklına odada bıraktığı telefonu geldi. Koşarak gidip aldı ve listeden rastgele bir şarkı açtı. Sonra beğenmeyip değiştirdi. Istediğini bulana kadar bir süre oyalandı. Sonra günlerdir dinlediği şarkıyı açmakta karar kıldı. Şarkı geçerken bir yandan da mutfaktaki kahvaltı dağınıklığını topladı. Ama bu iş de çabucak bitmişti. Bir odadan diğerine yanından hiç ayırmadığı telefonuyla gezdi durdu tüm gün. Artık bundan çok sıkılmıştı. Ani bir karalar telefonu elinden bininci kez atıp kalkıp hazırlandı. Kendini sıkıca sardı. Yeni bir maske alıp taktı. Botlarını giyip evden dışarı attı kendini. Böyle telefon olmadan sadece çevreyi ve kendini dinleyerek yürümeye başladı. Nihayet rahatlamıştı. Böyle yorulana kadar yürüdü. Eve gidince yeniden telefona yapışacağını bilse de o birkaç dakika kendiyle kalabilmişti. 

***

Çok benden olan bir hikaye paylaştım bu hafta. Elime yapışmış gibi o telefon. Asla yanımdan ayıramıyorum. Dış dünya ile tek bağlantım gibi. Baktığım şeylerin de içi boşaldı farkındayım ama yine de bağımlı gibi o ekranı kaydırıp duruyorum. Bir an önce unutmak istiyorum bu kötü alışkanlığı. Sizler de durum nasıl? Bana verecek tavsiyeleriniz varsa çok mutlu olurum. Bu süreç bizi ekranlara bağladı. Ama çok sağlıksız ve vakit kaybı çoğu zaman. Umarım azalarak yok olur bu telefon bağımlılığı.

Kendinize çok iyi bakın.

Mutlulukla kalın.

6 Ocak 2021 Çarşamba

Kelime Oyunu - 6

Merhabalar.

Kelime Oyunu'nda altıncı haftadayız. Bu haftanın kelimeleri sevgili Momentos'tan. Onun sayfasına gitmek için buraya tıklayınız. Ben üçüncü hafta yazdığım hikayeyi devam ettirmek istedim bu hafta. İsterseniz önce buradan o hikayeyi okuyabilirisiniz.

Bu haftanın kelimeleri; kelepçe, ıslık, bisküvi, serçe, mucize.

***

Lilyum gözden kaybolduğunda Cadı ve Esmeralda güçten düşmüş bir şekilde Cadı'nın kulübesine geri döndüler. Bundan sonra beklemekten ve gökyüzünü gözlemlemekten başka yapacakları bir şey kalmamıştı. İkisi de içlerindeki endişeyi durduramıyorlardı. Lilyum'un yapmak istediği şey için vazgeçtikleri ve bundan sonra olacaklar kafalarını meşgul ediyordu. Cadı'nın gözleri masanın üzerindeki bisküvilere dalmış düşünüyordu. Lilyum, Aydınlık Diyarı'nın en önemli ailelerinden birine mensuptu. Gelecekte ondan çok önemli işler bekleniyordu ama o aşk uğruna tüm kurallara karşı gelmiş ve kendi rızasıyla bu sürgün diyarına gitmek için evinden ayrılmıştı. Aydınlık Diyarı bu işe sessiz kalmayacaktı elbette. Cadı yeniden oradan birileri ile görüşmektense ömür boyu tek başına kalmaya razıydı. Ona geçmişi hatırlatacak tek bir şeyi bile hayatında istemiyordu. Ama Lilyum'un gelişiyle pandoranın kutusu açılmıştı. Diyarda işler hala aynı yürüyorsa birkaç güne bir elçi gelip Aydınlık Diyarı konseyinin aldığı kararı bildirecekti. 'Buradaki huzurlu günlerimde buraya kadarmış.' diye düşündü Cadı. Artık hava kararmaya başladığında Esmeralda burada beklemenin boşa olduğunu söyleyerek evine döndü. Cadı da huzursuz bir uykuya gözlerini kapadı. Sabah serçelerin ıslık sesleri ile uyandı. Hava aydınlanmıştı. Aceleyle dışarıya koştu. Gökyüzüne bakarak bulutları yorumlamaya çalıştı. Zambak dağlarının üzerine bulutlar yoğunlaşmıştı. Bu da iksirin işe yaradığını gösteriyordu. Bundan sonrası çağırılan ruhun cevabına kalmıştı. Bunu bulutlara da baksa anlayamazdı. Tek yapabileceği Lilyum'un sağ sağlim dönmesini beklemekti. Tam içeri geri dönecekti ki çalıların ardından bir ses duydu. Normalde bölgeye giren herkesten haberdar olurdu ama bu kişiyi hissedemediğine göre konseyin gönderdiği elçilerden biri olmalıydı. 'Gizlilik yetenekleri oldukça gelişmiş bir tanesi olmalı' diye düşündü. Sesin geldiği yöne doğru dönerek gelenin görünmesini bekledi. Nihayet elçi yüzünü gösterdiğinde eskilerden bir sima ile karşılaşmak Cadı'yı bir kez daha sarstı. Gerçekten diyarda hiçbir şey değişmemişti. Gelen yolcu da Cadı'yı fark edip başını kaldırdı ve ikili göz göze geldiler. Bir an için ikisi de birbirlerine baktılar. Çok zaman olmuştu Aydınlık Diyarı'ndan biri Cadı'yı görmeyeli. Onun bu kadar değişmiş olması gelen elçiyi şaşırtmıştı. Bir zamanlar en yakın arkadaşlarından olan o kadın değildi sanki karşısındaki. Şaşkınlığını bir kenara atıp konuşmaya başladı.

"Merhaba Nymphaea. Uzun zaman oldu."

Cadı yıllardır duymadığı bu ismi duyunca olduğu yerde kaskatı kesildi. Doğru ya bu onun adıydı. Neredeyse böyle bir adı olduğunu unutmak üzereydi. Kendini toparlayıp; "Merhaba İlis. Hala kural ihlalinde elçi olarak seni gönderiyorlar demek."

İlis sakince kafasını salladı. "Evet Aydınlık Diyarı'nda hiçbir şey değişmedi." Cadı bunu duyunca alaycı bir kahkaha attı. "Bu güne kadar demek istedin her halde. Çünkü sevgili Lilyum'unuz bir gün önce buradaydı."

Cadı'nın böyle alaycı ve doğrudan bir şekilde konuya girmesi İlis'i sinirlendirdi. "Değişmiş görünüyorsun ama bu patavatsız hallerin hala aynı."

Cadı alaycı gülümsemesini sürdürerek İlis'e baktı. "Öyle diyorsan."

İlis; "Çok uzatmayacağım. Buraya Lilyum hakkında konuşmak için geldiğimi anlamışsındır. Konsey karara vardı. Tüm Aydınlık Diyarı Lilyum'u alıp geri götürmemi istiyor. O nerede? Bana söyle ve onu alıp gideyim." dedi.

Cadı konseyin böyle yüce gönüllü olmasına şaşırmıştı. Kendi zamanında asla müsamaha göstermeyen ihtiyarlar Lilyum'dan vazgeçememiş olmalıydı. Sırıtması hala yüzündeyken "Zambak dağlarında. Çok sevgili hayat yoldaşını kurtarmaya gitti. Sizin teknikleriniz çok yetersiz kalmış. Gelip benden yardım istedi yavrucak. Görsen nasıl perişandı. Ben de ona yardım edeyim dedim."

İlis hırsla Cadı'nın üzerine yürüdü. Tüm öfkesi ile bağırmaya başladı. "Nasıl yaparsın bunu? Koseyin onu affedeceğini biliyor olman lazımdı. Nasıl kafasına koyduğu şeyi yapmasına izin verirsin? Şimdi asla geri dönüşü olamayacağını bilmiyor musun sen ha?"

Yakasını tutan ellerinden kurtulan Cadı üzerindeki kıyafetleri silkeleyerek düzeltti. "Ben yapmasam kendi başına yapacaktı. Hem nereden bilebilirim konseyin onu geri çağıracağını. Onlar çağırsa bile Lilyum gider mi sanıyorsun? Sen onun yüzündeki ifadeyi hiç gördün mü? Ben yardım etmesem bile o kafasına koyduğunu yapacaktı. Ben sadece işleri onun için kolaylaştırdım."

Artık İlis kızgınlık ve üzüntü içindeydi. Hayal kırıklığı ile başını iki yana sallıyordu. "Kendi yaşadıklarından sonra ona hiç acımadın mı? Sonunun seninkinden farklı olacağını mı sanıyorsun? Sen... Sen ne ara bu kadar kötü birine dönüştün?"

Cadı, İlis'in son söylediklerinden sonra hiddetle ona döndü. "Ben mi kötüyüm? Ben ha? Ona yardım etmeseydim ne olurdu sen biliyor musun? Benim o zamanlar ne yaşadığımı biliyor musun? Evet onun da sonu aynı benim gibi olacak ama en azından kaybettikleri benimkilerin yanında hiçbir şey."

"Ne demek bu? Sen Aydınlık Diyarı'ndan ve ondan başka ne kaybettin ki?"

"Gerçekten o formülü kendi başıma bulduğumu mu sandın? Lilyum'a da söyledim. Böyle büyük iyiliklerin her zaman bir karşılığı olur. Bize Aydınlık Diyarı'nda yasaklı büyüleri öğretmiyorlar ama burada, sürgünde, görüp görebileceğin en kötü varlıkların olduğu bu yerde her şeyi bedeli karşılığında öğrenebilirsin."

İlis bir an için hiçbir şey düşünemedi. Eskiden olanları hatırlamaya çalışıyordu. Nymphaea'nın sevdiğini kaybedişinden sonra çok büyük bir yıkım yaşadığını hatırlıyordu. O zaman o da Lilyum gibi elinde ruh kesesi Aydınlık Diyarı'ndaki her kapıyı çalıp yardım istemişti. Bir mucize olmasını istiyordu sanki. Ama kimsenin ona verebileceği bir mucize yoktu. O da tüm öfkesini ve acısını alıp buraya gelmişti. Sonradan duyduklarına göre Nymphaea ruhu geri çağırmanın bir yolunu bulmuştu. Bu sırada onu durdurmaya çalışan kimseyi de dinlememişti. Ama ruh onun çağırısını kabul etmemiş ve Nymphaea büyük aşkının onu tamamen terk ettiğini anlamıştı. Yıkılmış şekilde Aydınlık Diyarı'na döndükten sonra da yetkililer onu yakalayıp kelepçelemişlerdi. Yargılandıktan sonra yaptıkları yüzünden sürgün edilmesine karar verilmişti. Onu son gördüğü anı hatırlamaya çalıştı İlis. Arkası dönük, Aydınlık Diyarı'ndan çıkarken nasıl da güçsüz bir şekilde yürüyor olduğu geldi gözlerinin önüne. Zaten o günden sonra da Nymphaea'yı bir daha hiç görmemişti. Ta ki bu güne kadar.

Cadı, İlis'in düşündüklerini tahmin edebiliyordu. "Bunların bir önemi yok artık. Lilyum'u şu an istesen de göremezsin. Tek yapabileceğin onun geri dönmesini beklemek. Bu süre içinde benimle kalabilirsin ama bu seni rahatsız edecekse Esmeralda da seni ağırlamaktan memnun olacaktır."

İlis, Cadı'nın sakin bir tonda konuşan sesini çok sonradan fark etti. Teklifini kabul edip Cadı ile birlikte kulübeye yöneldiler. Cadı'nın hizmetçileri ona ikramda bulundu. Teşekkür ederek bir şeyler atıştırdı. Tüm bunlar olurken Cadı da gergin bir şekilde camın önünde oturuyordu. Belli ki onun da aklında geçmişte olanlar vardı. O zamanlar çok genç ve çok aşıktı. Hayattaki tek varlığı kendini bırakıp gidince ne yapacağını şaşırmıştı. Öyle ki sanki o zamanlar bilinci kendini terk etmiş gibiydi. Neler yaptığını bile sis perdesi içinde hatırlıyordu. Buraya gelişi, kötücül ruhlardan iksiri öğrenmesi, karşılığında onların hizmetine girmesi hepsi hayal gibiydi şu an. Ama yıllar geçmişti işte. Tutsaklığı bitmişti ama o dönemler karşılaştığı kötülükler onu o kadar yıpratmıştı ki artık eski benliğinden hiçbir şey kalmamış gibiydi. O eski neşeli ve hayat dolu hali onun kendisini terk etmesiyle ölmüştü. İçindeki iyilik de sürgün diyarında solup gitmişti. 

İlis'e doğru döndüğünde gözlerinden düşünceleri okunuyordu. İlis de üzgün bir ifade ile ona baktı. İkisi de artık çok başka noktalardaydı. Ne eskisi gibi sohbet edebilir ne de birbirlerine destek olabilirlerdi. 

Esmeralda, İlis'in gelişini duyup Cadı'nın evine gelmişti. İlis ile daha sevecen şekilde sohbet etse de dışlananların üzerine yapışmış bir çekingenlik taşıyordu. Konseyin kararına çok sevinmişti ama Lilyum'un zambak dağlarında yaptıkları bu kararı etkiler miydi emin olamıyordu. Saatler geçti. Akşam olunca dinlenmek ve biraz uyumak için köşelerine çekildiler. İlis'e hizmette kusur edilmiyordu ama hep diken üzerindeydi. Nihayet sabah olduğunda Lilyum da gelmişti. Cadı önceden hissedip kapıya çıktı, diğerleri de onu takip ettiler. Lilyum gelirken yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Koşarak gelip Cadı'ya sarıldı.

"Geldi. Geldi..."

Sürekli aynı kelimeyi söyleyerek Cadı'ya daha da sıkı sarılıyordu. Lilyum'un geldiği yola baktıklarında bir kişinin daha orada beklediğini gördüler. İlis iksirin işe yaramasına çok şaşırmıştı. Lilyum adına sevinse de Aydınlık Diyarı'nda bu olayın nasıl karşılanacağını bilmiyordu. Bir kere kurallara karşı gelip kendi ruhundan vazgeçmişti. Şimdi Lilyum onu geri çağırsa da diyara tekrar geri dönemezdi. Bunu ne konsey yapabilirdi ne de bir başka iksir. Aydınlık Diyarı'nın toprakları daha ayak bastığı anda onu yok ederdi çünkü. Lilyum'un onu bırakıp geri dönmeyeceğini çok iyi bilen İlis Cadı'nın omzuna dokundu. 

"Ona iyi bak." dedi ve herkesle vedalaşıp geldiği yere geri döndü. 

Cadı, Nymphaea, Lilyum'un da kendi ile aynı kaderi yaşamadığı için mutluydu. Nihayet sarılmaları bitince Lilyum'un gülen gözlerine baktı. Sanki içinde sıcacık bir his doğmuştu. Gerçekleşen bu mucize ile onun ıssız ve soğuk yaşamında bir ışık yandığını hissetti. Artık hayatı eskisi kadar yalnız değildi. Sürgün toprakları ondan aldığı iyiliği geri mi veriyordu?

***

Kelime oyununun üçüncü haftasında yazdığım hikayenin devamı çok istendi. Normalde ben orada bırakmıştım. Hikayenin devamı kafamda hiç oluşmamıştı. Bir şeyleri devam ettirme konusunda kötüyüm malesef. Ama çoğu kişinin yazmamı istemesi ile acaba yazsam mı diye bir düşünceye girmiştim. Bu haftanın kelimeleri de hikayeye uyumlu olur gibi geldiği için hem Cadı'nın geçmişini hem de Lilyum'un başarılı olup olmadığını anlatan bir son yazayım dedim. Bir de bir sorum olacak siz İlis'in kadın mı, erkek mi olduğunu düşünüyorsunuz? Yazarken bir türlü gözümde canlandıramadım. Kadınların hikayesi olmasını istiyorum ama yine de size de sormak istedim.

Umarım ilki kadar hoşunuza gider.  

Mutlulukla kalın.