Sürüklendiğimiz yerlere bile fazlayız.
Ne kendimiz memnunuz ne de etrafımızdakiler.
Hep bir şeyler yanlış. Her an tutarsız.
Biz ne bir şarkıda varız, ne de bir resimde huzurlu...
Söylesene nedir ki bu olumsuzculuk. Her şeye hayır, herkes kötü?
Nereye kadar gider?
Benim dağıttıklarım bana geri dönecekse bu hayatta, neden inadına siyahım onlara?
Asil değilim, karanlığım.
Uyumlu değilim, huzursuzum.
Tek tük şeyler de bile nasıl anlamlar varken ben neden saydamım?
Görünmeliyim, gök kuşağını taşımalıyım kanatlarımda.
Gülümsemeliyim.
Ve sormalıyım kendime, nereye kadar peşimde sürüklediğim mutsuzluklara batmaktan kaçacağım?
Bu boşluk beni ne zaman yutar?
Yüksek yerlerden manzaralara bakmak güzeldir. Ama o manzarayı sahiplenip kimse görmesin derken birden yerin dibine çakılmak da bir o kadar yakındır bu hayatta.
Ve şu an bazıları çakılmış. Çırpınamıyor bile. Sesi bile çıkmıyor belki de.
Tek bir şansı vardı. O da, gözünü köreltip sahiplendiği uçurumun tepesindeki son anında kala kaldı işte.
Şimdi ben soruyorum kendime, acaba hala bir şansım var mı?
Çünkü bu uçurumun dibi çok soğuk görünüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder