Neler Hakkında Yazıyorum?

8 Ağustos 2016 Pazartesi

Closed Note - Film

Closed Note, zamanında tanıtım yazısından etkilenip arşivlediğim bir filmdi. Sınavlardan bunalınca izleyecek film ararken denk gelmiştim klasörde. Şimdi ise sizleri bu çok etkilendiğim film ile tanıştıracağım.


Görüldüğü üzere filmimiz Japon yapımı. Ben Japoncayı çok severim. Özellikle hafif fısıldamalar şeklinde konuşulduğunda oluşan sesler çok hoşuma gider. Bu filmde eskiden kalan bir günlükteki fısıltıları anlatıyor bizlere.



Konusuna gelecek olursak; Kae öğretmenlik okuyan bir üniversitelidir. Yakın arkadaşı yurt dışına eğitim görmeye gidince kendine yeni bir ev tutar. Bu evde ise aynalı dolabın içinde evin eski sahibinin eşyalarını bulur. İçinde eski sahipten kalan bir günlük de vardır. Bir gün evde sıkılırken günlüğü okumaya başlar. Kendisi gibi öğretmen olan bir bayanın (Mano İbuki) günlüğüdür bu. Daha da meraklanır ve yüzünden eksik etmediği tebessümüyle bizi anılarda yolculuğa çıkarır.
O günlüğü okuyadursun evin etrafında sürekli dolaşıp eve bakan bir adam vardır. İshtobi Ryu. Bu adam kızımızın dikkatini çeker elbette. Ve kader ağlarının örer. İkisi Kae'nin çalıştığı dolma kalem dükkanında karşılaşır.
İlginç gözükse de -benim de kalemlerde rahatsız olduğum bir konu bu- böyle bir tarifle gelip kalem dener adamımız. Ama bir türlü aradığını bulamaz. Bu arada da kızımızla sohbeti ilerletirler.
Tabi Kae bir yandan da öğretmenimizin günlüğünü okuyor ve onun meslek aşkıyla çok mutlu oluyordur. Artık dünyaya onun gözünden bakıp yeni yeni hoşlanmaya başladığı adamı onun satırlarındaki gibi sevmeye başlıyordur.
Maalesef ki filmlerde hayat hep monoton gitmez. Güzel kızımız da kalbini aşkı uğruna kırdırır. Ama içinde olduğu durum öyle zordur ki eli kolu bağlı ağlamaktan başka bir şey yapamaz.
Ne dersiniz sizce büyümek göz yaşlarımızı kendimiz sileceğimiz yaşa gelmek midir?
İzleyip görelim.
Bu arada kızımız çoğu J-drama severin bilebileceği bir dizinin baş rolü: One litre of tears.
Ben dizinin birazını izleyebildim ancak o zaman YGS_LYS dönemimdi ve devam edemedim. Ama çok güzel ve türünde kaliteli filmlerdendi. Yine bilen bilir J-dramalarda ölümcül hastalık konulu çok şey var.

Evet efendim geldik benim en sevdiğim bölüme. Merakı kaçmasın isteyenler buradan sonrasını okumayabilir. Ancak filme benim bakış açımdan bakmak isteyenleri aşağıya alalım.

Başka bir kadının sevdiği adamı aynı onun gibi sevmek ne acı bir şey.
Filmin ortalarına geldiğimde hep böyle düşündüm. Onun hikayeleriyle, onun yemekleriyle, onun seslenişleriyle... Ama aynı adamı sevmek.
Ve o kadın şu an çok uzaklardayken.

-İlk olarak hevesli öğretmenimizin düşüncelerine bir göz atalım.
"Güneşin Çocukları"




-Bir de tatlı şeylere bir bakın. Çocuklar nereye giderse orayı güzelleştiriyor şüphesiz. 
"İbuki madalyası"




Evet, bir öğretmen lisesi mezunu olarak staj dönemimizde bile çevremizden ayrılmayan, hayranlıkla bizi izleyen o melekler yönlendirmelere o kadar açık ki öğretmenliğin en kutsal meslek olmasını nedeni anlaşılıyor. Tertemiz masum kalpleri nereye çekerseniz oraya giderler ve hayatta her şey sevgiyle güzelleşir. O küçük çocukların kalbini kazanmanın yollarını arayan öğretmenimiz de onların iyi olduğu yönleri keşfedip bir madalyayla ödüllendiriyor. Bazen tek gereken arkanızda hissettiğiniz destektir. Umarım yeni gelen öğretmenlerimiz de sevgiyle iyilik dolu çocuklar yetiştirir.

-Herkes kalbinde bir güce sahip midir?


İşte Kae'mize de cesaret veren sözler bunlardır. Günlükte adı geçen Takashi'ye duyulan aşkla kendi aşkını bir tutar ve fark etmeden en çok sevdiğinde derin yaralar açar. Ama benim sevdiğim sahnelerden biri de günlükte Takashi adı geçince onu posterdeki ünlü olarak düşündüğü kısımdı. Anlayacağınız film hem çokça güldüren hem de hüznü hissettiren bir film.

-Sevdiği kişi olan İshitobi ile iyice arkadaş olan kızımızla bir sahne;


Yetenekli ressamımız ne de üzdü bu kızı böyle. Tamam kızı sevdiğinin yerine koyduğunu anladık ama yine de ne bileyim o küçük dairede geçen sahnelerde insan kendini Kae'nin yanındaymış gibi hissediyor. Zaten filmde de o iki zamanın birleştirilmiş sahneleri daha da parçalıyor insanı.

Bu filmdeki sahnelerden sadece birisi

Ah bir de o yumurtalı köfteler yok mu? Oyuncunun ağlayarak yemek yediği sahneler de beni derinden etkiler bu arada. O boğazının düğüm düğüm oluşunu hissederim resmen.



Gel zaman git zaman günlüğün de gazıyla ressama açılan Kae evde onun ortağıyla karşılaşır ve söylediği her şeyi o duymuştur. İşte o an düğümün çözüldüğü andır. Ve sonrasında acılar hızla yaklaşmaya başlar.



-Bunlarda dolma kalemle çizilmiş öğretmenimizin resimleri;








-Ne kadar sevildiğinden habersiz sevdiği kadının yasını tutan bir adam ve o adama eşsiz bir hediye veren seven bir kadın.



-Kızımızın mandolin çaldığını söylemiş miydim? Kalp acısıyla baş etmenin en güzel yolu, müziktir.


-Bir de anılar olunca...


-Bu da güzel söz diye hazırlamıştım aradan çıksın.


Uzun lafın kısası benim çok sevdiğim başından sonuna anlamlı bir filmdi. Aşka dair bir şeyler arasanız bir bakın derim. Mutlu eden bir film. Özellikle sahne çekimleriyle, okulun renkli atmosferiyle, kağıt uçakla sunulan görsel şölenle muhteşem. İzlemek isteyenlere iyi seyirler.

-Son olarak benim arayıp tarayıp bulduğum o meşhur 'Işık' şarkısı


Mutlulukla kalın. 
Huzur hep yanı başınızda olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder