Neler Hakkında Yazıyorum?

29 Ekim 2024 Salı

BCP Ekim * Aşk, Sevgi, Anı, Şiir, Cadı, Büyülü Güçler.

Merhabalar.

Bcp yazılarına Ekim ayıyla devam ediyoruz. Öncelikle herkesin Cumhuriyet Bayramı'nı kutlarım. Nice 101. senelere. Gündemde üzücü ve öfkelendirici haberler olsa da böyle günlerde bir araya gelip değerlerimizi bir kez daha kutlamak, birlik beraberlik içinde olmak çok değerli.

Bu arada ben tekrar kötüleştim. Her yerde yeniden kovid olan kişileri duyuyorum o yüzden iki gündür hastalık belirtilerimi takip ediyorum endişeyle. Çok şükür sıradan soğuk algınlığı gibi şimdi ama sizin de aklınızda olsun. Kendinizi dinleyin hastalık belirtileri oluşunca. Zaten iyileşilemeyen gripler var ortalıkta. Ben daha tam iyi olmadan tekrar fenalaştım. Gerçi hep çürüktüm bu seferde öyle oldu. Güneşe aldanıp kazakla dolaştım, banyo yaptım ve bam ertesi gün boğaz ağrısı, çıkmayan ateşin iç yakması, halsizlik. Güya ders çalışacaktım bakın bir bahanem daha oldu. :'(

Neyse artık gevezeliği bırakayım da konuya geçeyim. Ekim ayı temalarımız; aşk, sevgi, anı, şiir, cadı, büyülü güçler. Benim çok sevdiğim iki film var bu konularla ilgili. İlki Marry My Dead Body. Tayvan filmi. Greg Hsu başrolde belki tanıyan vardır. Benim çok sevdiğim younculardan. Diğer başrol ise Austin Lin. Benim izlediğim ilk işi diye hatırlıyorum ama bayıldım oyunculuğuna. Bir de o kadar çok izledim ki filmi artık dile hakim oldum, bazı söz oyunlarını bile anlamaya başladım. Her defasında yeni bir detay keşfedip inanılmaz heyecanlanıyordum. Filmin konusuna gelirsek Wu Ming-han genç ve hevesli bir polis memurudur. Üzerinde çalıştıkları çok önemli bir proje vardır ve gizli görevdedir. Ancak görev sırasında başarısız olurlar ve Wu Ming-han'ın üzerine homofobik polis imajı yapışır. Kendisi bundan rahatsız olmasa da medya polis ortansız güç kullanıyor, azınlık gruplara haksızlık yapıyor diye haberler yaptığı için departmanı onu karakola gönderir ve orada çalışmasını ister. Bunun çok sıkıcı olduğunu, gerçek bir polis gibi suçlu kovalamak istediğini söyleyen Wu Ming-han isteksiz ve huysuz birine dönüşmüştür. Görevi gereği çevredeki çöpleri toplarken yerde kırmızı bir zarf görür ve eğilip alır. Anında çevresini bir grup teyze sarar ve torunuyla evlenmeyi kabul ettiğini, tapınağa gelip düğün yapmaları gerektiğini söylerler. Böyle bir gelenek olsa da buna inanmayan Wu Ming-han kadınları tersler ve zarfı atar. Bunun ona kötü şans getireceğini söyleyenlere de kulak asmaz. Ama daha o gün başına gelmeyen kalmaz. Kazalardan kazalara savrulur durur. Zarfı da ne kadar atarsa atsın bir şekilde eşyaları arasında çıkıyordur. Artık bundan korkan Wu Ming-han evliliği kabul eder. Tapınakta onu şok eden bir şey öğrenir. Ölen kişi erkektir ve bir eşcinseldir. Ninesi torunu trafik akzasında öldüğü için onun yaşarken evlenme istediğini gerçekleştirmek ister. Wu Ming-han bunu da kabul eder ve tören başlar. Sayısız komik andan sonra eve gelirler. Artık kurtulduğunu sanan Wu Ming-han o gece bir başka şokla karşılaşır. Kendisi kocası olan Mao Pang-yu'nun hayaletini görebiliyordur. Hayata ani bir şekilde veda ettiği için içinde kalan istekler reankarne olmasını engellemiş ve dünyada sıkışıp kalmıştır. Wu Ming-han ondan kurtulmak için dileğini gerçekleştirmesi gerektiğii öğrenir ve iki inatçının bol komedili, bol aksiyonlu ve bol dramatik maceraları başlamış olur. 

Ben filmi çok sevdim. Hala açar izlerim keyiflenmek istediğimde. Wu Ming-han'ın hayatının nasıl değiştiği görmek beni hep duygulandırıyor. Hayatına Mao Pan-yu'nun girişiyle aslında anlayamadığı her şeyi yavaş yavaş anlamaya başlaması, yalnız ve huysuz bir adamken ruh evliliği sayesinde bir aileye sahip olması beni çok etkiledi. Daha da konuşurum bu konuda. Wu Ming-han çok sevdiğim karakterlerden biri oldu. Mao Pang-yu zaten çok tatlıydı her anda. Şimdi başka versiyonları da yapılacakmış. Merakla bekliyorum. Kesinlikle izlemeyi çok isterim bu hikayeyi.

Diğer film ise Dream Boy. Kitabı da var. Ben okudum fena değildi. Kitaba göre birçok teori de var internette. Bakabilrisiniz onlara da. Konusu Gotik olarak geçiyor. Yani ben pek hakim değilim bu türe ama belki fikir verir. Konusu şöyle Nathan ailesiyle kırsal bir yere taşınır. Ailede genel bir gerginlik vardır. Herkes çok sessizdir. Yavaş yavaş çocuk okula, anne baba işe ve kiliseye gider ve çevre edinmeye başlarlar. Karşı çiftlikte yaşayan Roy, Nathan'la aynı okula gidiyordur. Okul otobüsünü de sürüyor bu bana çok ilginç geldi. Vardır bir anlamı ama ben tam olarak Amerikan kasabası konseptini bilmediğim için anlamadım nedenini. Zamanla Roy ve Nathan yakın arkadaş olurlar. Birbirlerine ders çalıştırırlar. Bir gün Nathan'ın adım atmasıyla ikisi de birbiriyle romantik şekilde yakınlaşmaya başlarlar. Aralarında sır olan bu yakınlaşmalar fırsat buldukça sıklaşır. Sessiz biri olan Nathan, Roy'un arkadaşlığı ve sevgisiyle biraz daha iyi hissediyordur. Ta ki olaylar iyice karışıp vahşileşene kadar. Filmde asla açıkça söylemeyen olayları kafamızda oturtmaya başlarız biz de izledikçe. Film hakkında pek çok yorum yapılabilir aslında. Olaylar gerçekti, hayaldi gibi. Bu halini ben çok sevdim. Nathan çok tatlı bir çocuktu. Onu izlerken kalbim kırıldı hep. Kitapta da öyle geldi bana. Filmin müzikleri de çok güzeldi. Bence mutlaka dinleyin. Country tarzı deniyor sanırım buna. Brokeback Mountain müzikleri gibi.

Evet benden bugünlük bu kadar. Umarım filmler hoşunuza gider. Ben ikisini de çok sevdim. Her geçen gün çok fazla olay oluyor hayatta. Kendimi hiç olmadığım kadar yorgun ve korku dolu hissettiğim anlar oluyor bazen. Kişisel hayatımda da işler karışık. Genel dünyada ne oluyor nereye gidiyor çözemediğim bir halde. Yani mental olarak düşmeye çok yakın olduğum zamanlardan birindeyim. Hasta da olunca insan daha fazla hassaslaşıyor sanırım. Ama işte böyle filmler, kitaplar bir şekilde gerçeklerden uzaklaşıp kendime şimdi sakin ol, her şey yoluna girecek diyebileceğim boşluklar yaratıyor. Bu aralar daha fazla kurgulara kaçar oldum. İyi olduğunu da düşümüyorum ama kolay geliyor sanırım. Son dakika neden iç dökümü yaşadım ben de anlamadım ama buna ihtiyacım var gerçekten. Umarım sizi sıkmamışımdır veya kötü etkilememişimdir. Hepimiz az çok benzer hallerdeyiz gibi geliyor bana. Ama aynı yerden acıyınca yaramızı beraber sarmak da kolaylaşıyor böylece. İçimdeki sevgi eskiden olduğundan daha az ama sanki bu içimdeki sevgiyi azaltmaya çalışan düşmanlarla savaşıyor gibi de geliyor bazen. Oyunlarda bir köşede soluklanıp içindeki elması tamir eden oyuncular gibi. Her yeni gün kendimin daha iyi bir versiyonuna dönüşmek istiyorum. Daha mutlu, huzurlu, sağlıklı, umut dolu yarınlarımız olsun istiyorum. Dilerim gerçek olur. Hepimiz tüm samimiyetimizle gülümsediğimiz sokaklarda özgürce, güven içinde yaşarız. Kendinize iyi bakın.

Mutlulukla kalın.

24 Ekim 2024 Perşembe

Hzılı Bir Güncelleme, Keyifli bir Workshop ve Bolca Seramik

Merhabalar. 

 Aktif olacağım diye kararlar aldığım her günün sonunda buraya uğramadan gün bitiyor. Artık bu iradesizlikten çok sıkıldım. Kendime gelmem lazım pek çok anlamda. Sadece BCP'lerle yetinmek istemiyorum. Aslında bir sürü şey yaptım, izledim, okudum, gezdim. Yazsam belki yüzden fazla yazı olurdu. Ama işte üşengeçliğim beni çok çabuk yeniyor. Burayla ilgilenmediğimde de faydalı başka bir şey yapmıyorum en sinir bozucu olanı da bu. Boş geçen zaman en büyük pişmanlık. Bunu yaşamak istemiyorum artık. Şu an bile hayatımda niye o zaman bunu yaptım, şunu yapmadım diye hayıflandığım şeyler var. Çaresi de yok. O yüzden buradayım. Yakın zamanda yaptıklarımı ufak ufak göstereceğim. Belki ilginizi çeker.

Öncelikle çocukluk arkadaşımın yaşadığım şehre gelmesi ile katıldığımız bir workshoptan başlayalım. İkimiz de el becerisi isteyen şeyleri çok seviyoruz. Yani fena da değiliz hani. Hazır bir aradayken böyle bir etkinliğe gidelim hem de hatıra kalsın dedik. Gerçekten çok keyifliydi. Kayseri'de olanınız varsa Nunu Desing hesabının etkinliklerine bakabilirler. Ben linki de bırakıyorum üzerine tıklayıp ulaşabilirsiniz.

Bu da aynam. :) Fıstığım sözü benim çok sık kullandığım bir sözdür. Kendime de söyleyeyim dedim.

Öncesinde böyle bir taslak hazırladım. Yanıma da Sharpie'lerimden götürdüm. Önce aynaya çizdim sonra üstünü boyadım ve kenarlarını da Sharpie ile belirginleştirdim. Alttan kalemle yazmak çok iyi oldu çünkü yandan bakınca harfler belli oluyor. Boyut kattı. Bence siz de bu şekilde deneyin. 
Bu da keyif anımızdan. Dekor çok güzeldi. Gitmek istediğiniz etkinliğin farklı konseptleri oluyor. Gerçekten özenli hissediyorsunuz.

Smarta hamurları ile yaptığım aksesuarlar bunlar da. Daha bitmediler. Bunları da Sharpie'lerle süslüyorum. Çok pratik oluyor. Smarta çok iyi bir hamur zaten. Tavsiye ederim. Yerli bir ürün. Kadın girişimci tarafından üretilmiş. Çok hoşuma gidiyor böyle şeylere destek vermek. 
Bunlar da boyanmış olanlar. Peçete ile dekupaj da yaptım. O da güzel duruyor.
Bir başka seramik çalışmam ise bu tütsülük. Henüz bitmedi. Çok meraklıyım nasıl olacak acaba? Geri atışlı tütsü aldım eğer istediğim gibi olursa çok hoş duracak.

Bir de takvim yaptım. Bu tarz takvimleri çok sık görebilirsiniz. Bence kullanışlı da oldu. Ben bir yere asmadım masama koydum.

Ve kırılan bir çalışma bu da. Kamera sağlam ama peçetelik kırıldı. Bu seramik hamuru fırında pişenlerden. Hava ile de kurutuluyor ama su ile fazlaca yumuşatmak lazım. Ben aceleci davrandım ve hamurum boşa gitti. Aslında çöpe atmak yerine parçalayıp su içine konabilir. O zaman eski haline geliyor ya da en azından yapıştırıcı gibi oluyor ama ben o an uğraşmak istemedim. 




 
Çiçekleri şeker hamuru kalıbı ile yaptım. Streç film koydum hamurun üstüne böylece yapışmadı. Kuş, yaprak ve dört yapraklı çiçek figürünü de A101'den aldım ve 3 liraydı. Sanırım stokta kalmış. Çok şanslı hissetmiştim o an. :D 

Bunlar da arkadaşıma hediye olarak yaptığım figürler. Uzun zaman sonra buluşma ayarladık ben de böyle bir hediye götürmek istedim. Seviyorum insanlara el emeği şeyler vermeyi.

Ve geldik benim aşkım ördeğime. Bu ördek çok sevdiğim bir dizideki eşyalardan biri. Her yerde aradım bulamayınca kendim yaptım. Aynısı da oldu. Artık benim de Kaptan Ördeğim var.

Bu hamur doğrudan havaya maruz kalmasın yazıyordu bilgilendirmede ben de böyle kapattım üstünü. Size de fikir verir belki.

 

Kardeşimle tuval boyama etkinliği yaparken de ördeğimi çizdim. Gagası çok tatlı oldu. 

Arkadaşım geldiğinde onunla da tuval etkinliği yapmıştık. Sizce hangisi benim. Bakalım benim tarzımı tanıyor musunuz?
Kardeşime Behelit yaptım. Berserk animesini izledik beraber. Gerçekten çok güzeldi. Keşke vaktim olsa da mangasını okusam. Ama okumaya elverişli değil. Küçücük yazıları var. Neyse belki canlı kanlı elimde tutarak okurum birgün.  
Ay bunlar da benim Wet Sand bebeklerim. Tj'im ve Ian'ım. Nasıl da tatlıalr değil mi? Onları çok seviyorum. 



Hızlıca yaptığım seramikler böyleydi. Başka şeyleri de yazmak istiyorum buraya. Umarım çok ertelemem. Seramik konusunda gittikçe daha çok şey öğreniyorum. İstediğim her şeyi seramikle yapabilecek gibi hissediyorum. Keşke fırınım da olsa ama belki birgün. Şimdilik böylesi de çok güzel. Hayat koşuşturması sürüp giderken böyle soluklanacak şeyler olması güzel. Ben biraz fazla bağlanıyorum o şeylere ama her geçen gün bu hayata dayanmak zorlaşıyor.
Umarım hoşunuza gider yaptıklarım. Sorunuz olursa sorabilirsiniz yardımcı olurum her zaman. Kendinize iyi bakın.
Mutlulukla kalın.

3 Ekim 2024 Perşembe

BCP Eylül * Spor, Sonbahar, Paris, Politik film ya da kitap, Ölmeden önce okunması izlenmesi gereken kitaplar filmler.

Merhabalar.

Biraz geciktim ama buradayım. Ne yazsam, neyi seçsem diye çok düşündüm. Asla içime sinen bir şey bulamadım. Ölmeden önce vb. liseteler de hiç mi hiç hoşuma gitmez zaten. O yüzden bir türlü içime sinen bir şey bulamadım. Gerçi bir şey okudun mu ya da izledin mi deyin o da hayır. Çok yoğun olduğum ama asla kendim için bir şey yapmadığım bir yazdı bu yaz. Son bir haftadır yoğunluğum bitti ve hala dinlenmiş hissedemiyorum. Zaten hasta olmaya başladım. Havalar bir anda soğudu herkes hasta o yüzden. Sizler de çok dikkat edin kendinize. Yavaş yavaş yazıma geçeyim. Pek içime sinmediğinden yazasım da gelmiyor. :D Aslında ben bu filmi çok sevdim. Hatta sonrasında defalarca izledim. Ama temaya uydu mu pek emin değilim. Benim seçtiğim film Handsome Devil. 

Ned yatılı okulda okuyan bir liselidir. Filmin başında babası ve üvey annesiyle hiç istemediği o okula giderken görürüz onu. Okulda zorbalığa uğradığı için ve kendini oraya ait hissetmediği için babasını evde kalması için ikna etmeye çalışır ama daha en başından bunun bir işe yaramayacağını biliyordur. Kaotik okul ortamına girdiği anda zorbalıklar da başlar. Okulun çok meşhur bir rugby takımı vardır ve her bir üyesi de Ned'le uğraşmayı görev edinmiş gibidirler. Bu yüzden Ned rugbyden nefret eder. Okulda gay olduğu dedikoduları da çıkmıştır. Kendisi buna da sessiz kalsa da tamamı erkeklerden oluşan bir yatılı okulda hayatını zorlaştıran bir başka şey de bu söylentidir. Bir gün odasına yeni biri gelir. Conor başka bir okuldan transfer olmuştur. Ned onu gördüğü anda onun rugby takımının yeni üyesi olduğunu da öğrenir. Conor da onun gay olduğunu. İkisi de müdüre beraber kalmak istemediklerini iletir ama istekleri reddedilir ve aynı oda içinde asla konuşmadan yaşamaya başlarlar. Zamanla ikili arasındaki duvarlar kalkar ve yeni bir arkadaşlık başlar. Hala rugbye karşı önyargısı olan Ned oda arkadaşının rugby takımının yıldızı olmaya başladığını görüyordur. Üstelik okulun aykırı öğretmenleri ile yetenek yarışmasında müzik yapmaları da gerekmektedir. Tüm bu değişen hayatı içinde hala zorbalıklarla ve hakkında söylenenlerle mücadele etse de okulda öğrendiği bazı gerçekler ergenliğinde ona yeni bir ders daha verecektir.

Gençlik yapımlarını çok severim. Her şeye rağmen neşeli bir yanı vardır bence. Bu filmde öyleydi. Ned'in her türlü problemlerine rağmen onu izlemek eğlenceliydi. Eğer böyle filmleri seviyorsanız bence şans verin. Pek ünlü oyuncular da var filmde. Sürpriz olsun söylemeyeyim. :D

Bugünlük bu kadardı. Blogu düzenli kullanmak için bir şeyler planlamam gerekiyor. Bununla ilgili tavsiyeleriniz var mı? Birkaç yazı bulursam okuyup blogu da hayatımın bir parçası haline getirmeyi düşünüyorum. En azından hafta sonu iki satır yazayım burada. İyi geliyor. Hoşça kalın.

Mutlulukla kalın.

28 Ağustos 2024 Çarşamba

BCP Ağustos * Yapay Zeka, Hayvan Hakları, Eğitim, Romantizm, Hukuk, Tıp, Webtoon ~2024

Merhabalar.
O kadar yorgunum ki. Enerjim hemen bitiyor sanki ya da yapılacak çok iş var ben yetişemiyorum. Bir de önümde kocaman bir temizlik planı var. Hem de iki ayrı ev için. Gözümde büyüyor daha şimdiden. Sıcak ayrıca yoruyor zaten. Hep ertelediğimi fark edince kısa da olsa yazacağım diye başına oturdum yazının. 
İlk olarak iki gün önce izlediğim filmi seçtim. Kill Your Darlings. Bu eğitim, hukuk ve ucundan romantizme giriyor. Beat kuşağı yazarlarının okullu oldukları dönemi anlatıyor. Filme en sığ yorumumu yapıp savaştan kaçan zengin, okullu çocukların sözde düzene baş kaldırmaları diyorum ben. Gerçek hayattan ayrı tutuyorum tabi. Koca koca yazarlara laf edecek değilim ama filmde ne kadar ayrıcalıklı olduklarını fark etmeyip hep ağlayan kişiler bu aralar beni pek fazlaca sıkıyor. İçgüdüseldir herhalde. Zira şu aralar içgüdülerim pek bir etkiliyor beni. Her an tehlike çanları var kafamda. Ama film çok güzeldi. Ben bayıldım izleyin bence. 
Webtoon için de bir sürü önerim olabilir aslında ama çok uzun yazamayacağım dediğim gibi. Şimdi azıcık dedikodu yapalım. Ben bu aralar bir webtoona düştüm ama ne düşmek. Yatıyorum kalkıyorum o. Aklımdan hiç çıkmıyor. Ay buraya yazmayı bile kıskanıyorum öyle düşünün ama yazacağım yine de. Adı Wet Sand. Ay adı bile güzel. Aşkım benim. Bu webtoon benim karşıma seçim dönemi çıktı. O kafamı öyle güzel meşgul etti ki resmen beni kurtardı. Ondan sonra da ben her üzücü olayda, ülkeyle ilgili her beni boğan haberde bu webtoona sığındım. Sağ olsun canım ülkem hiç boş bırakmadı gündemi o yüzden Wet Sand'le aramız hiç açılmadı. Size de önereyim. Ben Tj'e aşığım. Hatta kendisi benim sevgilim oluyor. Kafamın içinde süren tek taraflı bir ilişki yaşıyoruz. O Ian'ı unutup bana gelene kadar böyle sürecek bakalım. Twitter'da kendisine çokça methiyeler diziyorum. Oradan ilişkimizin gidişatına bakabilirsiniz. Yani benim kafa kırıklığı bu seviyede ona göre. Bu aralar buna çok ihtiyacım var çünkü. Ama şimdi bunları yazarken bile keyiflendim. Böyle böyle atlatacağız. Neyse ne diyoruz kurgular iyi ki var. Ah bir de uyarayım Wet Sand okuduğunuz hiçbir webtoona benzemiyor. Bir de hikayede aşk üçgeni var. Fanları da aşırı kaotik ama ufak detaylar bunlar. :D Bazıları aşk üçgeni sevmiyor da o yüzden. Ah bir de türü bl. Bunu da yazayım. Benden bu kadardı. Wet Sand'e aşkımı yazmalara doyamıyorum ben. Yine yazarım mutlaka. Kendinize iyi bakın.
Mutlulukla kalın.

30 Temmuz 2024 Salı

BCP Temmuz * Psikoloji, Yolculuk, Yaz mevsimi ~2024

Merhabalar.
Haziran ayını atladım ama Temmuz'a yetiştim. Bu ayın temasını okuduğum anda aklıma izlediğim Ru dizisi geldi. Çünkü tam olarak ben yazın taa kendisiyim diye bağrıyor bence. O kadar yazı hissettiren bir diziydi ki benim için. Elbiseler, deniz, karakterlerin sahildeki sahneleri, meyveler, renkler neredeyse her şey yazın geldiğini hissettiriyordu bana. Bu yüzden bu diziyi yazayım dedim. Meryem Uzerli'nin dizisi olduğunu biliyordum ama diğer başrolün Burak Berkay Akgül olduğunu gördüğüm anda izlemeye karar verdim. Dizinin konusu şöyle; Reyan, Urla'da şef olan eşiyle beraber bir restoran işletiyordur. Bir gün aldatıldığını öğrenir ve hem evliliği hem de iş ilişkileri çatırdar. Böyle karmakarışık haldeyken pazarda karşılaştığı 18 yaşındaki bir gençle aralarında zamanla derinleşen bir ilişki başlar. İki karakterin de ayrı ayrı süren hayatları hem bu ilişki hem de yeniden ayağa kaldırılmak istenen Ru isimli restoran sayesinde kesişerek devam eder.
Ben yaş farkı, yasak ilişki, toplumda tepki gören konuları çok severim. Diziyi izlememi sağlayan şeylerden biri de bu oldu. Hani tam olarak beklediğimi verdi mi derseniz pek değil. Güzel bir diziydi ama bir noktada yeter bunu da yerli diziye çevirmeyin dediğim yerler oldu. Çekimler muhteşemdi. Her sahne çok güzeldi. Her bölüm açılışı da ayrı güzeldi. Önce Urla'daki başka insanların yaşamlarını görüyoruz o arada ana karakterlerden biri ile bağlanıyor sahne ve biz de onların çevresinde yaşananları, başka insanlar olduğunu, bir yerleşim yerinde olduklarını hissediyoruz. Daha gerçek bir hava katıyor bu da diziye. Çünkü genel olarak Ru'da geçtiği için o dağın başında izole olmuş yerden çıkıp gerçekten yaşayan insanlar olduğunu da fark ediyoruz. Bu aralarındaki ilişkinin yargılanışını da gerçekçi kılıyor böylece.
Diziyi sanatsal yönü için kesin izleyin. Konusunu benim gibi ayrıca sevdiyseniz yine izleyin. Oyunculara düşkünlüğünüz varsa da izleyin, çok başarılılar. Özellikle Meryem Uzerli'ye bayıldım. Rol yapmıyor gibiydi çoğu yerde. Çok doğaldı ve inanılmaz güzeldi. Bakmalara doyamadım onun sahnelerinde. Ama eğer derseniz ki benim izlemem için her yönden mükemmel olmalı, ortalama üstüne razı değilim o zaman hiç izlemeyin. Ben son bölümü daha izlemedim ama tüm olanı biteni öğrendim. Yani belki tüm dizi o büyük olay üzerine kurulsa daha ilgi çekici olurdu ama oturup düşünce de arada ipuçları vardı gibime geliyor. Şu aralar ailemin yanındayım ve pek kendi alanım yok. O yüzden ayrıca inceleyemedim bu yazıdan önce. O yüzden aklımda kalan kadarıyla söylüyorum bunu. 
Bu kadardı. Umarım okurken keyif almışsınızdır. Çok sıcak her şey fazla fazla geliyor bana. Uzatmadan kaçıyorum o yüzden. Kendinize iyi bakın.
Mutlulukla kalın.

3 Haziran 2024 Pazartesi

BCP Mayıs * Dram, Tarihi, Gotik, İrlanda ~2024

Merhabalar.

Şöyle bir kafamı takvime doğru çevirdim ve Mayıs geçti ben yazıyı yazmadım diye bir uyanış yaşadım. Hemen hızlıca yazacağım çünkü pek vaktim yok. Bu ayın teması dram, tarihi, gotik, İrlanda. Ben bir günde uykusuz kalıp izlediğim Normal People dizisini seçtim bu ay için. Gerçekten beni çok etkiledi. Böyle aşkın ızdırabını çekmeyi sevenler için tam. Yer yer gözyaşlarım pıt pıt döküldü. Çoğu sahnede çenem titredi, sesim kırıldı. Marianne'le kendimi çok özdeşleştirdim. Connell'dan nefret ediyorum onu sevme işini Marianne'e bırakıp tüm nefreti kendi payıma alıyorum. O derece bir nefret. 

Konusuna gelirsek; İralanda'da yaşayan iki lise öğrencisi Marianne ve Connell, Connell'ın annesinin Marianne'lerin evinde çalışması ile birbirlerini tanımaktadırlar. Aynı okula giden ikili Marianne'in dışarıdan soğuk tavrına kıyasla evde arkadaşlık kurmayı başarırlar. Zamanla bu arkadaşlık aşka dönüşür ama ergenlik bunu mahvetmeyi başarır. Devamında da Connell'ın rezillikleri bu mahvoluşu sürdürür. Malesef objektif olamayacağım. Çok kızgınım ona. Daha fazla detay da veremeyeceğim. Kitabı da var ama asla okumayın hiç güzel değil bence. Dizisi daha güzel. Hatta dizisi fazla güzel. Çok güzel işlemişler. Çekim açıları ve kurgu çok başarılı. Kitap okuyormuşsunuz hissini de veriyor bence. Bir de bir arkadaşım izleyip bazı sahnelerin çok falza çıplaklık içermesinden rahatsız olmuş. Uyarayım ben de dizide çıplaklık fazlaca mevcut. Rahatsız olacaksanız pas geçin. Ama dizi çok iyi, oyunculuklar mükemmel. Zaten oyunculuklar bu kadar iyi olmasa şu an Connell'ı oynayan oyuncudan da nefret ediyor olurdum o deree bilendim çocuğa. 

Neyse ben kaçıyorum şimdi. Geç oldu, kısa oldu ama olsun artık. Temmuz sonrası kendimi sarsıp bloga yaz çabuk diye darlayacağım kendimi. Hikaye de yazmak istiyorum bu sefer. Canım kurgu yazmak istiyorum. Bildiğiniz canım çekiyor bu aralar. Ders çalışmam lazım ya hep bundan olmadık işlere özenmem. Kendinize iyi bakın.

Mutlulukla kalın.

23 Mayıs 2024 Perşembe

İlk Seramik Kupamı Yaptım. Bi Kahve?

Merhabalar.

Sizlere mutlulukla ilk seramik kupamı yaptığımı duyurmak istiyorum. Blogda pek çok kez seramikle kendi kendime yaptığım şeylere yer verdim. Çoğunluğu takılardı. Bazı şeyleri yapıp kullansam da buraya yazmadım. Bu şekilde seramik birkaç yıldır hayatımda kalıcı bir yer edindi. Havaya kuruyanlar dışında fırınlanan seramiği de denemek istiyordum. Birçok kurs var bu şekilde. Ben de benim yaşadığım yerde karşıma çıkan bir reklamla araştırdım ve kupa yapımı atölyesine katılmaya karar verdim. Ortaya bu güzellik çıktı. Bu kupa anneme anneler günü hediyesi. Henüz ona veremedim ama bir araya geldiğimiz ilk an vereceğim. Sadece resimini görebildi şu an için. 

Öncelikle kupa şablonunu yapıp modele göre süslemelerimi hazırlamakla başladım. Bir sürü fikir vardı ama genel olarak cıvıl cıvıl bir şey yapmak istiyordum.



Çamurlu elle içilen kahve bir başkaymış öyle dediler. Belki ileride ben de atölyemde böyle diyerek kahve yaparım kendime. Çok heveslendim bu düşünceye.


Süsleri kupaya istediğim gibi yapıştırdım. Biraz acemilik yaptım burada. Normalde alt yüzeyi tırtıklamak gerekiyor. Biliyordum da ama o an yapmadım nedense. Gerek görmedim ama küçük parçalarda da gerekliymiş. Siz yaparsanız unutmayın.




Boyadım. Her yerini görün. 





Fırına gitmeden çnceki hali de böyle. Teslim almak uzun sürdü ama beklemeye değdi. 





Bu kadardı. Kursa çok ilgili ve samimiydi gerçekten. İleride kendi kazancım olunca bol bol giderim. Siz de böyle kurslar bulursanız fırsat verin derim. Kendinize iyi bakın.

Mutlulukla kalın.