Merhabalar.
Birikmiş film yazılarını tam gaz yazmayı umuyorum artık. Bugün sizlere tam bir gangster filmini tanıtmaya geldim.
Kore'deki en iyi oyuncular listesi isteseler ilk sıralarda yer vereceğim Jo In Sung oynuyor baş rolde. Oyuncuya bayılıyorum. Hangi yapımını izlesem hayran kaldım.Onun içinde olduğu işlerde kalitesizini görmedim daha diyebilirim.
Geleceği dört gözle beklerken geçmişi özleyen bana... Yaşadığımı hissetmek için kendime öncesinden birkaç anı... En güzel hatıralar şu an içimden geçen duygulardır.
30 Aralık 2018 Pazar
27 Aralık 2018 Perşembe
İnstagram Beni de Ele Geçirdi
Merhabalar.
Bugün sizlere yeni sosyal mecramı tanıtmaya geldim. Kısa tutup hemen gideceğim.
En sevmediğim ve hesap açmamak için var gücümle direndiğim bir sosyal ağ olmasına rağmen sonunda ben de bir instagram hesabı açtım. Nedenine gelecek olursak hobilerimle ilgili fikirleri daha rahat takip etmek diyebilirim. Çünkü birbirinden güzel sayfalar var. Daha yeni keşif aşamasında olduğum için de denizin içindeki minicik bir balık gibi hissediyorum kendimi. Yavaş yavaş paylaşım durumlarını, hayatım boyunca ilk defa dün attığım hikaye olayını öğreneceğimi umuyorum. Beni bu yaban ellerde yalnız bırakmak istemezseniz kullanıcı adım burada(bonheur_mutluluk.icin). Tıklayıp ziyaretime gelin. Haberleşelim, kaynaşalım.
Kendinize çok iyi bakın.
Mutlulukla kalın.
Bugün sizlere yeni sosyal mecramı tanıtmaya geldim. Kısa tutup hemen gideceğim.
En sevmediğim ve hesap açmamak için var gücümle direndiğim bir sosyal ağ olmasına rağmen sonunda ben de bir instagram hesabı açtım. Nedenine gelecek olursak hobilerimle ilgili fikirleri daha rahat takip etmek diyebilirim. Çünkü birbirinden güzel sayfalar var. Daha yeni keşif aşamasında olduğum için de denizin içindeki minicik bir balık gibi hissediyorum kendimi. Yavaş yavaş paylaşım durumlarını, hayatım boyunca ilk defa dün attığım hikaye olayını öğreneceğimi umuyorum. Beni bu yaban ellerde yalnız bırakmak istemezseniz kullanıcı adım burada(bonheur_mutluluk.icin). Tıklayıp ziyaretime gelin. Haberleşelim, kaynaşalım.
Kendinize çok iyi bakın.
Mutlulukla kalın.
25 Aralık 2018 Salı
Öneri Makinesi Yılbaşı Çekilişi
Merhabalar.
Benim çooook severek takip ettiğim Öneri Makinesi blogunun yılbaşı çekilişi var. Buradan duymayanlara duyurulur. Blogu bilmeyenlerse çok şey kaçırıyor derim. Sinema, müzik, kitap yani insanın ruhuna iyi gelen her şeyi en üst düzey şekilde öğrenmek isterseniz mutlaka göz atın. Deneyimlerine çok özendiğim birisi. Tavsiyelerinin de sonuna kadar arkasındayım. Merak edenler buraya tıklayarak çekilişe ışınlanabilirler.
Mutlulukla kalın.
Benim çooook severek takip ettiğim Öneri Makinesi blogunun yılbaşı çekilişi var. Buradan duymayanlara duyurulur. Blogu bilmeyenlerse çok şey kaçırıyor derim. Sinema, müzik, kitap yani insanın ruhuna iyi gelen her şeyi en üst düzey şekilde öğrenmek isterseniz mutlaka göz atın. Deneyimlerine çok özendiğim birisi. Tavsiyelerinin de sonuna kadar arkasındayım. Merak edenler buraya tıklayarak çekilişe ışınlanabilirler.
Mutlulukla kalın.
22 Aralık 2018 Cumartesi
Seramik Hamuru İle Takı Yapımı
Merhabalar.
Evde olduğum bu sürede üniversitede vakit bulamadığım pek çok şeyi yapmaya çalışıyorum. Adeta bir hobi canavarı oldum diyebilirim. Elimi atmadığım şey kalamayacak yakında diye korkuyorum. Ama benim gibi evde bekleyenlere de bu durumu sonuna kadar öneriyorum. Çünkü bir şeylerle uğraşmadığım sürelere kıyasla daha enerjik ve mutlu hissediyorum hobilere vakit ayırdığımda. Kısaca sizlere nasıl seramikten takı yapılacağını anlatacağım ve kendi yaptığım modelleri göstereceğim. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarda belirtin lütfen. Çünkü güzel mi oluyor yoksa pek beceremiyor muyum hala bu ikilem içindeyim. Objektif bakış açıları ileride vereceğim kararlarda etkili olacak.
Gelelim kullandığım malzemeye ben Das marka hava ile kuruyan bir seramik hamuru kullandım.
Evde olduğum bu sürede üniversitede vakit bulamadığım pek çok şeyi yapmaya çalışıyorum. Adeta bir hobi canavarı oldum diyebilirim. Elimi atmadığım şey kalamayacak yakında diye korkuyorum. Ama benim gibi evde bekleyenlere de bu durumu sonuna kadar öneriyorum. Çünkü bir şeylerle uğraşmadığım sürelere kıyasla daha enerjik ve mutlu hissediyorum hobilere vakit ayırdığımda. Kısaca sizlere nasıl seramikten takı yapılacağını anlatacağım ve kendi yaptığım modelleri göstereceğim. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarda belirtin lütfen. Çünkü güzel mi oluyor yoksa pek beceremiyor muyum hala bu ikilem içindeyim. Objektif bakış açıları ileride vereceğim kararlarda etkili olacak.
Gelelim kullandığım malzemeye ben Das marka hava ile kuruyan bir seramik hamuru kullandım.
Piyasada bulabildiğim hava ile kuruyan hamurlardan daha sağlam olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında birde fırınlanan Fimo hamurları var. Siz isterseniz onları da alabilirsiniz.
Öncelikle kağıt hamuru yapısında bir hamur Das. Çok sert değil ancak ayrıntılı şekil vermek çok zor bence. Dağılabiliyor veya kesmek istediğinizde sıfır bir kesik oluşmuyor. Kenarlarda kalıntılar kalıyor.
Size tavsiyem paketi açtıktan sonra hamurunuzu streçlemeniz böylece hava almayacaktır. Çünkü hava ile kuruduğu için biraz bile açık kalsa artık işinize yaramaz hale gelebilir.
Hamuru bir süre elinizde yoğurduktan sonra bir merdane ya da ona benzer bir şeyle açıyoruz. Burada zemin kağıt ama siz soyulma olduğunu görürseniz poşet vb. bir şey üzerinde de çalışabilirsiniz.
Benim yapmak istediğim bir kaç model vardı bu yüzden onlara uygun şekillerde kestim hamurumu.
Ben modelleri Pinterest'ten buldum. Clay etiketi ile aratırsanız birbirinden farklı sonucu görebilirsiniz. Yaptığınız şeklin kalınlığına göre iki üç gün bekliyoruz ve daha sonra kuruyan şekillerimizi zımpara yardımıyla düzeltiyoruz. Üzerinde kalan tozları fırça ile temizleyip bir ıslak mendille kalanları siliyoruz. Çok bastırıp bozmayın çünkü haifif bir yumuşama oluyor ıslak mendil ile silerken. Daha sonra arzu ettiğimiz şekilde boyalarla süslüyoruz. Ben akrilik ve sulu boya kullanıyorum. Akrilik boya soyulma yapıyor ama bunu engellemek için vernik sürebilirsiniz. Benim verniğim olmadığı için kullanmadım.
Tüm işlemler bittikten sonra son halleri böyle oldu. Resimde gördüğünüz boncukları daha önce yapmıştım bugün de takı teli yardımıyla birbirine geçirip kenarlarını kıvırdım. Oralara zincir takıp kolye olarak kullanmayı düşünüyorum.
Ayrıca bizim evin küçüğüne de bir kaç şey yapmadan olmazdı. Hala seninki çok benimki az diye sitem ediyor. En sevdiği karakter olan Batman'in kolyesi ve benim gönlümden kopan Baymax. Baymax karakterine bayılıyorum bu arada bilmeyenler Big Hero 6 animasyonunu izleyebilirler.
Gelelim önceden yaptığım çalışmalara. Aşağıya bırakıyorum lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin. Açıkçası bugün yaptıklarım pek içime sinmedi ama yine de baktıkça alışacağımı düşünüyorum. Hep öyle oluyor çünkü. :)
Eğer takı dışında bir şeyler yapmak isterseniz çok güzel dekoratif eşyalar da yapabilirsiniz. Daha önce yazdığım Youtube kanal önerileri yazımda paylaştığım bazı kanallarda seramik hamuru ile yapılan çalışmaları bulabilirsiniz. O yazıyı okumak için tık tık.
Burada yapıp bir sonuca ulaşamadığım çalışmaları koydum belki fikir olur. Ama kenarda öylece duruyorlar. :(
Evet benim naçizane uğraşlarım bunlar. Sağlam oluyorlar ama tabi çok da zorlamamak lazım diye düşünüyorum. Yere düşünce illa ki kırılacaktır. O yüzden korunaklı muhafaza ediniz. Fikir ve önerilerinize açığım. En sevdiğiniz modelleri belirtirseniz de ayrıca mutlu olurum. Herkese keyifli bir hayat diliyorum. Yeni bir hobi arayışında olanlara da tavsiyem. Yapması çok keyifli.
Benden bu kadar.
Mutlulukla kalın.
14 Aralık 2018 Cuma
Destination Wedding - Film
Merhabalar.
Bugün sizlere uzun bir aradan sonra film tanıtımıyla geldim. Bu sıralar daha çok dizi-film yazısı yazmak istiyorum. Çünkü izleyip, beğenip yazmadığım pek çok film varmış onu fark ettim. Hem bana uğraş olur hem de aramızda merak edenler olursa keyifli zaman geçirmiş olur.
Evet şimdi filmimize geçiyorum. Öncelikle bu filmin internetteki yorumlarına bakarsanız 'izlemeyin', 'vakit kaybı', 'anca konuşuyorlar', 'Keanu Reeves için geldim ama hiç sevmedim' şeklinde cümlelerle karşılaşabilirsiniz. Ben bu yorumlar yüzünden çok ikilemde kaldım bu yüzden şuraya filme bayılan biri olarak yorum bırakayım da azıcık ilgisi olup da olumsuz yorumlar yüzünden çekinenler hemen açıp izlesin. :)
İlk olarak evet filmde hep konuşuyorlar. Ama bence bu filmi sevmemin en büyük nedeni zaten. Keanu Reeves filmlerini sevenler genelde aksiyon bekliyor ondan anladığım kadarıyla. Şu an onun başka filmini izledim mi hiç hatırlamıyorum. Aksiyon severim ama oyuncuyu sevmemin nedeni öncelikli olarak internette onun adına yazılan postlar. Ne kadar samimi olduğu, hayatı zorluklarla geçse de hep kendi olarak kalması gibi pek çok övgü dolu yazı okudum onun hakkında ve itiraf ediyorum filmi ben de sırf onun için merak ediyordum. Kadın başrol de çok tanınan biri, Winona Ryder. Zaten ikili daha önce de beraber çalışmış.
Film konusuna gelirsek, iki kişi bir düğüne gitmek için yola çıkarlar. Önce evlerindeki doğal halleriyle evden ayrılışlarını görürüz. Hava alanında aynı uçağa binmek için sırada beklerken bir anda konuşmaya başlarlar. Daha önce tanışmıyorlardır, birbirlerine adlarını bile söylemeden direk bir tartışma ortamına dönüşür sohbet. Daha sonra aynı uçakta yan yana düşen ikilimiz aynı çiftin düğününe gittiğini hatta kadının damadın eski nişanlısı, adamınsa damadın üvey kardeşi olduğunu öğreniriz. Gıyaben birbirlerini tanıyan ikilinin belki de tek ortak noktaları damattan hoşlanmamaları, düğüne zorla gitmeleri ve aşırı derece ben ne dersem doğrudur bakış açısına sahip olmaları. Filmde bunu narsistlik olarak yansıtmışlar. Ama bana pek öyle gelmedi çünkü geri kalan hayatlarında o kadar kırılmış ve tecrübe ettikleri ya da gözlemledikleri kadarıyla hayattan o kadar korkmuşlar ki kendilerini aksi bir insan kalıbına sokup korumaya almışlar. Hani şu eski Türk filmlerinde aksi, ihtiyar adam vardır. Ama aslında böyle olmasının nedeni zamanında bir yakınını kaybetmesidir falan. O tarz bence.
*Bu kısımdan sonra spoi olabilir. Olayları yazmadım sadece kendi fikrimi yazdım. Yine de böyle şeyleri çok kafaya takan biriyseniz izledikten sonra okumanızı öneririm.
Filmde diğer oyuncuların hiç repliği yok zaten onlara sıra gelmiyor. :) Tüm film ikilinin her şey hakkındaki konuşmalarıyla geçiyor. Bir klişe vardır bir daha görmeyeceğini düşündüğün bir insana tüm sırlarını anlatıp rahatlarsın falan filan. Ben buna pek inanmadığım için böyle alaya alıyorum bu arada. Bu ikili de böyle bir edayla -ama doğrudan bu belirtilmiyor- birbirlerine başlarından geçen çoğu trajik ama izlerken size komik gelen olayları anlatarak sohbeti sürdürürler.
Aslında bu sürekli konuşma havasının bir diğer güzelliği de artık kimsenin birbiriyle konuşmuyor olması. Düşünsenize ne zaman bir yerde sıra beklerken yanınıza gelen biriyle sohbet ettiniz? Ya da ilişki yaşayan çiftlerin kaçı her düşündüğünü direk karşısındakine söylüyor? Evli olanlar bile birbirlerini tolere etme adı altında halı altına süpürdükleri sıkıntılarla yaşıyor ve artık o halı onları saklayamadığında bir oda dolusu pislikle burun buruna geliyorlar. O saatten sonra da hiçbir şey toparlanamıyor. Neyse filme dönelim.
Kadın uslanmaz bir aşıktır, hala eski nişanlısı ile yaşadıklarını atlatamamıştır. Erkek, annesinin peş peşe yaptığı evlilikler ve çalkantılı ayrılıklarından bıkmış kendini herkesten soyutlamış, çekilmez biridir. Ve bu ikili birbirlerine düşüncelerini kabul ettirme -ama her konuda bir fikirleri var- çabasına girerler.
Klasik bir romantik komediden uzak ama tam bir romantik komedi. Yönetmenin daha önce 5'ten 7'ye filmini de izlemiş ve çok sevmiştim. İzlemeyenler varsa mutlaka ona da bir şans verin harika bir film. Yönetmenin dilini çok sevdim. Diğer filmlerini izlemeyi düşünüyorum özellikle senaristliğini yaptığı filmleri. Ayrıca fildeki doğa manzaraları da çok güzeldi. Araştırıp oralara gitmek isterdim.
Filme gelen bir diğer yorumda en umutsuz insanın bile aşkı bulacağı şeklindeydi. Evet bakış açısına göre böyle diyebiliriz. Ama bundan daha derin bir anlamı vardı. Açıkçası ben artık aşkın varlığına inanmıyorum. Şu an olduğumuz kişiliklerle aşık olmamız imkansız. Çünkü en başta hepimiz benciliz, sevmeyi bilmiyoruz. En çok sevdiğimiz kişi kendimiziz. Ama yine de bir ilişkiden çıkıp diğerine atılmamıza engel değil bu. Belki de bu kadar yüzeyselleştiğimiz için biriyle olmadıysa Dünya'nın geri kalanı bizi bekliyor kafasında yaşıyoruz. Karşımızdaki insana değil o an yaşadığımız ilişkiye daha çok anlam yüklüyoruz. Ama bence bu filmin sonunda bunun tam tersi oluyor. Kadın ilişkiden yeni çıkmış ama hala aşka açık, adamın aile hayatı berbat bu yüzden ilişkilerden korkuyor ama günün sonunda yapmadıkları için pişman olmak onu daha çok korkutuyor. Dünya'nın geri kalanından birini değil onu istiyor.
İkili birbirlerine şans verse de bunun felaketle sonuçlanmayacağı da kesin değil. Hele ki o karakterdeki iki kişinin ilişkisi. Ama yaşıyoruz değil mi? Ve sabun köpüğü içinde yanıltıcı bir mutluluk hayatın içinde yok. Acı, stres, koşuşturma ve tüm bu yüklerle başa çıkmamızı sağlayan sevgi var. Bu yüzden bu film bana bunları düşündürdüğü için çok sevdim. Tabii siz bu kadar irdelemez sadece konuşmaları dinleyip geçerseniz aynı etkiyi alamayabilirsiniz.
* Muhtemel spoi sonu.
Oyuncuların bu filmi neden kabul ettiğine gelecek olursak. Bu kadar harika işler başarmış ve sevilen iki oyuncu romantik komedide neden oynar? Çünkü film içinde süper bir rol kabiliyeti barındırıyor. Karakterler çok gerçek yazılmış, evet ama oyuncularda çok gerçekçi rol yapmışlar. Her sahnede tam olarak insanlar. Yani beceriksizlikleri ve tepkileri çok gerçek. Bu tarz filmlerde estetik çok önemlidir bence. Göze güzel ve romantik gözükecek sahneler olsun istenir. Özellikle karakterlerin yakınlaştıkları sahnelerde ama bu filmde bu kaygıya gidilmemiş ve bence çok da iyi olmuş.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Kafamı zor topladığım bir yazı oldu. Bana çok anlamlı gelen ama herkese bu duygunun geçmeyeceğini düşündüğüm bir film. Bu tarzı seviyorsanız ve klişeden sıkıldıysanız izleyin derim. Yorumlarda fikrinizi belirtirseniz süper olur ama sevmediyseniz çok da gömmeyin n'olur. Ben çok sevdim nedense ponçik kalbim kırılmasın. :D Bu arada bir süredir ekran görüntüsü alamıyorum bilgisayarda o yüzden resim yükleyemedim. O da sürpriz olsun ya da göz ucuyla Google'lı bir karıştırın fikir alma açısından.
Mutlulukla kalın.
Bugün sizlere uzun bir aradan sonra film tanıtımıyla geldim. Bu sıralar daha çok dizi-film yazısı yazmak istiyorum. Çünkü izleyip, beğenip yazmadığım pek çok film varmış onu fark ettim. Hem bana uğraş olur hem de aramızda merak edenler olursa keyifli zaman geçirmiş olur.
Evet şimdi filmimize geçiyorum. Öncelikle bu filmin internetteki yorumlarına bakarsanız 'izlemeyin', 'vakit kaybı', 'anca konuşuyorlar', 'Keanu Reeves için geldim ama hiç sevmedim' şeklinde cümlelerle karşılaşabilirsiniz. Ben bu yorumlar yüzünden çok ikilemde kaldım bu yüzden şuraya filme bayılan biri olarak yorum bırakayım da azıcık ilgisi olup da olumsuz yorumlar yüzünden çekinenler hemen açıp izlesin. :)
İlk olarak evet filmde hep konuşuyorlar. Ama bence bu filmi sevmemin en büyük nedeni zaten. Keanu Reeves filmlerini sevenler genelde aksiyon bekliyor ondan anladığım kadarıyla. Şu an onun başka filmini izledim mi hiç hatırlamıyorum. Aksiyon severim ama oyuncuyu sevmemin nedeni öncelikli olarak internette onun adına yazılan postlar. Ne kadar samimi olduğu, hayatı zorluklarla geçse de hep kendi olarak kalması gibi pek çok övgü dolu yazı okudum onun hakkında ve itiraf ediyorum filmi ben de sırf onun için merak ediyordum. Kadın başrol de çok tanınan biri, Winona Ryder. Zaten ikili daha önce de beraber çalışmış.
Film konusuna gelirsek, iki kişi bir düğüne gitmek için yola çıkarlar. Önce evlerindeki doğal halleriyle evden ayrılışlarını görürüz. Hava alanında aynı uçağa binmek için sırada beklerken bir anda konuşmaya başlarlar. Daha önce tanışmıyorlardır, birbirlerine adlarını bile söylemeden direk bir tartışma ortamına dönüşür sohbet. Daha sonra aynı uçakta yan yana düşen ikilimiz aynı çiftin düğününe gittiğini hatta kadının damadın eski nişanlısı, adamınsa damadın üvey kardeşi olduğunu öğreniriz. Gıyaben birbirlerini tanıyan ikilinin belki de tek ortak noktaları damattan hoşlanmamaları, düğüne zorla gitmeleri ve aşırı derece ben ne dersem doğrudur bakış açısına sahip olmaları. Filmde bunu narsistlik olarak yansıtmışlar. Ama bana pek öyle gelmedi çünkü geri kalan hayatlarında o kadar kırılmış ve tecrübe ettikleri ya da gözlemledikleri kadarıyla hayattan o kadar korkmuşlar ki kendilerini aksi bir insan kalıbına sokup korumaya almışlar. Hani şu eski Türk filmlerinde aksi, ihtiyar adam vardır. Ama aslında böyle olmasının nedeni zamanında bir yakınını kaybetmesidir falan. O tarz bence.
*Bu kısımdan sonra spoi olabilir. Olayları yazmadım sadece kendi fikrimi yazdım. Yine de böyle şeyleri çok kafaya takan biriyseniz izledikten sonra okumanızı öneririm.
Filmde diğer oyuncuların hiç repliği yok zaten onlara sıra gelmiyor. :) Tüm film ikilinin her şey hakkındaki konuşmalarıyla geçiyor. Bir klişe vardır bir daha görmeyeceğini düşündüğün bir insana tüm sırlarını anlatıp rahatlarsın falan filan. Ben buna pek inanmadığım için böyle alaya alıyorum bu arada. Bu ikili de böyle bir edayla -ama doğrudan bu belirtilmiyor- birbirlerine başlarından geçen çoğu trajik ama izlerken size komik gelen olayları anlatarak sohbeti sürdürürler.
Aslında bu sürekli konuşma havasının bir diğer güzelliği de artık kimsenin birbiriyle konuşmuyor olması. Düşünsenize ne zaman bir yerde sıra beklerken yanınıza gelen biriyle sohbet ettiniz? Ya da ilişki yaşayan çiftlerin kaçı her düşündüğünü direk karşısındakine söylüyor? Evli olanlar bile birbirlerini tolere etme adı altında halı altına süpürdükleri sıkıntılarla yaşıyor ve artık o halı onları saklayamadığında bir oda dolusu pislikle burun buruna geliyorlar. O saatten sonra da hiçbir şey toparlanamıyor. Neyse filme dönelim.
Kadın uslanmaz bir aşıktır, hala eski nişanlısı ile yaşadıklarını atlatamamıştır. Erkek, annesinin peş peşe yaptığı evlilikler ve çalkantılı ayrılıklarından bıkmış kendini herkesten soyutlamış, çekilmez biridir. Ve bu ikili birbirlerine düşüncelerini kabul ettirme -ama her konuda bir fikirleri var- çabasına girerler.
Klasik bir romantik komediden uzak ama tam bir romantik komedi. Yönetmenin daha önce 5'ten 7'ye filmini de izlemiş ve çok sevmiştim. İzlemeyenler varsa mutlaka ona da bir şans verin harika bir film. Yönetmenin dilini çok sevdim. Diğer filmlerini izlemeyi düşünüyorum özellikle senaristliğini yaptığı filmleri. Ayrıca fildeki doğa manzaraları da çok güzeldi. Araştırıp oralara gitmek isterdim.
Filme gelen bir diğer yorumda en umutsuz insanın bile aşkı bulacağı şeklindeydi. Evet bakış açısına göre böyle diyebiliriz. Ama bundan daha derin bir anlamı vardı. Açıkçası ben artık aşkın varlığına inanmıyorum. Şu an olduğumuz kişiliklerle aşık olmamız imkansız. Çünkü en başta hepimiz benciliz, sevmeyi bilmiyoruz. En çok sevdiğimiz kişi kendimiziz. Ama yine de bir ilişkiden çıkıp diğerine atılmamıza engel değil bu. Belki de bu kadar yüzeyselleştiğimiz için biriyle olmadıysa Dünya'nın geri kalanı bizi bekliyor kafasında yaşıyoruz. Karşımızdaki insana değil o an yaşadığımız ilişkiye daha çok anlam yüklüyoruz. Ama bence bu filmin sonunda bunun tam tersi oluyor. Kadın ilişkiden yeni çıkmış ama hala aşka açık, adamın aile hayatı berbat bu yüzden ilişkilerden korkuyor ama günün sonunda yapmadıkları için pişman olmak onu daha çok korkutuyor. Dünya'nın geri kalanından birini değil onu istiyor.
İkili birbirlerine şans verse de bunun felaketle sonuçlanmayacağı da kesin değil. Hele ki o karakterdeki iki kişinin ilişkisi. Ama yaşıyoruz değil mi? Ve sabun köpüğü içinde yanıltıcı bir mutluluk hayatın içinde yok. Acı, stres, koşuşturma ve tüm bu yüklerle başa çıkmamızı sağlayan sevgi var. Bu yüzden bu film bana bunları düşündürdüğü için çok sevdim. Tabii siz bu kadar irdelemez sadece konuşmaları dinleyip geçerseniz aynı etkiyi alamayabilirsiniz.
* Muhtemel spoi sonu.
Oyuncuların bu filmi neden kabul ettiğine gelecek olursak. Bu kadar harika işler başarmış ve sevilen iki oyuncu romantik komedide neden oynar? Çünkü film içinde süper bir rol kabiliyeti barındırıyor. Karakterler çok gerçek yazılmış, evet ama oyuncularda çok gerçekçi rol yapmışlar. Her sahnede tam olarak insanlar. Yani beceriksizlikleri ve tepkileri çok gerçek. Bu tarz filmlerde estetik çok önemlidir bence. Göze güzel ve romantik gözükecek sahneler olsun istenir. Özellikle karakterlerin yakınlaştıkları sahnelerde ama bu filmde bu kaygıya gidilmemiş ve bence çok da iyi olmuş.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Kafamı zor topladığım bir yazı oldu. Bana çok anlamlı gelen ama herkese bu duygunun geçmeyeceğini düşündüğüm bir film. Bu tarzı seviyorsanız ve klişeden sıkıldıysanız izleyin derim. Yorumlarda fikrinizi belirtirseniz süper olur ama sevmediyseniz çok da gömmeyin n'olur. Ben çok sevdim nedense ponçik kalbim kırılmasın. :D Bu arada bir süredir ekran görüntüsü alamıyorum bilgisayarda o yüzden resim yükleyemedim. O da sürpriz olsun ya da göz ucuyla Google'lı bir karıştırın fikir alma açısından.
Mutlulukla kalın.
27 Kasım 2018 Salı
Hareketsiz Yaşam, Minik Adımlarla Hastalıkları Kendine Çeken Bir Mıknatıs!
Merhabalar.
Başlıktan da anlaşıldığı üzere bugün karalama yapmaya geldim. Kendi hayatımda bir süredir küçük ama hayat kalitemi düşüren hastalıklarla uğraşıyorum. Yine de buna da şükür tabi ki. Tedavisi var ve beni güçten düşürmüyor ama neden hasta olduğum konusuna gelince kendimi suçlu hissettiriyor.
En öncelikli nedeni hareketsizlikmiş ve bir de az su tüketimi. Bu yüzden ben de evde yapabileceğim sporlara ve bol su tüketimine dikkat etmeye başladım. Şimdilik süperim diyemem çünkü çok yeni ama en azından hayatımla ilgili, bedenimle ilgili olumlu bir karar almış olmak kendimi iyi hissettiriyor.
Bu yazıyı yazma nedenim ise her hastalığın belli nedenlerinin mutlaka bu ikisi olduğunu gördüm. Her tedavi programında önerilenler hareket etmek ve su tüketim oluyor. Ben daha önce de yapmadığımın farkındaydım ama bu kadar doğrudan bir şekilde sağlığımda geri döndürmesi uzun zaman alacak hasarlar oluşabileceğini açıkçası bilmiyordum. Şimdi ise uzun zaman süreceğinin farkında olsam da daha sağlıklı yaşamak için bir ucundan tutuyorum hayatımı.
Siz de kendinizi, bedeninizi bir sorgulayın. Belki de şikayetleriniz temelinde bu eksiklikler vardır.
İnsan hep başlayacağım deyip erteler. Kendim bunun en belirgin örneğiyim. Diğer yazılarımda da bunu sıkça belirtiyorum zaten. Ama bir kez olsun sonra demeyip o an yapmak gerçekten bir adım atmış olmak kendinizi çok iyi hissettiriyor.
Benim diyeceklerim bu kadar. Aramızda da hastalıklarla uğraşanlar varsa en kısa zamanda şifa diliyorum. Günümüzde bize zarar veren bu kadar etken varken bir yandan kendimizi tazelemeyi başarabiliriz umarım.
Mutlulukla kalın.
Başlıktan da anlaşıldığı üzere bugün karalama yapmaya geldim. Kendi hayatımda bir süredir küçük ama hayat kalitemi düşüren hastalıklarla uğraşıyorum. Yine de buna da şükür tabi ki. Tedavisi var ve beni güçten düşürmüyor ama neden hasta olduğum konusuna gelince kendimi suçlu hissettiriyor.
En öncelikli nedeni hareketsizlikmiş ve bir de az su tüketimi. Bu yüzden ben de evde yapabileceğim sporlara ve bol su tüketimine dikkat etmeye başladım. Şimdilik süperim diyemem çünkü çok yeni ama en azından hayatımla ilgili, bedenimle ilgili olumlu bir karar almış olmak kendimi iyi hissettiriyor.
Bu yazıyı yazma nedenim ise her hastalığın belli nedenlerinin mutlaka bu ikisi olduğunu gördüm. Her tedavi programında önerilenler hareket etmek ve su tüketim oluyor. Ben daha önce de yapmadığımın farkındaydım ama bu kadar doğrudan bir şekilde sağlığımda geri döndürmesi uzun zaman alacak hasarlar oluşabileceğini açıkçası bilmiyordum. Şimdi ise uzun zaman süreceğinin farkında olsam da daha sağlıklı yaşamak için bir ucundan tutuyorum hayatımı.
Siz de kendinizi, bedeninizi bir sorgulayın. Belki de şikayetleriniz temelinde bu eksiklikler vardır.
İnsan hep başlayacağım deyip erteler. Kendim bunun en belirgin örneğiyim. Diğer yazılarımda da bunu sıkça belirtiyorum zaten. Ama bir kez olsun sonra demeyip o an yapmak gerçekten bir adım atmış olmak kendinizi çok iyi hissettiriyor.
Benim diyeceklerim bu kadar. Aramızda da hastalıklarla uğraşanlar varsa en kısa zamanda şifa diliyorum. Günümüzde bize zarar veren bu kadar etken varken bir yandan kendimizi tazelemeyi başarabiliriz umarım.
Mutlulukla kalın.
25 Kasım 2018 Pazar
Online Kitap Kulübü Duyurusu
Merhabalar.
Son yazılarımdan birinde sevdiğim Youtube kanallarını anlatmıştım. Orada bahsettiğim kanalların birinde başlatılan bir kitap kulübü etkinliği var. Farklı bir deneyim olsun derseniz ya da ayrıca ilginiz varsa tavsiye ederim. Kanal sahibinin fikirleri benim çok hoşuma gidiyor. Evdeyken de kitaplar hakkında konuşacak pek kimsem yok o yüzden ben bir deneyeceğim. Devamını getirebilirsem ne mutlu bana. Siz de denemek isterseniz videonun linkini aşağıya bırakıyorum. Detayları oradan öğrenebilirsiniz. Katılmak isterseniz bana da yazın lütfen. Belki birbirimizi Youtube'ta da buluruz.
Video için buraya tık tık.
Mutlulukla kalın.
Son yazılarımdan birinde sevdiğim Youtube kanallarını anlatmıştım. Orada bahsettiğim kanalların birinde başlatılan bir kitap kulübü etkinliği var. Farklı bir deneyim olsun derseniz ya da ayrıca ilginiz varsa tavsiye ederim. Kanal sahibinin fikirleri benim çok hoşuma gidiyor. Evdeyken de kitaplar hakkında konuşacak pek kimsem yok o yüzden ben bir deneyeceğim. Devamını getirebilirsem ne mutlu bana. Siz de denemek isterseniz videonun linkini aşağıya bırakıyorum. Detayları oradan öğrenebilirsiniz. Katılmak isterseniz bana da yazın lütfen. Belki birbirimizi Youtube'ta da buluruz.
Video için buraya tık tık.
Mutlulukla kalın.
23 Kasım 2018 Cuma
Kaktüsümüz Çiçek Açtı :)
Merhabalar.
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Bugünlerde üzerimde bir neşe var nedense. Bunun bir nedeni de kaktüsün çiçek açması bana göre. Annem salonu tam bir bahçe haline getirmişti uzun zaman önce. Çeşit çeşit orkideler, saksıda rengarenk çiçekler, kaktüsler, geniş yapraklı ama adını bilmediğim annelerin vazgeçilmezi o büyük bitkiden... Yani aklınıza ne gelirse. Kimde bir çiçek beğendi hemen bir parça isteyip dikiyor. Şu an hiçbiri çiçekli değil ama bahar gelince onları da paylaşabilirim isterseniz.
Gelelim başlığımıza dört beş ayda bir kaktüsümüzün biri çiçek açıyor artık. Önce bir tomurcuk oluşuyor. Birkaç hafta içinde o tomurcuk uzun bir sap şeklini alıyor. Birkaç güne de açıp bembeyaz çiçekler çıkarıyor.
Bunlar pek sevgili kaktüslerimiz. Pencerenin önünde duruyorlar ve bu kadar tomurcuk oluştuğuna göre de hallerinden memnunlar galiba. Eğer daha sağlam bilgisi olan varsa önerilere açığız tabi ki. Bir de nedense içlerinden sadece biri çiçek açıyor. Diğerleri ne zaman açacak diye merak etmiyor değilim.
Bu resimde de önce ve sonrası olmak üzere iki halini görüyoruz. Bu arada dikkat çiçekler en fazla iki gün dayanıyor. Daha sonra kendiliğinden kopup düşüyor. Ama renkleri ve dokuları muhteşem. Kaktüs gibi dikenli bir bitkiden belki de dokunabileceğiniz en yumuşak yapraklı çiçek çıkıyor.
Evet umarım hoşunuza gitmiştir. Bizim evde en sevilen ve takip edilen süreç bu çiçek açma süreci. Bu yüzden buralarda bulunmasını istedim. İlerde geri dönüp bakınca o güzel anları hatırlamak için.
Bitki yetiştirmek isteyen ama cesaret edemeyenler için de kaktüs ideal bence. Pek zahmetli değil. Zaten son zamanlarda sukulent ve küçük kaktüsler çok moda. Her yerde bulabilirsiniz.
Yeşille ve mutlulukla kalın.
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Bugünlerde üzerimde bir neşe var nedense. Bunun bir nedeni de kaktüsün çiçek açması bana göre. Annem salonu tam bir bahçe haline getirmişti uzun zaman önce. Çeşit çeşit orkideler, saksıda rengarenk çiçekler, kaktüsler, geniş yapraklı ama adını bilmediğim annelerin vazgeçilmezi o büyük bitkiden... Yani aklınıza ne gelirse. Kimde bir çiçek beğendi hemen bir parça isteyip dikiyor. Şu an hiçbiri çiçekli değil ama bahar gelince onları da paylaşabilirim isterseniz.
Gelelim başlığımıza dört beş ayda bir kaktüsümüzün biri çiçek açıyor artık. Önce bir tomurcuk oluşuyor. Birkaç hafta içinde o tomurcuk uzun bir sap şeklini alıyor. Birkaç güne de açıp bembeyaz çiçekler çıkarıyor.
Bunlar pek sevgili kaktüslerimiz. Pencerenin önünde duruyorlar ve bu kadar tomurcuk oluştuğuna göre de hallerinden memnunlar galiba. Eğer daha sağlam bilgisi olan varsa önerilere açığız tabi ki. Bir de nedense içlerinden sadece biri çiçek açıyor. Diğerleri ne zaman açacak diye merak etmiyor değilim.
Bu resimde de önce ve sonrası olmak üzere iki halini görüyoruz. Bu arada dikkat çiçekler en fazla iki gün dayanıyor. Daha sonra kendiliğinden kopup düşüyor. Ama renkleri ve dokuları muhteşem. Kaktüs gibi dikenli bir bitkiden belki de dokunabileceğiniz en yumuşak yapraklı çiçek çıkıyor.
Evet umarım hoşunuza gitmiştir. Bizim evde en sevilen ve takip edilen süreç bu çiçek açma süreci. Bu yüzden buralarda bulunmasını istedim. İlerde geri dönüp bakınca o güzel anları hatırlamak için.
Bitki yetiştirmek isteyen ama cesaret edemeyenler için de kaktüs ideal bence. Pek zahmetli değil. Zaten son zamanlarda sukulent ve küçük kaktüsler çok moda. Her yerde bulabilirsiniz.
Yeşille ve mutlulukla kalın.
20 Kasım 2018 Salı
Abeslang İle Kitap Ayracı Yapımı
Merhabalar.
Yine işsiz bir taze mezun olarak bol olan vaktimi geçirecek bir uğraş buldum sevgili okuyucular. Okulun bitmesi zaten bir ev ahalisine bir de kenara itelenmiş hobilerin geliştirilmesine yaradı. Şimdilik beni 'neden bir işim yok?' 'geleceğim ne olacak?' gibi depresyon habercisi sorulardan uzak tutuyorlar. Benzer durumlarda olan kaderdaşlarıma da naçizane tavsiyem saçma bile olduğunu düşünseniz kendinize bir uğraş bulun. Saçma diyorum çünkü evde elimi neye atsam hafif bir alay gülümsemesi ile 'ne işine yarayacak tıs tıs tıs... ' klişe sözlerle karşılaşıyorum. (Tıs tıs tıs gülüşünü Leyla İle Mecnun'cular bilecektir.)
Evet giriş serzenişimizi de yaptığımıza göre anlatmaya başlayalım.
Yine işsiz bir taze mezun olarak bol olan vaktimi geçirecek bir uğraş buldum sevgili okuyucular. Okulun bitmesi zaten bir ev ahalisine bir de kenara itelenmiş hobilerin geliştirilmesine yaradı. Şimdilik beni 'neden bir işim yok?' 'geleceğim ne olacak?' gibi depresyon habercisi sorulardan uzak tutuyorlar. Benzer durumlarda olan kaderdaşlarıma da naçizane tavsiyem saçma bile olduğunu düşünseniz kendinize bir uğraş bulun. Saçma diyorum çünkü evde elimi neye atsam hafif bir alay gülümsemesi ile 'ne işine yarayacak tıs tıs tıs... ' klişe sözlerle karşılaşıyorum. (Tıs tıs tıs gülüşünü Leyla İle Mecnun'cular bilecektir.)
Evet giriş serzenişimizi de yaptığımıza göre anlatmaya başlayalım.
7 Kasım 2018 Çarşamba
Takip Ettiğim Youtube Kanalları - DIY
Merhabalar.
Teknoloji günümüzde son hızda ilerliyor malum. Artık hayatımızda birebir hiç tanışmadığımız ama kıymetli yerlere sahip olan insanlar var olmaya başladı. İnternet sayesinde birbirimizle konuşup, fikir alış verişinde bulunup, bir şeyler öğrenebiliyoruz. Hatta öyle ki adeta bir arkadaşımız gibi görüp sevdiğimiz kişiler olabiliyor. Blog benim için bu kıymetli yerlerden biri. Bir diğeri de Youtube oldu son zamanlarda. Bu tabii ki kontrollü bir şekilde olunca amacına ulaşan bir platform. Bu yüzden ben Youtube'da belki çok duyulmamış ama gerçekten kaliteli içerik ve samimiyet olduğunu düşündüğüm birkaç kanalı sizlerin beğenisine sunmak istiyorum.
*Düzenlenmiştir.*
Teknoloji günümüzde son hızda ilerliyor malum. Artık hayatımızda birebir hiç tanışmadığımız ama kıymetli yerlere sahip olan insanlar var olmaya başladı. İnternet sayesinde birbirimizle konuşup, fikir alış verişinde bulunup, bir şeyler öğrenebiliyoruz. Hatta öyle ki adeta bir arkadaşımız gibi görüp sevdiğimiz kişiler olabiliyor. Blog benim için bu kıymetli yerlerden biri. Bir diğeri de Youtube oldu son zamanlarda. Bu tabii ki kontrollü bir şekilde olunca amacına ulaşan bir platform. Bu yüzden ben Youtube'da belki çok duyulmamış ama gerçekten kaliteli içerik ve samimiyet olduğunu düşündüğüm birkaç kanalı sizlerin beğenisine sunmak istiyorum.
*Düzenlenmiştir.*
4 Kasım 2018 Pazar
American Horror Story - Dizi
Merhabalar.
Sizlere çok sevdiğim bir diziyi anlatmaya geldim. Normalde Uzak Doğu dizilerini izlediğim için Amerikan dizilerine pek vakit kalmıyordu. Bazen İngilizce geliştirmek bazen de gerçekten ilgimi çeken konular olunca izliyordum. Ama bu dizi yıllar önce tutulup her bölümümünü bayılarak izlediğim bir dizi. Hani bazı şeyler vardır kötü yanını hiç görmezsiniz ve sizi her zaman heyecanlandırır. Bu dizi de benim için öyle.
Sizlere çok sevdiğim bir diziyi anlatmaya geldim. Normalde Uzak Doğu dizilerini izlediğim için Amerikan dizilerine pek vakit kalmıyordu. Bazen İngilizce geliştirmek bazen de gerçekten ilgimi çeken konular olunca izliyordum. Ama bu dizi yıllar önce tutulup her bölümümünü bayılarak izlediğim bir dizi. Hani bazı şeyler vardır kötü yanını hiç görmezsiniz ve sizi her zaman heyecanlandırır. Bu dizi de benim için öyle.
31 Ekim 2018 Çarşamba
Kar Taneleri ve Kumaş Değerlendirme
Merhabalar.
Dikiş nakış işlerine kendimi kaptırdım bu aralar. Evdeki herkesten kullanılmayan kıyafet topluyorum. Bu sefer ki yaptığım proje ise babamdan aldığım pantolon ile yaptığım çantamsı şey. Ne diyeceğimi bilemedim ama çanta gibi kullanmıyorum kalemlik de olamayacak kadar büyük. Artık adını siz koyun. :)
Dikiş nakış işlerine kendimi kaptırdım bu aralar. Evdeki herkesten kullanılmayan kıyafet topluyorum. Bu sefer ki yaptığım proje ise babamdan aldığım pantolon ile yaptığım çantamsı şey. Ne diyeceğimi bilemedim ama çanta gibi kullanmıyorum kalemlik de olamayacak kadar büyük. Artık adını siz koyun. :)
Şekilde görüldüğü gibi kar taneleri desenlerini işleyip sonra da silikonla yapıştırarak ağzına da fermuar diktim. Ben resimde gördüğünüz defterleri içine koyuyorum çünkü kitaplığımın kenarları açık olduğu için çok tozlanıyorlar. Sürekli kullanmadığım defterler olduğu için de kötü duruyor. Bu defter çantasının içinde hem düzenli hem de temiz kalacaklar.
Defterler içindeyken bu şekilde
Nasıl yaptığıma gelecek olursak. Önce internetten bulduğum desenleri kumaşa çizdim. Ama burada dikkatli olun mürekkepli kalem kullanmayın çünkü ipinizi boyar. Ben beyaz kuru boya kalemi kullandım. Bu arada bir ipucu vereyim ben bilinçli yapmadım ama yanlış olan bir kısmı silmek için ıslak mendil kullandım daha sonra o yere desen çizerken boya daha rahat çıktı yani kalemin ucunu ya da kumaşı hafif ıslatırsanız daha belirgin olur ama çok ıslatmayın sakın yoksa iyice dağılır ve desen karışır.
Daha sonra da kumaşımı kasnağa gerip işledim. Şekilde gördüğünüz kısımdan biraz kestim. Çünkü punch işi denerken aynı kumaşın bir kısmını yırtmıştım. Bunu telafi için kesme payını da hesaplamıştım ama nasıl olduysa yine yırtık kısım nakışlı kısmın hizasına denk geldi. Ben de arka kısmına yırtığı kapatacak şekilde başka bir kumaştan şerit yapıştırdım. Şeritin kenarlarından bir kısmı içine katlayıp yapıştırdım. Böylece kenarları daha hoş durdu.
Evet çalışmamın arka ve ön yüzleri böyle. Geniş ve sağlam oldu. İhtiyacımı karşıladı. Sizde böyle bir çalışma yapmak isterseniz çok kolay ve zevkli olduğunu söyleyebilirim. Şimdiden kolay gelsin.
Mutlulukla kalın.
19 Ekim 2018 Cuma
Yorumlar Hakkında
Merhabalar.
Hızlıca yazılan bir bilgilendirme yazısıdır.
Ben önceden Google Plus bağlantılı yorum sistemini kullanırken yeni yapılan yorumlardan haberdar olamıyordum. Bu durumun önüne geçebilmek için blogger ın kendi yorum sistemine geçtim ama böyle yapınca tüm yorumlar siliniyor. Ben yorumlara çok değer verdiğim için hepsinin ekran görüntüsünü aldım ama blogta önceki yorumlar gözükmeyecektir. Her ne kadar üzülsem de böyle daha kullanışlı olacağı için önümüzdeki nice güzel yorumlara diyerek yazımı bitiriyorum.
Mutlulukla kalın.
Hızlıca yazılan bir bilgilendirme yazısıdır.
Ben önceden Google Plus bağlantılı yorum sistemini kullanırken yeni yapılan yorumlardan haberdar olamıyordum. Bu durumun önüne geçebilmek için blogger ın kendi yorum sistemine geçtim ama böyle yapınca tüm yorumlar siliniyor. Ben yorumlara çok değer verdiğim için hepsinin ekran görüntüsünü aldım ama blogta önceki yorumlar gözükmeyecektir. Her ne kadar üzülsem de böyle daha kullanışlı olacağı için önümüzdeki nice güzel yorumlara diyerek yazımı bitiriyorum.
Mutlulukla kalın.
Nakışla Süsleme Çalışmam
Merhabalar.
Tüm gün zamanım olmasına rağmen akşam olunca sanki hiçbir şey yapmadan tüm o zamanı çöpe atmış gibi günlerdeyim şu sıralar. Ve çevremde çoğu kişiden de aynılarını duyuyorum. Zaman kavramını çok farklı hissetmeye başladık sanki şu son zamanlarda. Böyle bir giriş yapmamın nedeni ise neredeyse iki hafta önce bitirdiğim işlememin yazısını şimdi yazmaya başlamış olmam. Bir şeyleri erteledikçe beni geriye çekiyorlar maalesef.
Neyse biz konumuza dönelim. Önceki yazımda kanaviçe ve nakış işlerine merak saldığımı söylemiştim. Bugün de el nakışı tekniği ile yaptığım bir kalemlik veya makyaj çantasını -artık ne olarak kullanılırsa- tanıtmaya geldim.
Tüm gün zamanım olmasına rağmen akşam olunca sanki hiçbir şey yapmadan tüm o zamanı çöpe atmış gibi günlerdeyim şu sıralar. Ve çevremde çoğu kişiden de aynılarını duyuyorum. Zaman kavramını çok farklı hissetmeye başladık sanki şu son zamanlarda. Böyle bir giriş yapmamın nedeni ise neredeyse iki hafta önce bitirdiğim işlememin yazısını şimdi yazmaya başlamış olmam. Bir şeyleri erteledikçe beni geriye çekiyorlar maalesef.
Neyse biz konumuza dönelim. Önceki yazımda kanaviçe ve nakış işlerine merak saldığımı söylemiştim. Bugün de el nakışı tekniği ile yaptığım bir kalemlik veya makyaj çantasını -artık ne olarak kullanılırsa- tanıtmaya geldim.
Şekilde görmüş olduğunuz gibi etamin kumaştan üzerine seçtiğim deseni işlemek suretiyle bir çanta hazırladım. Öncelikle benim kumaşım sık bir dokumaya sahip olmadığı için sürekli kenarlarından ipler çıkıyordu. O yüzden kenarlarını önce birbiri üzerine katlayıp makine dikişi denen back stitch tekniği ile diktim. (İşleme üzerinde yaptığım teknikleri kaynaklarla beraber birazdan yazacağım.) Ben yaparken işleme yapacağım tarafa doğru katlamışım kenarlarını ve resimde de görüldüğü gibi ağız kısmında fırfırlı bir görüntü oluştu. Bunu bilinçli yapmamıştım ama gözüme kötü görünmediği için böyle kalmasına karar verdim. Tek sorun arada dikişin dışında kalan kısımlarda ipler çıkabiliyor. O zaman da onları söküp çıkarıyorum.
Daha sonra kumaşın üzerine istediğim şekli kopya kağıdı ile çizdim. Düz bir şekilde çizmeye özen gösterin lütfen. Çünkü kumaş üzerine kareler sıralanmış şekilde ve eğik çizilince yamuk durabilir.
Daha sonra ise kumaşımı kasnağa gerdim. Bundan sonrası ise işleme kısmı.
İşleme bitince isterseniz bir kumaş yapıştırıcısı ile ters tarafını yapıştırabilirsiniz ki yıkanınca sökülmesin. Ama ben bu çantayı yıkamayacağım için yapıştırıcı sürmedim. Yapıştırıcıyı da çok hafif sürün ki arkaya bulaşmasın. İpinizin rengini ve yumuşak dokusunu zedeler. Göze batan bir görüntü oluşabilir.
İşlemenin arkadan görüntüsü
Artık dikiş aşamasına geldik. Kumaşımı işlemenin olduğu taraf içte kalacak şekilde katlayıp kenarlarını teyelleyerek diktim. Ki ters çevirince dikişler gözükmesin.
Ağız kısmının oraya da iki düğme diktim. Ben fermuar yerine kapak gibi bir görüntü olmasını istediğim için üst kısımda biraz kumaş bırakmıştım katlarken siz bunu göz önünde bulundurun. Daha sonra da düğme deliklerini yaptım. Lastik bulamadığım için başta iple halka yapmıştım ama o da çantanın ağzını kapatıp açmada kolaylık sağlamadı ben de delikleri kesip uhu ile yapıştırdım. Kuruması biraz zaman alıyor ama kuruyunca sert bir doku oluşuyor ve ipler sökülmüyor. Başta düğmeyi geçirirken zorlanabilirsiniz ama birkaç kere yapınca delik rahat bir form alıyor.
Şimdi kullandığım tekniklere geçelim.
Ben bunları numaralandırdım. Aşağıya isimlerini yazacağım üzerilerine tıklayarak daha önce önerdiğim sitedeki yapılışlarını görebilirsiniz.
Burada bir not girmek istiyorum 5 numaralı teknikte içini dolduracağınız şeklin önce orta kısmından bir çizgi geçerseniz iple ve devamında sağa ve sola doldurursanız şekil daha düzgün oluyor. Diğer türlü yani bir köşeden başlayıp diğerine doğru işleyerek gittiğinizde yamuk yada bozuk şekli oluşabiliyor.
Evet benim söyleyeceklerim bu kadar. Yeni yeni Punch nakışına da başladım ama bir türlü beceremedim kumaşı yırtıp duruyorum. Elimi de kestim o hırsla. Artık işi kıvırırsam onu da yazarım sizlere.
Kendinize iyi bakın.
Mutlulukla kalın.
29 Eylül 2018 Cumartesi
Yeni Hobi : Kanaviçe
Merhabalar.
Sonunda yazmaya başladım yoksa aklımda dönüp durarak bana rahat vermeyecekti.
Tatil zamanı can sıkıntısından, ikizler burcu olmanın getirisiyle de bir heves gidip kasnak aldım. Daha sonra internetteki süper öğretici videolar sayesinde de hemencecik öğrendim.
Evet karşınızda kendi yaptığım bazı minik örnekler. Ben yazmaya karar vermeden önce etamini kestiğim için parçaları kasnağın içine koyarak resmini çektim. Bir yandan da iyi oldu hepsi bir arada. :) Bir de arkadaşıma yaptığım kitap ayracını görüyorsunuz. Bunlar en basit modelleri harika işler var kasnakla yapılan.
Şimdi öncelikle bu türden işlere meraklı olanlar için alınacak malzemeleri sayayım sonra da yukarıdaki başlıkta geçen iki kelime arasındaki farkı anlatayım.
Malzemeler: Kasnak, ucu küt etamin iğnesi, etamin ya da keten tarzı işlemeye müsait bir kumaş (ama kota bile yapanlar var yani), işleme için uygun ip bu kadar.
Öncelikle bana göre en basiti kanaviçe oldu. Çarpı şekli yapa yapa şekil oluşturuyorsunuz. aradığınız örneği bulamasanız bile kareli defterde kendiniz çıkarabilirsiniz. İnternette "cross stitch" diye aratırsanız çok zengin içerikler bulabilirsiniz.
Diğeri ise benim en beğendiğim nakış ile işleme. Burada birbirinden farklı yöntemler var. Kanaviçeye göre daha zor ama onu da videoları izleyerek ve biraz alıştırma yaparak öğrenebilirsiniz. Bunu da "hand embroidery" diye aratabilirsiniz. Yapılan çalışmaların bir sınırı yok. O kadar harika şeyler yapmışlar ki bayıldım. Bu arada nakış tekniklerini ayrıntılı ve anlaşılır anlatan bir site bulmuştum buraya linkini bırakıyorum. İlgililer göz atabilir.
Hem vakit geçirebileceğiniz hem eşyalarınızı süsleyip değişiklik yaratabileceğiniz bir hobi. Öğrenmesi ise bu internet devrinde hiç zor değil. Artık ev kızı olmuş biri olarak böyle işlere merak saldım. Tabi bunu yaparken Türk aile yapısı gereği "çeyizine havlu da işle. Bak yatak örtüsü kenarı varmış." gibi söylemlere kulak tıkarsanız çok daha iyi olur. :D Ben o tarz şeyleri hiç sevmediğim için tabii yoksa siz seviyorsanız göz atabilirsiniz.
Denemek isteyenlere tavsiye ederim.
Mutlulukla kalın.
Sonunda yazmaya başladım yoksa aklımda dönüp durarak bana rahat vermeyecekti.
Tatil zamanı can sıkıntısından, ikizler burcu olmanın getirisiyle de bir heves gidip kasnak aldım. Daha sonra internetteki süper öğretici videolar sayesinde de hemencecik öğrendim.
Şimdi öncelikle bu türden işlere meraklı olanlar için alınacak malzemeleri sayayım sonra da yukarıdaki başlıkta geçen iki kelime arasındaki farkı anlatayım.
Malzemeler: Kasnak, ucu küt etamin iğnesi, etamin ya da keten tarzı işlemeye müsait bir kumaş (ama kota bile yapanlar var yani), işleme için uygun ip bu kadar.
Öncelikle bana göre en basiti kanaviçe oldu. Çarpı şekli yapa yapa şekil oluşturuyorsunuz. aradığınız örneği bulamasanız bile kareli defterde kendiniz çıkarabilirsiniz. İnternette "cross stitch" diye aratırsanız çok zengin içerikler bulabilirsiniz.
Diğeri ise benim en beğendiğim nakış ile işleme. Burada birbirinden farklı yöntemler var. Kanaviçeye göre daha zor ama onu da videoları izleyerek ve biraz alıştırma yaparak öğrenebilirsiniz. Bunu da "hand embroidery" diye aratabilirsiniz. Yapılan çalışmaların bir sınırı yok. O kadar harika şeyler yapmışlar ki bayıldım. Bu arada nakış tekniklerini ayrıntılı ve anlaşılır anlatan bir site bulmuştum buraya linkini bırakıyorum. İlgililer göz atabilir.
Hem vakit geçirebileceğiniz hem eşyalarınızı süsleyip değişiklik yaratabileceğiniz bir hobi. Öğrenmesi ise bu internet devrinde hiç zor değil. Artık ev kızı olmuş biri olarak böyle işlere merak saldım. Tabi bunu yaparken Türk aile yapısı gereği "çeyizine havlu da işle. Bak yatak örtüsü kenarı varmış." gibi söylemlere kulak tıkarsanız çok daha iyi olur. :D Ben o tarz şeyleri hiç sevmediğim için tabii yoksa siz seviyorsanız göz atabilirsiniz.
Denemek isteyenlere tavsiye ederim.
Mutlulukla kalın.
25 Eylül 2018 Salı
Bir Düzene Girmeyen Hayat - Yeni Mezun Depresyonu
Merhabalar.
Bu bir geri dönüş yazısıdır. Çünkü anladım ki hayatımın bir yerlerinden tutmazsam elimde dağılacak.
Okulum bitti ve üzerime inanılmaz ağırlıkta bir rehavet çöktü. Öyle ki aylar sonra yeni yeni toparlanıyorum. Sanki her şey bitmiş ve bundan sonrası boşlukta geçecek bir ömür gibi gelmişti yaşadığım an. Amaçsızlık insanı tüketiyor gerçekten.
Yapılması gereken yığınla iş, sorumluluk, fikir olmasına rağmen tembelliğime sığınıp hepsini yarın diye iteliyordum. Ama atalarımız çok haklı bugünün işini yarına bırakma.
Artık kontrolü ele alıyorum ve kaldığım yerden her şeye devam ediyorum.
Bloga en kısa zamanda aklımda olan yazıları yazmayı planlıyorum şu an. Hatta kendisiyle daha düzenli ilgilenmeyi düşünüyorum. Bu buhran zamanında yazmayı da bıraktım. Sadece blog değil defterlerimi bile elime almadım ve eminim ne kadar zor olduğunu anlıyorsunuzdur. Blog açan herkesin ortak noktası yazmayı sevmeleri gözlemlediğim kadarıyla.
Neden kendimi bir anda bıraktım hala çözemesem de toparlanma zilini çok geç kalmadan duymuş olmam şu an beni teselli ediyor.
İçinizde eğer benim gibi fiziksel ve mental olarak yorgun hisseden, hayattaki o keyif verici şeyi kaybetmiş olduğunu düşünen varsa ayağa kalkıp silkelenmek için hiçbir zaman geç değil. Hayat devam ediyor ve birbirinden farklı imkanlar karşımıza çıkıyor. Sizi mutlu eden şeylere odaklanın ve kaldığınız yerden akışı yakalamaya çalışın.
Ve yeni mezun insanlara iyi davranın bir anda suya atılmak gibi bir his bu. Alışana kadar sersemlemememizin geçmesini bekleyin lütfen.
Hayatta istediğiniz şeylerin peşinden gitmeniz ve mutlu olmanız dileğiyle.
Mutlulukla kalın.
Bu bir geri dönüş yazısıdır. Çünkü anladım ki hayatımın bir yerlerinden tutmazsam elimde dağılacak.
Okulum bitti ve üzerime inanılmaz ağırlıkta bir rehavet çöktü. Öyle ki aylar sonra yeni yeni toparlanıyorum. Sanki her şey bitmiş ve bundan sonrası boşlukta geçecek bir ömür gibi gelmişti yaşadığım an. Amaçsızlık insanı tüketiyor gerçekten.
Yapılması gereken yığınla iş, sorumluluk, fikir olmasına rağmen tembelliğime sığınıp hepsini yarın diye iteliyordum. Ama atalarımız çok haklı bugünün işini yarına bırakma.
Artık kontrolü ele alıyorum ve kaldığım yerden her şeye devam ediyorum.
Bloga en kısa zamanda aklımda olan yazıları yazmayı planlıyorum şu an. Hatta kendisiyle daha düzenli ilgilenmeyi düşünüyorum. Bu buhran zamanında yazmayı da bıraktım. Sadece blog değil defterlerimi bile elime almadım ve eminim ne kadar zor olduğunu anlıyorsunuzdur. Blog açan herkesin ortak noktası yazmayı sevmeleri gözlemlediğim kadarıyla.
Neden kendimi bir anda bıraktım hala çözemesem de toparlanma zilini çok geç kalmadan duymuş olmam şu an beni teselli ediyor.
İçinizde eğer benim gibi fiziksel ve mental olarak yorgun hisseden, hayattaki o keyif verici şeyi kaybetmiş olduğunu düşünen varsa ayağa kalkıp silkelenmek için hiçbir zaman geç değil. Hayat devam ediyor ve birbirinden farklı imkanlar karşımıza çıkıyor. Sizi mutlu eden şeylere odaklanın ve kaldığınız yerden akışı yakalamaya çalışın.
Ve yeni mezun insanlara iyi davranın bir anda suya atılmak gibi bir his bu. Alışana kadar sersemlemememizin geçmesini bekleyin lütfen.
Hayatta istediğiniz şeylerin peşinden gitmeniz ve mutlu olmanız dileğiyle.
Mutlulukla kalın.
6 Temmuz 2018 Cuma
Blog Muhasebesi - Mim
Merhabalar.
Çooook uzun zaman sonra buralardayım. Ya da bana bayağı uzunmuş gibi geliyor. Koşturmalı zamanlardı ve artık bir saat bile bir dakika kadar hızlı geliyor insana. Okulumu bitirdim ve şimdi gelecek planlaması ile uğraşıyorum. Henüz on gün olmuş olsa da inanın asır gibi. Belirsizlik beni mahveden bir şey.
Bundan sonrada bloga pek bir şey yazabileceğimi sanmıyorum. Hevesimi kaybettim. O yüzden bu yazı bir nokta olsun. Yeniden yazmak isteyene kadar da bu sayfa beklesin.
Yazımıza dönecek olursak öncelikle beni mimlediği için Öneri Makinesi'ne çok teşekkür ederim. Buralarda olmasam da onun yazılarını takip edeceğim kesinlikle.
Öneri Makinesi'nin yazısı için.
Evet şimdi sorulara geçiyorum.
Blog alemine nasıl girdin?
Yazı yazmayı sevdiğim için bir anda karar verdim ve blogu açtım. Sonra zamanla gelişti. Ama bence hala düzenli bir bloger olarak görmüyorum kendimi. Geri döndüğüm de daha çok özen göstermek istiyorum.
Hangi blog sana ilham oldu?
Direk ilham diyemem ama takip ettiğim Uzak Doğu dizi-filmleri ile ilgili bloglar vardı. Özellikle Nabrut çok sevdiğim bir bloger. Daha sonra Renkli Tırtıl. Kuronuma'nın Fikir Baloncuğu gibi sayfalar. Diğer takip ettiğim çoğu sayfayı blogu açtıktan sonra keşfettim.
Bloga yazdığın ilk yazı ve son yazı arasında fark var mı?
Olmaz mı? Önceleri sadece sağa sola karaladıklarımı buraya aktarıyordum. Daha sonraları günlük hayatta takip edip sevdiğim şeyleri de yazmaya başladım. Konu değişti diyebiliriz.
Yakın çevrendeki insanlar blogunu biliyor mu?
Evet, ailem ve yakın olduğum tüm arkadaşlarım biliyor. Hatta babam daha geçen gün tekrar yazıp yazmadığımı sordu. Deneme yazılarımı beğeniyorlar ancak diğer yazılar onlara pek hitap etmiyor. :) Burada kendime de bir eleştiri. Hep hikaye yazmayı düşünüyorum ama hiç başına geçemiyorum. Şu son günlerde ilk defa üşengeçliğimden nefret ediyorum. Sanırım hayatı yakalamaya çalışırken geride kaldığını hissetmek insanı çok yoran bir şey. Umarım herkesin geleceği istediği gibi olur.
Blog yazmak yaşantına ne kattı?
Aşırı düzenli bir bloger olmadığım için çok ciddi kazanımlar olmadı ama klavyede hızlandım diyebiliriz. :) Ben hep kağıda yazmayı seven biriyimdir. Hatta bölüm gereği bilgisayara bağlı olsam da pek uğraşmayı sevmem.
Daha önce de yazım ve imlaya çok dikkat ettiğim için o yönden bir artı olmadı sadece yeni kelimeler kullanmak istediğim de faydasını gördüm.
Şu an bu mimle birlikte blogta kaç yazın ve kaç görüntülenmen var?
Toplam 6.622 görüntüleme var. En yüksek 268 ile Murpy's Law dizi yazısında, daha sonra 261 Namaikizakari mangası ve toplam 119 gönderim var.
Vay hiç hesap yapmamıştım ama umduğumun da üstünde olmuş. Başlarken hiç bu kadar okunacağını düşünmüyordum. Umarım yazılarımı okuyan herkes keyif almıştır. Ve az da olsa satır aralarında vermek istediğim düşünceleri görebilmişlerdir.
Okuyan herkese teşekkür ederim. ^,^
Evet sona geldik. Gerçekten bir veda gibi oldu. Umarım hayatta her şey gönlünüzce olur. Hep iyi ve güzel şeylerle karşılaşırsınız. Özellikle nereye gittiğini bilmediğim bu karmaşık dünya düzeninde kısa bir an soluklanıp mutlu olacağınız yerler olur.
Mimi yapmak isteyen herkesi davet ediyorum. Bayağı geç yapmış olsam da belki arada çıkar yapmak isteyen.
Kendinize çok iyi bakın.
Mutlulukla kalın.
Bundan sonrada bloga pek bir şey yazabileceğimi sanmıyorum. Hevesimi kaybettim. O yüzden bu yazı bir nokta olsun. Yeniden yazmak isteyene kadar da bu sayfa beklesin.
Yazımıza dönecek olursak öncelikle beni mimlediği için Öneri Makinesi'ne çok teşekkür ederim. Buralarda olmasam da onun yazılarını takip edeceğim kesinlikle.
Öneri Makinesi'nin yazısı için.
Evet şimdi sorulara geçiyorum.
Blog alemine nasıl girdin?
Yazı yazmayı sevdiğim için bir anda karar verdim ve blogu açtım. Sonra zamanla gelişti. Ama bence hala düzenli bir bloger olarak görmüyorum kendimi. Geri döndüğüm de daha çok özen göstermek istiyorum.
Hangi blog sana ilham oldu?
Direk ilham diyemem ama takip ettiğim Uzak Doğu dizi-filmleri ile ilgili bloglar vardı. Özellikle Nabrut çok sevdiğim bir bloger. Daha sonra Renkli Tırtıl. Kuronuma'nın Fikir Baloncuğu gibi sayfalar. Diğer takip ettiğim çoğu sayfayı blogu açtıktan sonra keşfettim.
Bloga yazdığın ilk yazı ve son yazı arasında fark var mı?
Olmaz mı? Önceleri sadece sağa sola karaladıklarımı buraya aktarıyordum. Daha sonraları günlük hayatta takip edip sevdiğim şeyleri de yazmaya başladım. Konu değişti diyebiliriz.
Yakın çevrendeki insanlar blogunu biliyor mu?
Evet, ailem ve yakın olduğum tüm arkadaşlarım biliyor. Hatta babam daha geçen gün tekrar yazıp yazmadığımı sordu. Deneme yazılarımı beğeniyorlar ancak diğer yazılar onlara pek hitap etmiyor. :) Burada kendime de bir eleştiri. Hep hikaye yazmayı düşünüyorum ama hiç başına geçemiyorum. Şu son günlerde ilk defa üşengeçliğimden nefret ediyorum. Sanırım hayatı yakalamaya çalışırken geride kaldığını hissetmek insanı çok yoran bir şey. Umarım herkesin geleceği istediği gibi olur.
Blog yazmak yaşantına ne kattı?
Aşırı düzenli bir bloger olmadığım için çok ciddi kazanımlar olmadı ama klavyede hızlandım diyebiliriz. :) Ben hep kağıda yazmayı seven biriyimdir. Hatta bölüm gereği bilgisayara bağlı olsam da pek uğraşmayı sevmem.
Daha önce de yazım ve imlaya çok dikkat ettiğim için o yönden bir artı olmadı sadece yeni kelimeler kullanmak istediğim de faydasını gördüm.
Şu an bu mimle birlikte blogta kaç yazın ve kaç görüntülenmen var?
Toplam 6.622 görüntüleme var. En yüksek 268 ile Murpy's Law dizi yazısında, daha sonra 261 Namaikizakari mangası ve toplam 119 gönderim var.
Vay hiç hesap yapmamıştım ama umduğumun da üstünde olmuş. Başlarken hiç bu kadar okunacağını düşünmüyordum. Umarım yazılarımı okuyan herkes keyif almıştır. Ve az da olsa satır aralarında vermek istediğim düşünceleri görebilmişlerdir.
Okuyan herkese teşekkür ederim. ^,^
Evet sona geldik. Gerçekten bir veda gibi oldu. Umarım hayatta her şey gönlünüzce olur. Hep iyi ve güzel şeylerle karşılaşırsınız. Özellikle nereye gittiğini bilmediğim bu karmaşık dünya düzeninde kısa bir an soluklanıp mutlu olacağınız yerler olur.
Mimi yapmak isteyen herkesi davet ediyorum. Bayağı geç yapmış olsam da belki arada çıkar yapmak isteyen.
Kendinize çok iyi bakın.
Mutlulukla kalın.
25 Şubat 2018 Pazar
Pazar 6'lısı: Kış Olimpiyatları
Merhabalar.
Hep pazar 6'lılarını görüp özenirdim ama üşengeçlik yüzünden bir türlü başına geçemedim. Bu ayın maddeleri çok eğlenceli ve hemen bitiyor. :D O yüzden ben de bu fırsatı değerlendireyim dedim. Umarım gelecek ay da aynı azmi gösterip yapabilirim.
Gelelim cevaplarıma.
Kayakla Atlama- Sıkıldığınız için atlayarak okuduğunuz bir kitap: Çimlerin İntikamı - Richard Brautigan
Elime aldığımda kısa zaman öncesinde çok etkileyici bir kitabı bitirmiştim ve bir türlü bu kitaba odaklanamadım. Yarım yamalak okumaya da kıyamadığım için bıraktım. Umarım uygun bir zamanda tekrar okurum.
Kızak- Herhangi bir toplu taşımada okuduğunuz/okumaya uygun bir kitap: Çirkin Aşk - Collen Hoover
Akıcı bir kitaptı, geçmişe ara ara gidip geldiği için bölümleri kısaydı. Hemen o gün bitirmek istediğim her yerde okumuştum gün boyu.
Kısa Mesafe Sürat Pateni- Bir oturuşta okumalık bir kitap: Kahperengi - Hande Altaylı
Hep pazar 6'lılarını görüp özenirdim ama üşengeçlik yüzünden bir türlü başına geçemedim. Bu ayın maddeleri çok eğlenceli ve hemen bitiyor. :D O yüzden ben de bu fırsatı değerlendireyim dedim. Umarım gelecek ay da aynı azmi gösterip yapabilirim.
Gelelim cevaplarıma.
Elime aldığımda kısa zaman öncesinde çok etkileyici bir kitabı bitirmiştim ve bir türlü bu kitaba odaklanamadım. Yarım yamalak okumaya da kıyamadığım için bıraktım. Umarım uygun bir zamanda tekrar okurum.
Kızak- Herhangi bir toplu taşımada okuduğunuz/okumaya uygun bir kitap: Çirkin Aşk - Collen Hoover
Akıcı bir kitaptı, geçmişe ara ara gidip geldiği için bölümleri kısaydı. Hemen o gün bitirmek istediğim her yerde okumuştum gün boyu.
Kısa Mesafe Sürat Pateni- Bir oturuşta okumalık bir kitap: Kahperengi - Hande Altaylı
Çok merakla aldığım ve anında kurgunun içine girdiğim bir kitaptı. Elimden bırakamadım gün boyu. Hemen de bitti. Bittiğinde sizi dinlendiren kitaplardan.
Biatlon- Hem filmini izlediğiniz hem de kitabını okuduğunuz bir kitap: Aynı Yıldızın Altında - John Green
Aklıma bundan başka filmini izlediğim kitap gelmiyor. Dip not kitabı daha çok sevdim.
Curling- Sizi düşündüren bir kitap: Kendine Ait Bir Oda - Virginia Woolf
Hem okurken hem de bitirdikten sonra aklıma takılan bir kitap oldu. Yol gösterici bir yönü olması ve o zamanki tavrı net bir şekilde anlatması çok hoşuma gitti.
Serbest Stil Kayak- Bu yazıyı okuyanlara önereceğiniz bir kitap: Emma - Jane Austen
Yakın zamanda okuduklarım arasında en beğendiğim kitap.
Bir sonrakinde görüşmek üzere deyip yazımı noktalıyorum.
Mutlulukla kalın.
22 Şubat 2018 Perşembe
Mim: Kurgusal Aşklar
Merhabalar.
Başlığını görür görmez tam benlik dediğim ama iş başına geçip de soruları yanıtlamaya gelince canımdan can giden bir mimle karşınızdayım. Beni kimse mimlemedi :( ama yine de fangirl'lük mertebesinin en üstlerinde biri olarak kendime göre bir mim deyip gönüllü oldum. Bu güzel mim için de Esseve Rin'e teşekkür ediyorum.
Öncelikle genelde elime alıp da sayfalarını hissederek okuduğum kitapların hiçbirinde erkeklerin yakışıklılığı ya da baklavaları anlatılmıyormuş bunu fark ettim. :D
Bu yüzden cevaplarım genelde internette okuduğum hikaye karakterlerinden.
O halde başlayalım.
5. Sabahlara Kadar Mesajlaşmak İstediğim
Daha mimi okurken karar vermiştim. Eleanor ve Park'tan Park. Sırf kitaptaki o telefon ve otobüs konuşmaları bile referans alınabilir. Ortak noktalarımızdan ya da sadece kendi hoşlandığım şeylerden bile saatlerce bahsedebilirim ona. En güzel seven Koreli, Park.
6. Battaniyelere Sarıp Sarmalamak İstediğim
Onu haremime katamam ama himayeme almak istiyorum. Şeker Portakalı'ndan Zéze. O küçükcük yüreğiyle ne acıları göğüsledi seri boyunca. En içimi yakansa Güneşi Uyandıralım oldu. Onu sarıp sarmalayıp kendi oğlum yapmak isterdim.
7. Birlikte Dünyayı Yönetmek İstediğim
Başlığını görür görmez tam benlik dediğim ama iş başına geçip de soruları yanıtlamaya gelince canımdan can giden bir mimle karşınızdayım. Beni kimse mimlemedi :( ama yine de fangirl'lük mertebesinin en üstlerinde biri olarak kendime göre bir mim deyip gönüllü oldum. Bu güzel mim için de Esseve Rin'e teşekkür ediyorum.
Öncelikle genelde elime alıp da sayfalarını hissederek okuduğum kitapların hiçbirinde erkeklerin yakışıklılığı ya da baklavaları anlatılmıyormuş bunu fark ettim. :D
Bu yüzden cevaplarım genelde internette okuduğum hikaye karakterlerinden.
O halde başlayalım.
1. Birlikte Dünyayı Dolaşmak İstediğim
Hayranlık mevzu bahis olunca bir adet Asude Boy olmalı diyerekten buraya en parası bol olanı koyuyorum. Tuna Üstüner. Tek yapman gereken cüzdanın ağzını açmak tatlım. Gerisini bana bırak. ;)
2. Hem Eğlenilecek Hem de Evlenilecek Olan
İnternetten okuduğum bir hikayenin ideal sevgili dediğim karakteri Mason Lowe. (Price of a kiss) Mason harika birisi. Espiritüel ve anlayışlı. Tam bir eşte aradığım özellikler. Tüm ömrüm onunla sıkılmadan geçerdi.
3. Göründüğü Gibi Soğuk/Sert Olmayan
Ne tam soğuk ne de tam sert. Ama kendini ifade etmede biraz sorunlu diyebiliriz. Twitter'da az Sinan~ diye ortalığı inletmedim. Bu yüzden Vurdu ve Aşk'ın Sinan Tümer'i benim için bu maddeye tam uyuyor. Yine bu da internetteki bir hikaye.
4. Birlikte Issız Adaya Düşmek İstediğim
Bu sefer bir manga karakteri gelsin. Issız adaya düşsek eminim türlü yılışmalarla bana o anki olumsuz durumu unutturur ve el birliği ile kurtulma yolunu aramamızı sağlardı. Evde Naruse nidaları ile kendimden geçtiğim doğrudur. Tam aşık olunacak karakterdi. Aşkı iki boyutta bulanlara gelsin. Namaikizakari - Naruse.5. Sabahlara Kadar Mesajlaşmak İstediğim
Daha mimi okurken karar vermiştim. Eleanor ve Park'tan Park. Sırf kitaptaki o telefon ve otobüs konuşmaları bile referans alınabilir. Ortak noktalarımızdan ya da sadece kendi hoşlandığım şeylerden bile saatlerce bahsedebilirim ona. En güzel seven Koreli, Park.
6. Battaniyelere Sarıp Sarmalamak İstediğim
Onu haremime katamam ama himayeme almak istiyorum. Şeker Portakalı'ndan Zéze. O küçükcük yüreğiyle ne acıları göğüsledi seri boyunca. En içimi yakansa Güneşi Uyandıralım oldu. Onu sarıp sarmalayıp kendi oğlum yapmak isterdim.
7. Birlikte Dünyayı Yönetmek İstediğim
Hem gözü karalığı hem de sağlam karakteri için Arslan (Eşkıya) benim bu madde için düşündüğüm kişi. Eminim dünya o zaman adaletli ve huzur dolu bir yer olurdu. Arslan kimseyi kalıplara sokmadan barış içinde yaşatırdı. Hem belki o zaman sevdiği ile de arasına kimse girmez benim içim de bu kadar parçalanmazdı.
8. Birlikte Baloya Gitmek İstediğim
Ben de bir klasik olarak Jane Austen karakteri koyuyorum bu maddeye. Mr. Knightley. Bakış açısına ve centilmenliğine hayran olmuştum okurken. Çok sık da dans etmeyen biri olunca kıskananlar çatlasın edası ile onunla dans etmek isterdim. :D
Evet benim cevaplarım böyle. Çoğu kişi yaptı mimi gördüğüm kadarıyla. İsteyenleri de ben davet ediyorum. Kitaplar iyi ki varlar. Aşkın her türlüsünü yaşatan bir mucize onlar.
Kitapla ve mutlulukla kalın.
25 Ocak 2018 Perşembe
Sinema ve Ben - Mim
Merhabalar.
Yine bir mim yazısı ile karşınızdayım. Sevgili Öneri Makinesi'ne bu güzel sorular için teşekkür ederim. Sinema gerçekten çok sevdiğim ve günün birinde mutlaka içine girmek istediğim bir alan. Bu yüzden daha bir keyifle cevaplıyorum soruları.
Resmin üzerine tıklayarak ilgili siteye ulaşabilirsiniz.
1. Sinemada izlediğin ilk film?
Tam adını hatırlamasam da mutlaka bir animasyon filmidir. Ailece filme gitmeyi çok severiz. Bunun için de en güzel seçenek animasyonlar oluyor. Ancak dediğim gibi isim olarak hatırlamıyorum.
2. Film en güzel .................'de/da izlenir.
Film en güzel yatakta izlenir. Ya da sıcacık bir battaniye altında hafif uzanırken. Dikkatim çok çabuk dağılır ve film izlerken yalnız olmak isterim. Bunun içinde ev ortamı sessiz, sakin ve tamamen bana özel.
3.Filmi izlerken olmazsa olmazın var mı? Varsa neler?
Dediğim gibi sessiz bir ortam ve mümkünse yalnız olmak paha biçilemez bir seyir keyfi yaşatır bana. Yoksa aksi olan en ufak bir şey batar. Ve de filmi en başından izleyemiyorsam hiç içime sinmez. Film bittiğinde de yazıları çıkarken birkaç dakika daha durup bekler filmi kafamdan geçiririm. Sonda çalan müzikleri de seviyorum bu yüzden. Genelde filmin son duygusu üzerine çok açıklayıcı hisler uyandırıyorlar.
a)Tek başına mı, kalabalık mı?
Tabi ki tek başına.
b) Mısır mı, cips mi?
Dikkatim dağıldığı için hiçbir şey yemek istemem. Yenmesi de beni çok rahatsız eder. Öyle ki kendi çiğneme sesimden bile sinir basar. Maalesef bazı eften püften konularda aşırı takıntılıyım. Kötü bir huy ama n'aparsın herkeste bir iki tane var bunlardan. :)
c) İki boyutlu mu, üç boyutlu mu?
İki boyut. Gözlük takmak başımı ağrıtıyor ve açıkçası ben o gerçekçilik hissini hiç yaşamıyorum yani boşuna o gözlüğün verdiği rahatsızlığa katlanmış oluyorum. Ay yazarken bile burnumun kemer kısmı karıncalanıyor. :D
d)Avm sineması mı, sokak sineması mı?
Çok büyük bir kayıp bence ama hiç sokak sinemasına gitmedim. Ama avmlerden genel olarak hoşlanmadığım için bilmesem bile sokak sineması eminim daha güzeldir. (Ah aklıma geldi de pastane sinemasına gitmiştim belki o sokak sinemasından sayılır.)
e)Filmden önce filmin fragmanını izlemek mi, yorumlarını okumak mı?
Fragmanı da izlerim yorumları da okurum. Ama bunlar beni pek etkilemez izlemek istiyorsam herkes kötü de dese izlerim. Zaten genelde insanlardan farklı düşündüğüm için yorumları okumuş olmak spoi yemediysem pek etkili olmuyor.
Evet bir mim daha burada bitti. Daha öncekilerde hiç etiketleme yapmamıştım çünkü unutmuştum. :) Ama şimdi etiketlemek istiyorum.
Kitabın DNA'sı
Yürüyen Balık
Daha Mutlu Daha İyi Bir Hayat Mümkün
Tekrar bu güzel mim için teşekkür ederim. Umarım yapan herkes keyif alır.
Mutlulukla kalın.
21 Ocak 2018 Pazar
Merhamet Dizisi Hakkında
Merhabalar.
Siyah Beyaz Aşk dizisinin düzenli izleyicisi olduğumdan beri İbrahim
Çelikkol’un da hayranı oldum. Öncesinde pek tanımazdım bu yüzden ben de araştırmaya
başladım. Tam benim üniversite sınavına gireceğim senelerde Merhamet isimli bir
dizi başlamıştı. Hatırladığım kadarıyla o zaman da çok izlemek istemiş ama
sınav maratonu dolayısıyla izleyememiştim. Ferhat karakterinden tamamen farklı
birini oynadığı için de hayatımda bir ilk yapıp bitmiş bir Türk dizisini
izledim. Ha bir daha yapar mıyım? Hayır! Çünkü bölüm süreleri o kadar uzun ve
konular öyle entrikaya müsait ki bir zaman sonra ‘ne olur bitsin artık’
diyorsunuz.
Dizi Hande Altaylı'nın Kahperengi adlı kitabından uyarlanmıştır. Konusu şöyle; Narin (Özgü Namal) çok zor şartlarda okumayı başarmış
ve başarılı bir avukat olmuştur. Bir gece en yakın arkadaşı Deniz’in (Burçin
Terzioğlu) evinde verdiği partide ilk ve
tek aşkı Fırat’ı (İbrahim Çelikkol) görür. Deniz’in kardeşi Irmak’ın (Yasemin
Allen) sevgilisi olarak karşısına çıkan Fırat ile beraber yıllardır kaçıp
saklandığı geçmişini düşünmeye ve arkasında bıraktığı ailesini merak etmeye
başlar. Kitaptan farklı olarak Narin’in peşinde Yaslıhan’daki kasaba
günlerinden ona takıntılı olan bir mafya babası vardır. Sermet Karayel (Mustafa
üstündağ).
Öncelikle dizi ile ilgili söyleyeceklerime dönelim. Dizi çok kaliteliydi.
Özellikle ilk sezon şahane idi. Bir kitaptan uyarlama olduğu için hemen gidip
kitabı alıp okudum. Onunla ilgili de en kısa zamanda bir yazı yazacağım. İkinci
sezonda ise kitapla alakalı bir yer kalmadığı için daha bağımsız bir senaryo
ilerledi. Ancak karakterlerin üniversite yılları yine kitaptaki gibiydi.
Karakterlerin hepsine bayıldım. Zaten hemen hepsinde de psikolojik olarak
sorunlar vardı bana göre. Ben bu tür karakterleri daha bir severim. Sermet
karakterine en başından beri hayranım. Hele beşinci bölümde yemek sofrasında
yaptığı çıkış beni benden alıyor. Oyuncular dizide hem günümüzü hem de on üç
yıl öncesini canlandırıyorlar. Ve hepsi harika iş çıkarmışlar. Narin ve Fırat’ın
toyluğu, Sermet’in iş bilmez, serseri halleri çok iyi yansıtılmış.
Dizide belli
sahneler var ki içime işledi. Biri yukarıda belirttiğim gibi beşinci bölümde.
Diğeri Fırat ve Narin’in ilk karşılaşmaları. Orada çalan o saniyelik müzik
sanki beynimin içine kazındı. Öyle güzeldi. Bir de ilk öpücük. o kadar doğal geldi ki gözüme. Narin'in utanmaları Fırat'ın havalı tavırları altında yatan o sevgi. Ve diğer bir sahne de otuz ikinci
bölümde Fırat’ın Narin ile görüşebilmek için kapısında ağlama sahnesi. İbrahim
Çelikkol’un oyunculuğunu Siyah Beyaz Aşk’da beğenmiştim ama Merhamet’te daha da
beğendiğimi söylemeliyim. Dizinin beni müthiş heyecanlandıran sahneleri ise
Sermet ve Deniz’in sahneleriydi şüphesiz. Tamamen zıt iki insanın aşk yaşamaya
çabalamalarını ve birbirinden tatlı repliklerini bayılarak izledim. Sermet’in
fedaisi Ali’yle olan ilişkileri de sanki iki sevgiliyi izliyormuşum hissi
uyandırdı. Hele sürekli Ali’nin trip atması, telefonu açmadığında Sermet’in
bozulmaları falan çok keyifliydi.
Sonu ise hiç mi hiç olmamıştı. Zaten Türk dizi mantığına göre karakterler
bir gün olsun gün yüzü görmediler. Herkes birbirinin kuyusunu kazdı durdu. Ee
mağlum mafyamızda var silahlar, tehditler gırla. Bari finalde mutlu son olsun
istedim ama maalesef. Bir de bana öyle geliyor ki dizi ekibi de final
yapılacağını bilmiyordu. Çünkü pek çok konuk oyuncu girmişti diziye. Tam da
entrika çevrilecek noktadaydılar. Bir beş bölüm daha ortalık karıştırıldı. Ama
son bölüm ne olduysa saçma bir aksiyon sahnesi ile Narin ve Deniz öldü, önceki bölümlerde kardeş
olduklarını öğrendiğimiz Fırat ve Sermet ise öylece arkada kaldılar. Hem de
Narin’le Fırat’ın iki aylık ikizleriyle.
Yine karakterler ölebilirdi. Zaten o
kızların çilesi ancak ölünce biterdi ya neyse, daha bir özenli çatışma sahnesi,
bol kan, gözyaşı olsa, acıtasyonu zirveye çıkarsa daha iyi olurmuş. Yine de bu
finali kabullenirsem biraz Sermet ve Fırat’a ceza olduğunu da düşünüyorum.
Çünkü Fırat zamanında Sermet’in tehditleri yüzünden Narin’i terk edip gitmişti.
Sermet ise kendi eliyle canını yaktığı adamlar yüzünden canından çok sevdiği
karısını kaybetti. Son dört bölüm hariç her saniyesi izlenebilir bir diziydi.
İlk sezon ise süper ötesiydi. Bir de finalin son sahnesi Deniz ve Narin’in
deniz kenarında konuşmaları çok dokunaklıydı.
Merak ettiğim bir diziyi de böylece öğrenmiş oldum. Hem tembelliğin tadını
çıkardım hem de çok güzel dizi müzikleri, yeni bir kitap, düşündükçe
gülümseyeceğim aşk hikayeleri kazandım.
Aradan yıllar geçmiş niye yazıyorumuna gelecek olursak da, sevdim. Ben
sevdiysem yazarım. O yüzden de yazdım. Okumak isteyen buyursun, yok istemeyen
de kitap yorumunu beklesin. :)
Mutlulukla kalın.
13 Ocak 2018 Cumartesi
Emma - Jane Austen 'Okur Yorumu'
Merhabalar.
Sınavlar bitti, derslerden geçildi, tatil başladı. Pek tatil gibi geçmese de hafifletilmiş okul dönemi denilebilir benim için. Finallere çalışırken okuduğum bir kitabı tanıtmaya geldim sizlere.
Jane Austen artık herkesin bildiği bir yazar oldu. En meşhur kitabı Aşk ve Gurur olsa da yazar en çok Emma kitabını severmiş. Bence bunda yazarlık yeteneklerinin en iyi gösterildiği kitabın bu olmasının da etkisi büyük.
Emma'nın konusuna gelirsek; Harfield kasabasında yaşayan her yönden pek çok rahatlığa sahip bir hayat yaşayan Emma'nın olgunlaşma süreci diyebiliriz. Öncelikle Emma'nın kişilik özelliklerinden başlayalım. Küçük bir yerde, sayılı zengin ailelerden birinin kızı olması bile onun belli bir kibre sahip olduğunu bize anlatabilir. Ama neyse ki bu kibir sosyete kurallarında hoş hatta gerekli sayılabilecek bir seviyededir. Annesini erken yaşta kaybetmiş, ablası ve fazla evhamlı babası ile bir başına kalmış kızımız dadısı tarafından çok iyi yetiştirilse de çevrenin onu her şeyde çok iyi bulup pohpohlaması ile öz güveni yüksek biri olmuştur. Kitabın başlamasıyla Emma'nın dadısının evlendiğini öğreniriz. Hatta Emma bu yakınlaşmayı önceden sezdiği için önsezilerinin çok iyi olduğunu iddia eder. Ve kitap boyunca bu özelliğini kullanarak doğru-yanlış vardığı sonuçları okuruz.
Emma özünde çok aklı başında ve akıllı bir kızdır. Ancak her şeyden hemen sıkılması ve kendini geliştirmeye gerek duymaması aile dostları Mr. Knightly'yi rahatsız eder. Hatta hemen her konuda ona yanlışı söyleyen yegane insandır.
Çöpçatanlık hevesi kitap boyunca pek çok kalbi kırsa da birazcık Mr. Knightly'nin yol göstermesi ile de hatasını anlar ve kabul eder. Bu da onun sevilebilir yanlarından biridir.
Ben kitabı okumadan önce bazı sürprizleri bildiğim için şok etkisi yaratmadı ama bilmeyen biri için çok şaşırtıcı kısımlar olduğunu söylemeliyim.
Tabii Jane Austen klasiği olarak sonunda herkes mutlu ve evli olacaktır. Merak ediyorum yazar kitapları şimdi yazsa hala karakterleri evliliğe sürükler miydi? :D
Severek okuduğum -olayları bilsem bile- eğlendiğim bir kitap oldu Emma. İlgilenenler tereddüt etmesinler.
Mutlulukla kalın.
Sınavlar bitti, derslerden geçildi, tatil başladı. Pek tatil gibi geçmese de hafifletilmiş okul dönemi denilebilir benim için. Finallere çalışırken okuduğum bir kitabı tanıtmaya geldim sizlere.
Jane Austen artık herkesin bildiği bir yazar oldu. En meşhur kitabı Aşk ve Gurur olsa da yazar en çok Emma kitabını severmiş. Bence bunda yazarlık yeteneklerinin en iyi gösterildiği kitabın bu olmasının da etkisi büyük.
Emma'nın konusuna gelirsek; Harfield kasabasında yaşayan her yönden pek çok rahatlığa sahip bir hayat yaşayan Emma'nın olgunlaşma süreci diyebiliriz. Öncelikle Emma'nın kişilik özelliklerinden başlayalım. Küçük bir yerde, sayılı zengin ailelerden birinin kızı olması bile onun belli bir kibre sahip olduğunu bize anlatabilir. Ama neyse ki bu kibir sosyete kurallarında hoş hatta gerekli sayılabilecek bir seviyededir. Annesini erken yaşta kaybetmiş, ablası ve fazla evhamlı babası ile bir başına kalmış kızımız dadısı tarafından çok iyi yetiştirilse de çevrenin onu her şeyde çok iyi bulup pohpohlaması ile öz güveni yüksek biri olmuştur. Kitabın başlamasıyla Emma'nın dadısının evlendiğini öğreniriz. Hatta Emma bu yakınlaşmayı önceden sezdiği için önsezilerinin çok iyi olduğunu iddia eder. Ve kitap boyunca bu özelliğini kullanarak doğru-yanlış vardığı sonuçları okuruz.
Emma özünde çok aklı başında ve akıllı bir kızdır. Ancak her şeyden hemen sıkılması ve kendini geliştirmeye gerek duymaması aile dostları Mr. Knightly'yi rahatsız eder. Hatta hemen her konuda ona yanlışı söyleyen yegane insandır.
Çöpçatanlık hevesi kitap boyunca pek çok kalbi kırsa da birazcık Mr. Knightly'nin yol göstermesi ile de hatasını anlar ve kabul eder. Bu da onun sevilebilir yanlarından biridir.
Ben kitabı okumadan önce bazı sürprizleri bildiğim için şok etkisi yaratmadı ama bilmeyen biri için çok şaşırtıcı kısımlar olduğunu söylemeliyim.
Tabii Jane Austen klasiği olarak sonunda herkes mutlu ve evli olacaktır. Merak ediyorum yazar kitapları şimdi yazsa hala karakterleri evliliğe sürükler miydi? :D
Severek okuduğum -olayları bilsem bile- eğlendiğim bir kitap oldu Emma. İlgilenenler tereddüt etmesinler.
Mutlulukla kalın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Merhabalar. Bugün sizlere en en en sevdiğim Tayland dizisini anlatacağım. Ama öncesinde bir not geçeyim bu dizi BL türünde eğer bu tarz kon...
-
Merhabalar. Bugün sizlere Kore dizisi izleme serüvenim boyunca izlediğim mini dizilerden bahsedeceğim. Kore dizileri zaten kısa ama bu mi...
-
Merhabalar. Her ne kadar farklı konularda yazmaya çalışsam da elimi dizi-filmlerden çekemiyorum bu aralar. Yine bir j-drama ile huzurunuzda...