Neler Hakkında Yazıyorum?

22 Haziran 2020 Pazartesi

High Society - Film

Merhabalar.
Dün uzun zaman önce izleme listeme aldığım ama şimdi fırsat bulup izleyebildiğim bir filmi izledim. Film Netflix'te mevcut. Dizi-film ve haberlerden gördüğüm kadarıyla tam bir Kore şirketler sistemini eleştiren bir film. Dizileri az çok izliyorsanız chebol mevzularını biliyorsunuzdur. Kore'de pek çok şirket var. Bunlardan bazıları gerçekten güçlü ve aile içinde soylar boyunca devam eden şirketler. O ailelerden olan çocuklar da haliyle 'özel bir soy'dan geliyorlar. Film bu zengin insanlar için çalışan iki insanın patronlarının seviyesine erişmek için yaptıklarını anlatıyor bize. Filmde eksik gördüğüm bazı yerler olsa da genel olarak konusunu beğendiğim için bloga yazmak istedim.
Konusu şöyle, Oh Soo Yeon (Soo Ae) bir sanat galerisinde çalışan müdür yardımcısıdır. Rekabetin içinde, kazanma hırsı çok yüksek birisidir. Eşi Jang Tae Joon (Park Hae Il) bir üniversite profesördür. Ancak o da bir partiye katılıp politikaya atılmak ister. Yıllardır öğrencilerine anlattığı bir projesi vardır. Kent Bankası isimli bu proje geliri düşük olan vatandaşlara düşük faiz ve uzun ödeme planlarıyla kredi verecektir ve bu sayede küçük işletmeler kriz zamanlarında zarar etmekten kurtulacaktır. Soo Yeon galerinin yeni sergisi için ressam ayarlamak için uğraşırken Paris'ten dönen eski sevgilisi ile karşılaşır. Yeni sanatçının o olması istenir ve Soo Yeon da onu ikna etmek ister. Öte yandan koca Tae Joon zamları protesto eden bir miting düzenlerken mitingde kendini yakan bir adamı kurtarır. Tüm medyanın ilgisi üzerindedir. Güçlü bir parti ona milletvekilliği teklif eder ve hayatta kendi şansını yaratma sırasının ona geldiğini düşünüp bu teklifi kabul eder. Ancak işler hiçte umduğu gibi çıkmayacaktır. Bu yükselmek ve önünde saygı ile eğildikleri insanlar gibi olmak isteyen ikili gerçek sosyete ile karşılaşınca ne kaybettikleri ve bundan sonra ne kadar ileri gideceklerini düşünmek zorundadırlar.

***Spoi***
Ben filmi genel olarak beğendim. Konusu çok ilgi çekiciydi. Siyasetten ve siyasetçilerden nefret ettiğim için onların iki yüzlülüğü beni hiç şaşırtmadı. Filmde karı kocanın hayatları çok ayrıydı. Yani başlarına gelen hiçbir olay kesişmedi son ana kadar. Sadece son sahnede bir kesişme oldu ama onun da etkisi yoktu. Ben ikilinin ilişkilerini daha çok izlemek isterdim. Sağlam temellere kurulmuş bir evliliğin sonunda ne hale gelebileceği ve en sonda tüm hatalara rağmen birlikte kalmaya karar vermeleri daha etkileyici olabilirdi. Ama en başta ben onları abi kardeş zannettim sonradan evli olduklarını anladım. O yönden çok zayıftı hikayenin bu tarafı. Ama ikilinin hırsları çok gerçekti. Özellikle Soo Yeon'un yükselmek için yapabilecekleri beni hiç şaşırtmadı. Karakter çok gerçek ve tutarlıydı kendi içinde. Adam için aynını söyleyemeyeceğim. Karısı aldatması sanki sırf reyting uğruna yapılan sahneler gibiydi. Mantığı yoktu ama sonradan Kent Bankası konusundaki ikilemleri gerçekti. İyi mi kötü mü olmaya karar vereceği zaman o ikilemi onunla hissettim. Sonra bir de çocuk mevzusu vardı. Kadının çocuk doğurmak için bile mevki sahibi olmayı beklemesi beni çok şaşırttı. Öyle bir insan olmayı hiç istemediğimi fark ettim izlerken. Ama bir yandan da ona hak verdim. Çevresinde ağzında altın kaşıkla doğan çocukların sahip olduğu ayrıcalıkları görünce neden kendi çocuğundan bunu esirgesin ki. Kısacası bu paranın her şeyi yaptırma gücünün ne kadar fena bir şey olduğunu ve biz zavallı fanilerin asla o standartlara erişemeyeceğini yüzümüze vuran bir filmdi. :)
***Spoi Son***

Evet spoi bölümünü de geçtiğimize göre gelelim genel düşüncelerime. Ben filmi beğendim. Harşka değildi ama kaliteliydi ve kendini izletti. Replikler ve olayları dikkatli takip edip satır arası mesajları da anlayabileceğimiz bir filmdi. Hikaye konusundan biraz eksikti sanki ama. Yani karı kocanın ilişkilerinin ilk zamanlarını anlatan birkaç sahne olsaydı film daha çarpıcı olurdu. Bir de normalde böyle şeylerden rahatsız olmam ama galeri sahibi adamın sevişme sahnesinde çok rahatsız oldum. Gereksiz yere uzatılmış gibiydi. Filmlerde bu tarz sahneler gerekli ise beni rahatsız etmez ama bazen göze sokmak için çekilmiş gibi duranlar olur ki o zaman ne gerek vardı derim. Bunda da öyle düşündüm.
Benim düşüncelerim böyle izlemeyi düşünenler için şimdiden iyi seyirler. Mutlaka izlemelisiniz diyemem ama izlerseniz iyi vakit geçirirsiniz. İzleyenler varsa da yorumlarda kendi fikirlerini belirtebilirler. Benden bu kadar.
Mutlulukla kalın.

9 Haziran 2020 Salı

The Half of It - Film

Merhabalar.
Yakın zamanda izlediğim bir filmi anlatacağım bugün sizlere. Netflix yapımı bir film ve bence çok tatlıydı.
Konusu; Ellie Chu babası ile Çin'den Squahamish'e taşınmış ve burada bir hayat süremeye çalışan bir lise öğrecisidir. Derslerinde başarılı olduğu için para karşılığı diğerlerinin ödevlerini yapıyordur. Çinli olduğu için uğradığı alaylar, babasının İngilizce konuşamamasından dolayı depresyona girmesi ve ilgilenmek zorunda olduğu görevler arasında koşuşturup duran biridir. Bir gün okul takımından Paul isimli bir çocuk ondan aşk mektubu yazmasını ister. Başta kabul etmese de mecbur kalınca yapmayı kabul eder. Kabul etmemesinin sebebi mektubun yazılacağı kişidir. Aster Flores. Aster kasaba rahibinin kızıdır. Tüm kasabanın gözdesidir. Çok iyi, çok güzel, çok mükemmel görülen biridir. Ve Ellie de onun mükemmel olduğunu düşünür. Zamanla bir mektup, mektuplara dönüşür. Bu süreçte hem Paul ve Ellie birbirlerini tanıyacak hem de diğer yarını bulmanın ne demek olduğunu anlayacaklar.
Filmde Ellie'nin babası sürekli film izliyordu ve bu filmlerden biri de Ek Villian isimli Hint filmiydi. :) Bunu görünce çok sevindim çünkü benim de çok sevdiğim bir filmdir.

Asıl filmimize gelecek olursak ben filmi gerçekten sevdim. Çok güzel replikleri olan bir filmdi. Özellikle Ellie'nin edebiyatta iyi olması harika metinler çıkarmış ortaya. Anlamlı sahneleri olan tam bir gençlik filmi diyebileceğimiz bir film. Keyifli vakit geçirip, ara ara kahkaha atıp, sonunda da sakince tebessüm edeceğiniz bir film olduğunu düşünüyorum. Ben karakterleri de çok sevdim. Ama en çok Ellie ve Paul'u. :) Bu arada filmde adı geçen kasaba hayali bir kasabaymış. Böyle olan filmleri ben daha çok seviyorum nedense. Kendilerine ait bir evrendelermiş gibi geliyor.
Umarım şans verir ve beğenirsiniz. İzlediyseniz yorumlarda sohbet de edebiliriz dilerseniz.
Mutlulukla kalın.

7 Haziran 2020 Pazar

5 Film Mimi

Merhabalar.
Daha önce yaptığım 5 favori dizi ve animeleri seçtiğimiz mimlere bir de film versiyonunu yazmak istedim. Daha önce bu mim yapıldı mı bilmiyorum eğer yapıldıysa yorumlarda belirtirseniz sizin sitenize yönledirme eklerim. (Buraya yorum üzerine gelen bir sayfa bırakıyorum. Kafa Dergi'nin sahibi 5 dizi mimini başlatmış. Siz de gidip okuyabilirsiniz. :) Ve siz de favori 5 filminizi yazmak isterseniz yorumlarda belirtin gelip okuyayım.

Kesinlikle ilk seçeneğim Glück. Nedense bu filmi unutamıyorum. Çok sevdiğim bir film. Özellikle sonunun bana verdiği his beni çok mutlu ediyor. Hep karakterlerin geleceğini hayal ediyorum.

İkincisi belki de çoğu kişinin çok sevdiği bir film olan Chungking Express. Yönetmenin tüm filmlerini çok sevsem de bu filmi daha bir özel benim için.

Üçüncü sırada Kırık bir Aşk Hikayesi. Çok hoşuma giden bir filmdi. Eskilerden ve bizden bir şey de olsun istedim.

Dördüncü Better Days. Çok sevdiğim ve blogda bolca bahsettiğim bir film. :) O kadar hoşuma gitti ki. Bu filme rakip olarak Soulmate olsa da Better Days daha ağır bastı o yüzden kazanan o. :D

Beşinci film yine zor bir seçim olacak gibi. Pek çok seçenek aklıma gelse de ben Once filmini seçiyorum. Çok naif, çok gerçek ve çok harika müziklere sahip bir film. O yüzden onu seçmezsem içim rahat etmeyecekti. :)

Filmleri de böyle seçtim. Seçim parametrelerim sanatsal olarak kalitesi değil de bana hissetirdikleri olduğu için çok daha harika filmler olsa da ömrüm boyunca izlemek istediğim beşli bu şekilde olmalı gibi geldi bana. Umarım hoşunuza gider.
Mutlulukla kalın.

6 Haziran 2020 Cumartesi

5 Anime Mimi

Merhabalar.
Birkaç gün önce yaptığım mimin anime versiyonu ile geldim bugün. Sade ve Derin blogu sayesinde gördüğüm bu mimi cevaplamak için çok heyecanlıyım. Onun yazısını okumak için buraya tıklayınız. :)
Çizgi film ve anime çok severim. Yeni bir çizgi film gördüysem mutlaka izlemek isterim. Ben mutlu ettiği gibi çoğu zaman ağlatma gücüne de sahiptirler.

İlk olarak hayatımda ilk hatırladığım animelerden biri olarak Ay Savaşçısı'nı seçiyorum. Çoğu bölümü şu an hatırlamıyor olsam da tüm çocukluğum onunla geçti ve ben hala çok ama çok seviyorum bu animeyi.

İkinci olarak, Clannad olmadan olmazdı. Belki de en sevdiğim anime bu. İstediğim her şey var içinde. Yeniden izleme konusunda çok fazla istekle doldum şu günlerde. Okul bitsin baştan izleyeceğim.

Üçüncü olarak da dün izlediğim 5 per Second. O kadar güzeldi ki. 1 saatlik bir anime olsa da çok duygu doluydu. Sonunu başından tahmin ederek izlesem de yine de beni duygulandırmayı başardı. Yürek burkan hikayeleri ben çok seviyorum. Siz de seviyorsanız mutlaka şans verin derim.

Dördüncü olarak benim havalı Sakamoto'mu seçiyorum tabii ki. Sakamoto desu ga? çok sevdiğim ve izlerken keyif aldığım bir animeydi. Hayatımda yer edinen bir karakter oldu Sakamoto da. O yüzden bu liste de olmalıydı.

Beşinci, hmm.. düşünelim bakalım. Ne olabilir?
Sukitte na yo? -Hayır o kadar da vaz geçilmez değildi.
Lovely Complex? -Bİr dönem sıkılıp bırakmıştım o da olmaz.
Tonori no Kaibutsu kun? -Iıı, onu da yarım bıraktım. Bir dönem bir şeyler izleme konusunda berbattım.
Ookami Shoujo to Kuro Ouji? -Yok mangasını sevdiğim için izlediğim bir animeydi. Mangası Favorim olsa da animesi ortalamaydı.
Kaichou wa Maid sama? -İzlerken sevdiğimi hatırlıyorum ama buhran dönemine geldiği için yarım kalmıştı, o da olmaz.
Ah buldum buldum. İtazura na Kiss. :D Lisede en yakın arkadaşımla izlemiştim. Tabii ben o zamanlar Playfull Kiss'i yeni bitirmiş taze bir Kore hayranıydım. Hemen arkadaşımla animeye başlamıştık. Şarkılarını falan ezberler birlikte yalan yanlış söylerdik. :D

Evet beşinci de zorlansam da bir şekilde beş animeyi de seçebildim. Aslında Death Note da koymak isterdim ama Şu an kaldığım bölümü atlatamadığım için izlemeye ara verdim. Kardeşim hadi izleyelim diye beni sık sık darlasa da daha vakti var onun.
Siz de bu mimi yapmak isterseniz yorumlarda belirtmeyi unutmatın. Umarım önerilerimi seversiniz.
Mutlulukla kalın.

1 Haziran 2020 Pazartesi

5 Yabancı Dizi Mimi

Merhabalar.
Sevgili Deeptone'un çağrısıyla haberdar olduğum bir mim için geldim bugün. Onun yazısını okumak için sizi buraya alalım. Bir süredir bloglara gidip okuyamıyorum ne yazık ki. Bir kere ipin ucunu kaçırınca da herkesin yazıları birikti. Bir yandan ödevler, uzaktan dersler, online sınavlar derken kalan vaktimde de olabildiğince bilgisayardan uzak olmak istiyorum. Ama fark ettim ki telefon ve bilgisayar tamamen beni ele geçirmiş. Onlarsız da yapacak çok aktivitem olsa da onlarla olunca daha bir mutlu daha bir heyecanlı oluyorum. Umarım yakın zamanda bu bağımlılığım azalır.

Mim şöyle; hayatınız boyunca sadece beş dizi izleyecek olsanız bunlar hangileri olurdu?
Belki film olsa daha kolay cevap verebilirim gibi geldi soruyu görünce. Çünkü dizilere nazaran filmlerde vazgeçilmezlerim var. Ama dizilerde başta güzel olsa da sonunda illa ki bir şeyler bozuluyor ve ilk baştaki heyecanım kalmıyor. Hatta çoğu diziyi tahmin edebildiğim için sonunu geciktirerek izliyorum. Öyle yarım kalıp izlenmeyi bekleyen çok dizim var.

İlk olarak Secret Love Affair dizisini seçeceğim. Yoo Ah In muhteşemliği ile mest olduğum bir dizi. Bir de piyano var ki tüm muhteşemlikler bir arada diyebilirim. Dizi adı üstünde bir yasak aşkı anlatıyor. Benim en sevdiğim konulardan biridir yasak aşk konusu. Özellikle bu konudaki dizi-film-kitap-müzik ne varsa el atarım görünce.

İkincisi ise American Horror Story. Bloga yazmıştım zaten bu diziyi. En sevdiğim Amerikan dizilerinden.

Üçüncüsü Before We Get Married. Harika harika harika. Hikayesi, oyunculuklar, müzikleri, dekorları, kıyafetleri daha ne sayabilirim bilmiyorum ama hepsi hepsi harika. En sevdiğim dizilerden kendileri.

Dördüncü Clannad. En sevdiğim animeyi koymazsam olmazdı. O kadar duygu dolu ki cesaretim olsa yeniden başına geçip izleyeceğim.

Beşincisi Gray Rainbow. Bir Tayland dizisi. Kendisi bl türünde ve bence bu türde izlediğim en anlamlı dizi. Derdini o kadar güzel anlatan bir dizi ki. Karakterlerin hislerini tamamen içinizde hissediyorsunuz. Bitirince hüngür hüngür ağladığım tam sakinleştim derken dizi müziğini dinleyip yeniden ağlamaya başladığım bir dizi. Şimdi bile açsam her sahnede ağlayacağıma eminim. Beni çok etkiledi.

Evet benim beşlim böyle. Başta farklı düşünyordum ama gerçekten favori beşlim varmış. :) Yine de umarım hayatımız boyunca aynı şeyleri yapmak zorunda kalmayız da hep farklı şeyler izler, dinler, tecrübe ederiz. Bu sıralar hayatımda değişiklik isteği ile doldum. Umarım yanlış kararlar vermem ama sıkıldım aynı şeylerden. Bakalım neler değişecek neler aynı kalacak?
Siz de bu güzel mimim yapmak isterseniz yorumlarda belirtmeyi unutmayın.
Mutlulukla kalın.