Merhabalar.
Önceden bahsettiğim kitabın tanıtımı için buradayım.
Tehlikeli
İlişkiler: Tabulara ilk saldırı!
Kitap mektuplaşmalardan oluşuyor. Ben eski zamana hasret biri olarak mektuplarda gezinirken çok mutlu oldum. Yazı dili, kullanılan özlü sözler, kişileri karakterleri pek çok şeyi gözleme imkanı buldum. Dünyaya yeniden gelsem her halde 18. yüzyılın İngiltere'sinde olmak isterdim. Tabi bir leydi olarak. :D Hayallerimizde biraz şımartalım kendimizi değil mi?
Kitabın konusu şöyle; yakın arkadaş olan Markiz de Merteuil ve Vikont de Valmont aşkı bir 'baştan çıkarma' oyununa dönüştürmüştürlerdir. Bir gün Markizin eski sevgilisinin uzaktan bir akrabasıyla evleneceği haber gelir. Kont de Gercourt adındaki bu adam Markizi başka biri için terk etmiştir. Bunun öcünü almak isteyen Markiz de Merteuil, Vikont'tan akrabası olan genç kızı (Cecile Volanges) baştan çıkarmasını ister. Ama Valmont kızın çok küçük olduğu üstelik yeni hedefinin başka bir kadın olduğunu söyleyip reddeder. Başkan'ın eşi Madam de Tourvel görevlerine sıkı sıkıya bağlı, ahlak timsali bir kadındır ve Valmont'un yeni hedefidir. Markiz de eğer başarırsa onunla beraber olacağını söyleyerek anlaşma yapar. Daha sonra işler öyle bir karışır ki tabir yerindeyse kimin eli kimin cebinde anlaşılmaz.
Benim yorumuma dönersek, ben Markiz de Merteuil karakterine bayıldım. Onun mektuplarını heyecanla bekler oldum. Hele kendi hayatını anlattığı o mektupta 'vay be!' dedim. Böyle kurnaz karakterler beni kendilerine hayran bırakıyorlar. Markiz'in yaptıkları her ne kadar kabul görmese de çok güçlü bir kadın örneği çizmişler anlatırken. Vikont de Valmont ise sonuna kadar umudu kesmek istemesem de gerçek hayatta aşk diye bir şey olamayacağını bana gösteren bir karakterdi. Kitapta Markiz de dahil onun Madam de Tourvel'e aşık olduğu düşünülse de ben onun duygularını bir mektubunda yazdığı şu kelimelerle ilişkilendiriyorum.
"Artık
ben sadece onu düşünüyorum: Gündüz aklımdan çıkmıyor, gece düşlerimden. O
kadını kesinlikle elde etmeliyim, yoksa ona aşık olma gülünçlüğüne düşerim:
Muradına erememiş arzu, insanı, Tanrı korusun, nelere sürüklemez?"
Sadece hırstı onun ki ve kendini diğerlerine beğendirme meselesi. Bunu Markizin mektuplarıyla ona ne isterse yaptırmasından da anlıyoruz zaten.
Kitap gerçek olaylardan yola çıkarak o dönemin toplum yapısındaki çatlamaları eleştiriyor haliyle. Birkaç uyarlamasını da izlemiştim kitabın orada hep Markiz de Merteuil'in Vikont'a aşık olduğu sonucu çıkıyordu ama ben buna inanmıyorum. Markiz kendinden başkasını sevebilecek biri değildi. Sadece Valmont'un ilgisini seviyordu ve onu kaybettiğini düşündüğü için bu kadar tepki gösterdi. Jang Dong Gun'un aurasıyla yıkıp geçtiği film olan Dangerous Liaisons filminde Markizin odasının ayna kaplı olması da çok anlamlı bir detaydı bence. Oradaki oyuncu hem güzeldi hem de aynada kendine öyle bir bakışı vardı ki kesinlikle dünyanın en güzel kadını olduğunu düşündüğünü anlıyorsunuz. Gelin görün ki yazar -bu tür kötü karakterlere olduğu gibi- Markiz de Merteuil'i de cezalandırdı. Cezası benim düşüncelerimi de destekler nitelikteydi zaten.
Kısacası iyi gözlemlenilmiş karakterlerden oluşan, merak uyandıran bir kitaptı. Benim konusu ve geçtiği tarihe ayrı bir ilgim olduğu için sevdiğim kitaplar arasında yerini aldı.
Yayın evinin kitaplarının formunu da çok beğendiğim için kitap alışverişinde anlattığım o tatlı sahafta görür görmez aldım. Ben lisedeyken kütüphanedeki çoğu klasikler Bordo-Siyah yayın evindendi. Bu yüzden de bir nostalji oldu.
Şimdi beğendiğim birkaç alıntıya bakalım ve veda edelim.
*
Aşk
kendi başına bir duygudur, sakınganlık onun önüne gelebilirse de sonradan
yenemez; bir kere doğdu mu, artık ya bütün ömrünü sürer, ya da büsbütün umut
kesilirse o zaman, ancak o zaman ölür.
*
Benim
yaşamım onun mutluluğu için gerekli olduğu sürece hayatın gözümde bir değeri
olacak, ben de kendimi talihli sayacağım.
*
Aşk
daima bize kusursuz, sonsuz bir mutluluk hayal ettirir, öyle bir mutluluk
getirecek diye bizi kandırır.
…
İnsanı
aldatır o umut; o kadar da yer eder ki ona artık veda etmek zorunda olduğunuzu
anladığınız zaman bile, onu yitirmez, bir gönülde sevda ile her zaman beraber
gelen o pek gerçek acıları bir kat daha artırdığı anlarda bile gene ona
kapılırsınız.
*
Tehlikeli
bir ilişki, insanın başına meğer ne belalar getirirmiş!
Evet bugünlük bu kadar. Vize çalışmaları beni bekler. Bir an önce yazıp aklımdan atıyorum bu yazıyı da. Okumak isteyenlere duyurulur. Bir kez daha kitaplar iyi ki var diyor ve sizlere veda ediyorum.
Mutlulukla kalın.