Hiç hesapta yokken birden girip bir yazı yazayım dedim ve buradayım. Mağlumunuz finaller ve çok sevgili bütler bitti ve ben evde tatil moduna girmeye çalışan tembel bir pandayım şu an. Fonksiyonel ev kızlığı ve üç yaş sendromunun mağduru kardeşin profesyonel bakıcılığı rollerini hiç saymıyorum tabi ki. Çalışan annenin tatlı zorlukları bunlarda. Hala teknolojiye karşı olan bilgisizliğim ve bir yandan da öğrenmeye olan hevesimle blogger başta olmak üzere bilgisayarımın çeşitli yerlerini kurcalıyor ve çok şükür bozmadan işin içinden sıyrılabiliyorum. Neredeyse bir aydır uzak kaldığım kitaplarımın tadına ise diyecek yok. Neden seviyorum sorusuna tek bir satır cevap oluyor adeta. Günler böyle monoton bir şekilde geçiyor işte. Sanırım en farklı olayımız bir saat sonra evimizde olacağını düşündüğüm biricik amcam olacak. Onunla da biraz Nevşehir'in dağını taşını gezeceğiz. :) Neyse efendim sebebi ziyaretim sizlere çok sevdiğim bir kısa filmi göstermek aslında ama iç dünyamın halini kendimin bile bilemediğim bu günlerde az buçuk 'bu kızın hayatı nasılmış' temalı anekdotlar sunayım dedim. İleride de okurken hem burada yazdığım hem de ne olursa olsun asla yazamayacağım ama aklımdan da hiç çıkmayan şeyleri biraz hatırlamış olayım dedim. En büyük korkum unutmak zaten. İnsan unutursa pek çok şeyi kaybediyor çünkü.
Gelelim filmimize. Şuracığa linkini bırakıyorum.
Biz yukarıda bahsettiğim hayattaki üç yılını doldurmuş olan şahısı sakinleştirmek için bu oyunu çokça oynuyoruz. Öyle ki en iflah olmaz ağlama krizlerini 'taş, kağıt, makas oynayalım mı' cümlesi durduruyor. Tabi bunun bebekçesi ile 'taş, dağat, masak' desek daha doğru olur. Bebeklere bayılan ben nedense onlar çocukluğa evrildiğinde çok sevemiyorum onları ve bizim tatlı tatlı geçireceğimiz iki sene kaldı neredeyse. Sonra o her şeye cevap veren bilmiş çocukluk evresine atlayacağız. Bazen keşke hep kundakta kalsalar diyorum. Yani bir insanın en ideal zamanların altı aylık olduğu o sevimli zamanlar değil midir? Ben de istediğim kadar öpüp sevebilirim o zaman.
Evet efendim umarım sizleri sıkmadan ve bir nebze olsun gülümseyerek okuduğunuz bir yazı olmuştur. Hayatta hepimizin başkalarının tebessümüyle mutlu olabildiğimiz kişiler olmamız dileğiyle.
Mutlulukla kalın.