Merhabalar.
Bcp etkiliğine katıldığım için sevindiğim anlardan biri çünkü bu etkinlik olmasa kendimi motive edip de yazı yazmaya gelmeyeceğim. Burayı ihmal ettiğim zamanlardayım. Bakalım ne olacak böyle merak ediyorum. Bu ayın teması benim çok hoşuma gitti. Herkesi gezip güzel öneriler almak istiyorum. Siz de etkinliğe katılmak isterseniz buradan bilgi alabilirsiniz. Ben bu ayın temasında iki şeyden bahsedeceğim. İlki bir film. Yakın zamanda izlediğim ve aşırı sevdiğim bir film oldu. Ben kuir sinemasını çok severim. Şu son birkaç yıldır da elim hep onlara gidiyor. Sektör de hareketlendi şimdi iyi oldu bol bol içerik bulabiliyorum farklı hikayeler ve farklı tarzlarda. Benim seçtiğim filmin adı The World to Come. Bir kitaptan uyarlanan harika bir film. 1800'lerde Amerika'nın taşrasında geçen bir film. Abigail eşiyle bir çiftlik sahibidir. Kendi aileleri de bu işi yaptığından nesilden gelen bir kader gibi yaşamını kabullenmiştir. Durgun ve hüzünlü biri gibi duran Abigail'in geçmişte başına çok üzücü bir olay gelmiştir ve onun acısıyla baş etmeye çalışıyordur. Bir gün yaşadıkları yere başka bir aile taşınır. Abigail kendine bir arkadaş edinmiş olur böylece. Tallie çok güzel, neşeli ve konuşkan biridir. Zamanla iki kadın birbirlerine arkadaş, dost olurlar. Evlilikleri, çocuklukları ve kendileri hakkında konuşurlar. Aralarındaki bu sevgi gün geçtikçe daha da derinleşir ve iki kadın birbirine aşık olur. Biz filmde iki karakter üzerinden kadınların pek çok yönünü görürüz. Kendi annelerini, annelerinin öğütlerini dinleriz. Ben çok benzerlikler buldum açıkçası. Özellikle çiftlik işlerinin kaydının tutulması hakkında bir diyalog var o beni çok etkiledi. Anlattığı aşk hikayesinin yanında geçmişte kadınların yaşadığı şeyleri izlemek benim daha çok hoşuma gitti. Her yönden çok etkileyici bir film. Kitaptan uyarlandığı için sürekli edebi cümleler duyuyoruz filmde. Gerçekten ayı bir his sarıyor etrafınızı filmi izlerken. Ben gerçekten beğendim.
Diğer önerim ise bir kitap. Yakınlıklar - Lucy Caldwell. Bu bir öykü kitabı. İçinde kadınların toplumda karşılaştığı her konu var neredeyse. Annelik, hamilelik, kürtaj, cinsellik, arkadaşlık gibi pek çok konuda hem kadınların kendi iç seslerini hem de dışarıdaki sesleri duyuyoruz hikayeleri okurken. Gençken ve biraz büyüyünce fikri değişen kadınları görüyoruz. Hikayeler çok etkileyici ve güzeldi bence. Kitabın tek kötü yanı çevirisiydi. Malesef ben bu tarzı sevemedim. Daha bizim dile uyarlanmış bir çeviri olsaydı bu tarz konuları daha da içselleştirip daha duygu dolu bir yerden okuyabilirdim. Ama arada hep ben buradayım onlar orada durumunu hissettim. Farklı bir kültür olduğu, ortak noktamızın kadın olmamız olduğunu ama onun dışında hayata yan yana pencerelerden bakan kadınlar olduğumuzu düşündüm. Yine de çok güzeldi tabi. Bence benden daha zengin okumalar yapanlar buna benim kadar takılmayacaklardır.
Evet benim önerilerim de bunlar. Kadın hikayelerine bayılıyorum. Şimdi televizyonda da Bahar'ı izliyorum. O da çok hoşuma gidiyor. O bizim kültürü anlattığından acı sosu bol oluyor onu izlerken. Ben de biraz severim duygusal acıyı. Arabesk genlerde var galiba. Kendime duygusal mazoşist diyorum hatta. Gidip gidip böyle hikayeleri sevdiğim için. Ama ne yapayım bayılıyorum gerçek hayat dramlarına. Artık bitiriyorum yazımı. Çok şey okudum, çok şey izledim buraya da yazmayı çok istiyorum. Bakalım bir gün mutlaka.
Mutlulukla kalın.