Merhabalar.
Siyah Beyaz Aşk dizisinin düzenli izleyicisi olduğumdan beri İbrahim
Çelikkol’un da hayranı oldum. Öncesinde pek tanımazdım bu yüzden ben de araştırmaya
başladım. Tam benim üniversite sınavına gireceğim senelerde Merhamet isimli bir
dizi başlamıştı. Hatırladığım kadarıyla o zaman da çok izlemek istemiş ama
sınav maratonu dolayısıyla izleyememiştim. Ferhat karakterinden tamamen farklı
birini oynadığı için de hayatımda bir ilk yapıp bitmiş bir Türk dizisini
izledim. Ha bir daha yapar mıyım? Hayır! Çünkü bölüm süreleri o kadar uzun ve
konular öyle entrikaya müsait ki bir zaman sonra ‘ne olur bitsin artık’
diyorsunuz.
Dizi Hande Altaylı'nın Kahperengi adlı kitabından uyarlanmıştır. Konusu şöyle; Narin (Özgü Namal) çok zor şartlarda okumayı başarmış
ve başarılı bir avukat olmuştur. Bir gece en yakın arkadaşı Deniz’in (Burçin
Terzioğlu) evinde verdiği partide ilk ve
tek aşkı Fırat’ı (İbrahim Çelikkol) görür. Deniz’in kardeşi Irmak’ın (Yasemin
Allen) sevgilisi olarak karşısına çıkan Fırat ile beraber yıllardır kaçıp
saklandığı geçmişini düşünmeye ve arkasında bıraktığı ailesini merak etmeye
başlar. Kitaptan farklı olarak Narin’in peşinde Yaslıhan’daki kasaba
günlerinden ona takıntılı olan bir mafya babası vardır. Sermet Karayel (Mustafa
üstündağ).
Öncelikle dizi ile ilgili söyleyeceklerime dönelim. Dizi çok kaliteliydi.
Özellikle ilk sezon şahane idi. Bir kitaptan uyarlama olduğu için hemen gidip
kitabı alıp okudum. Onunla ilgili de en kısa zamanda bir yazı yazacağım. İkinci
sezonda ise kitapla alakalı bir yer kalmadığı için daha bağımsız bir senaryo
ilerledi. Ancak karakterlerin üniversite yılları yine kitaptaki gibiydi.
Karakterlerin hepsine bayıldım. Zaten hemen hepsinde de psikolojik olarak
sorunlar vardı bana göre. Ben bu tür karakterleri daha bir severim. Sermet
karakterine en başından beri hayranım. Hele beşinci bölümde yemek sofrasında
yaptığı çıkış beni benden alıyor. Oyuncular dizide hem günümüzü hem de on üç
yıl öncesini canlandırıyorlar. Ve hepsi harika iş çıkarmışlar. Narin ve Fırat’ın
toyluğu, Sermet’in iş bilmez, serseri halleri çok iyi yansıtılmış.
Dizide belli
sahneler var ki içime işledi. Biri yukarıda belirttiğim gibi beşinci bölümde.
Diğeri Fırat ve Narin’in ilk karşılaşmaları. Orada çalan o saniyelik müzik
sanki beynimin içine kazındı. Öyle güzeldi. Bir de ilk öpücük. o kadar doğal geldi ki gözüme. Narin'in utanmaları Fırat'ın havalı tavırları altında yatan o sevgi. Ve diğer bir sahne de otuz ikinci
bölümde Fırat’ın Narin ile görüşebilmek için kapısında ağlama sahnesi. İbrahim
Çelikkol’un oyunculuğunu Siyah Beyaz Aşk’da beğenmiştim ama Merhamet’te daha da
beğendiğimi söylemeliyim. Dizinin beni müthiş heyecanlandıran sahneleri ise
Sermet ve Deniz’in sahneleriydi şüphesiz. Tamamen zıt iki insanın aşk yaşamaya
çabalamalarını ve birbirinden tatlı repliklerini bayılarak izledim. Sermet’in
fedaisi Ali’yle olan ilişkileri de sanki iki sevgiliyi izliyormuşum hissi
uyandırdı. Hele sürekli Ali’nin trip atması, telefonu açmadığında Sermet’in
bozulmaları falan çok keyifliydi.
Sonu ise hiç mi hiç olmamıştı. Zaten Türk dizi mantığına göre karakterler
bir gün olsun gün yüzü görmediler. Herkes birbirinin kuyusunu kazdı durdu. Ee
mağlum mafyamızda var silahlar, tehditler gırla. Bari finalde mutlu son olsun
istedim ama maalesef. Bir de bana öyle geliyor ki dizi ekibi de final
yapılacağını bilmiyordu. Çünkü pek çok konuk oyuncu girmişti diziye. Tam da
entrika çevrilecek noktadaydılar. Bir beş bölüm daha ortalık karıştırıldı. Ama
son bölüm ne olduysa saçma bir aksiyon sahnesi ile Narin ve Deniz öldü, önceki bölümlerde kardeş
olduklarını öğrendiğimiz Fırat ve Sermet ise öylece arkada kaldılar. Hem de
Narin’le Fırat’ın iki aylık ikizleriyle.
Yine karakterler ölebilirdi. Zaten o
kızların çilesi ancak ölünce biterdi ya neyse, daha bir özenli çatışma sahnesi,
bol kan, gözyaşı olsa, acıtasyonu zirveye çıkarsa daha iyi olurmuş. Yine de bu
finali kabullenirsem biraz Sermet ve Fırat’a ceza olduğunu da düşünüyorum.
Çünkü Fırat zamanında Sermet’in tehditleri yüzünden Narin’i terk edip gitmişti.
Sermet ise kendi eliyle canını yaktığı adamlar yüzünden canından çok sevdiği
karısını kaybetti. Son dört bölüm hariç her saniyesi izlenebilir bir diziydi.
İlk sezon ise süper ötesiydi. Bir de finalin son sahnesi Deniz ve Narin’in
deniz kenarında konuşmaları çok dokunaklıydı.
Merak ettiğim bir diziyi de böylece öğrenmiş oldum. Hem tembelliğin tadını
çıkardım hem de çok güzel dizi müzikleri, yeni bir kitap, düşündükçe
gülümseyeceğim aşk hikayeleri kazandım.
Aradan yıllar geçmiş niye yazıyorumuna gelecek olursak da, sevdim. Ben
sevdiysem yazarım. O yüzden de yazdım. Okumak isteyen buyursun, yok istemeyen
de kitap yorumunu beklesin. :)
Mutlulukla kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder