Düzinelerce çift var bu dünyada.
Milyonlarca hayat...
Paylaşılan asırlık aşklar var.
İçlerinden birinde kadının gözü sadece adamı gördüğü için mi yoksa adamın kalbi kadının adına tapındığı için midir bilinmez dünyada sadece ikisi varmış gibi gelir onlar yan yana gelince. Kimine zaman durur, kimineyse etrafındaki her şey olağan dışı bir hızda dönmeye başlar.
Bu duygu yoğunluğunu tutturanlar mı mutlu olur? Ya da insan sevince sadece bunu mu hisseder? Bir diğer deyişle kadın ve erkek arasındaki bağ sadece aşk mıdır?
Birlikte gülmek için, birlikte yaşayabilmek için, birlikte bir gelecek inşa etmek için sadece kalp çarpıntısı mı gerekir? Minnettarlık, zorunluluk, mantık... Bunların hükmü bir yere kadar ve sonları belli midir?
Her insan mutlu olmak ister. Bu basit olayı da pek çoğu başarır. Bir su birikintisindeki yansımasından bile mutlu olabilir insan ya da göklerde süzülen kuşun kanat çırpışında 'işte huzur' diyebilir. Hayatın koşuşturmasından vakit bulup kendini dinleyebilir. Böylelikle de mutluluk ona gelir. Ama neden her şey tek başına böyle güzel ve kontrollü olabilecekken bir başkasını ister? Evet aşk güzeldir. Özellikle de romantik hayalleri olan ve bunları gerçekleştirmek isteyen her kişi için belki de dünyanın en güzel şeyidir. Yine de kontrolsüzlük bizi çıldırtır. Beni çıldırtır.
Bir başkasının düşüncesi, bir başkasının hissettikleri, bir başkasının hayalleri... Göz önüne almamız gerekenler çoğalır ve biz diğerini öyle çok hayatımıza dahil ederiz ki bir bakmışız kendi düşüncelerimiz, kendi hissettiklerimiz, kendi hayallerimiz bir köşeye itilmiş. Peki o zaman o nadide aşkın hükmü kalır mı? Biz biz olmaktan bu kadar uzaklaşmışken hangi insan buna sonuna kadar değer ve bizde tüm kaybettiklerimize rağmen hüküm sürer? İşte bu bizi sonumuza yaklaştıran, belki de, en önemli sorudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder