Merhabalar.
Bu hafta etkinliğimizin kelimelerini sevgili EsTen verdi. Buradan yazısına gidebilirsiniz. Bu haftanın kelimeleri parmak ucu, veda, ruh, sevilmek, satır.
Bu hafta kendimi yazdım. Bu sıralar gelecek kaygısı, okul sorumluluklarının stresi, belirsizlik gibi sorunlar yüzünden yaşadığım depresif hallerimi anlattım. Belki bir yorum gelir beni çeker çıkarır, belki biri bir akıl verir diye de buraya yazmak istedim. Ya da belki -inşallah değildir ama- birileri de benim gibidir ve yalnız olmadığını anlar.
***
Ruhunu sıkan duygulardan bir türlü kurtulamıyordu. Beyni asla susmuyor, sürekli aynı düşünceleri kendine yük edip duruyordu. Kafasını toplamalıydı. İleride olacak şeylerin ya da şu an olmayan şeylerin stresini bugüne taşımamalıydı. Sorumlulukların ağırlığı altında ezildiğini hissediyordu. Nasıl altından kalkacak, nasıl başarılı olacak bilemiyordu. Ama çalışmadan da hiçbir şey elde edilmezdi. Pek çok defa okuduğu okulu bırakmayı düşündü. Sadece yorulmak, başarısız olmak istemediği içindi bu düşüncesi. Daha denemeden pes ettiğini biliyordu. O yüzden bu fikirden uzaklaşmak için uğraşıyordu. O birkaç yıl önceki hevesli kız neredeydi? Pandemi ve ülke gündemi onu her gün umutsuzluğa sürüklüyordu sanki. Bir gün iyiyken diğer günler ruhu bataklığa gömülmüş gibiydi. Geçmeliydi bu his geçmeliydi. Bir an olsun huzur bulmak için satırlara sığındı. Okudu, yazdı. Kafasındakileri aktardı. O an için kurtardı bunlar onu. Peki ya sonra diye düşündü. Biliyorum tüm ömrüm böyle geçmeyecek ama bu hislerden nasıl kurtulacağım? Akıl almak istiyordu. Ailesine sığınıyordu. Bu dünyada sevildiğini en çok hissettiği yere sığınıyordu hep. Onlarsız yaşamayı düşünemiyordu. Onları hayal kırıklığına uğratmak istemiyordu. Ama çökmüştü sanki. Sürekli esniyordu, uykuluydu. Korkuyordu. Neyden korktuğunu bilmeden. Bu korkuyu nasıl yeneceğini bilmeden öylece bekliyordu. Silkelenmek, bir şeyler yapmak istiyordu. Hadi dedi kendine. En azından ufacık bir şeyler yap derslerin için. Hocasıyla olan görüşmesine kadar en azından konuyu anlamış, ufak tefek bir şeyler yapabilen biri olmak istiyordu. İstediğiniz kadarını yapamadım ama bu kadarı olur mu, buradan devam ettirilir mi demek istiyordu. Bana yol gösterin demek istiyordu. Ama bunu hocasına söylemekten de korkuyordu. Karşısında bilgisiz, kafası karışık görünmekten, gözünden düşmekten korkuyordu. Sahi gözüne girmiş miydi ki? Bunları düşünmenin faydası yoktu. Asla bilemezdi. Bir şeyler için çabalamalıydı. Herkes çabalıyordu tek o değil. Dünya böyle bir yerdi. Asla mücadele bitmez. Daha hayatta ne yaşamıştı ki. Bir programı yazamadı diye neydi bu bezginlik. Parmak ucu kadar görmüştü dünyanın gerçek yüzünü. Kim bilir daha neleri vardı. Derin bir nefes aldı. Nefesleri göğsüne sıkışmış gibiydi bu sıralar. Dolu dolu nefes aldığı zaman bile içinde tıkanıyor gibiydi. Artık gülümseyemiyorum bile diye düşündü. Sanki neşe ona veda etmişti bugünlerde. Neden gülemiyordu? Nedendi dönüp dolaşıp aynı şeyleri düşünmek? Keşke beyninin o kısmını susturabilseydi. Birilerine anlatıp 'nolur bir çare, bu yaşadığım da ne böyle' diyebilseydi. Yalnız olmadığını da biliyordu. Kim bilir kaç kişi onun gibi hissediyordu hayatta. Dualar ediyor hem kendinin hem böyle hissedenlerin yüreğine ferahlıklar diliyordu.
***
Bitemedi hikayem. Kendimi yazdığım için galiba. Birkaç gündür böyle bir ruh halindeyim. Ne yapacağımı da bilmiyorum. Elim kolum bağlı gibi. Ben de sizlere dert yanmak istedim. Benden daha tecrübeli, daha bilgili kişilerin fikirlerini alabilirim böylece. Yorumlarınızı merakla ve büyük bir umutla bekliyorum.
Mutlulukla kalın.