Merhabalar.
Kelime Oyunumuzda beşinci hafta. Bu hafta kelimeleri ben seçtim. Herkesin neler yazdığını okumak için sabırsızlanıyorum. Bu haftanın kelimeleri; kedi, film, keman, hasret, ağaç.
Hadi yazalım. :)
***
Çalgıcılar Sokağı caddesi sabah gelen haberle çalkalanıyordu. Herkes bir köşede bunu konuşuyordu. Neler yapabiliriz diye birbirlerine danışıyorlardı. Bir grup çoktan protesto planlarına başlamıştı. İçlerinden birinin matbaası vardı. Orada pankartları basacaklar, diğerleri de tanıdıkları herkesi çağırıp kalabalık oluşturacaktı. Tüm bu hengamenin içinde uykusundan yeni ayılan Tekir ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Köşesinde şaşkın şaşkın etrafı izlerken Kirli koşa koşa yanına geldi.
"Tekir abi duydun mu olanları? Bizim çınar ağacını keseceklermiş abi. Havuz yapılacakmış buralara. Süs çiçekleri ekeceklermiş. Abi yakışır mı bizim caddeye süs bitkisi dikmek. Şimdi ben onların yanına mı kıvrılıp yatacağım yani? Sen söyle güzel abim."
Kirli'nin söylenmeleriyle neye uğradığını şaşıran Tekir duyduklarıyla da hayli sinirlenmişti. Çalgıcılar Sokağı pek işlek bir cadde değildi. Ama burada yaşayan insanlar buranın müdevimleriydi. Herkes birbirini tanır. Her gün selamlaşarak geçerlerdi birbirinin yanından. Eski bir muhitteydi aslında. Şimdilerde yeni yeni gelen restorasyon çalışmalarıyla birkaç yeri değişse de genel mimari on yıllara dayanıyordu. Zamanında çeşitli müzisyenlere ev sahipliği yapmıştı. Adı da buradan geliyordu.
Tekir, hala sinirli sinirli soluyan Kirli'yi sakinleştirmek için: "Hele bir dur işin aslını astarını anlayalım. Parlama hemen." dedi. İkisi birlikte tarihi sinemanın arkasındaki çöplüğe ilerlediler. İçeride sabah 9.15 seasının filmi yayınlanıyordu. Vurdulu kırdılı bir karate filmiydi yine. Sabah sabah kim izliyor bunları diye düşünürdü hep Tekir. Nihayet ara sokağa vardıklarında Duman ve çetesini gördüler.
Duman aslında bir ev kedisiydi. Ama sahibi gündüzleri onu serbest bıraktığı için sokaklarda dolaşırdı. Ev kedisi olması onu diğerleri arasında ayrıcalıklı yapıyordu. O yüzden genelde özenilen ve saygı duyulan biriydi. Ama evde olabildiğince sevimli olan o kedi, dışarıda tam bir serseriydi. Tüm belalı işlere karışır, her yerden haberi olurdu.
Tekir selam verdikten sonra neler olup bittiğini anlatmasını istedi. Duman da belediyenin havuz yapma bahanesiyle meydandaki çınarı keseceğini söyledi. Yakın zamanda caddenin sonuna yapılan avm sahibi şikayet etmiş. Çok yaşlı olduğu için ağacın çürüdüğünü ve avmnin böceklendiğini söylemişler. Ama ortada ne bir böcek ne de çürüyen bir yaprak varmış. Asıl dert çınarın caddede önemli bir simge olması dolayısıyla çınar etrafında işletilen çay bahçesinin avm müşterilerini buraya çekmesiymiş. Kendi kafesi işlemeyen adam böyle bir hile ile müşterileri kendine bağlamayı amaçlıyormuş.
Duman'ın dediklerini duydukça daha da sinirlenen Tekir bu işe el atmaya karar verdi. Her ne kadar Duman çetenin lideri olsa da sokakta en çok sözü geçen kedi Tekir'di. O ne dese ikiletmeden yapılırdı.
Tekir bu sokaklarda doğmuştu. Hayatı boyunca da buradan hiç çıkmamıştı. Aslında sahibi vardı ama bir sokak kedisiydi. Sahibi yıllar önce bu caddede müzik yapan bir sokak sanatçısıydı. Kemanıyla türlü türlü parçalar çalar, ekmeğini bundan kazanırdı. Bir gün bir sokak arasında Tekir'i bulmuştu. Annesi Tekir'i terk etmişti. Beslenemediği için de hayli zayıflamıştı. İşte kemancı bu halde alıp onu büyütmüş, sağlığına kavuşturmuştu. Bir türlü eve alışamayan Tekir sokaklarda yatmış ama her gün sahibinin yanında müzik yapmıştı. Yanında bir kedi ile keman çalan bu adam gittikçe ünlenmeye başlamıştı. Taa başka şehirlerden onu dinlemeye gelen kişiler bile oluyordu. Günlerden bir gün bir yapımcı, adama bir teklifle geldi. Adam da kabul etti. Tekir'i de yanında götürmek istedi ama tüm hayatı burada olan Tekir reddetti. Böylece iki dost ayrıldılar. Hala içinde kemancıya karşı özlem duysa da kemancı vefalı davranıp boş zamanlarında yine bu yere gelip Tekir'i görüyordu. İşte o zamanlar hasreti de azalıyordu.
Tekir ve Duman'ın önderliğinde kediler de örgütlenmeye başladılar. Önce civardaki tüm kedilere haber verdiler. Hepsi yedikleri yemeklerden kalan artıkları avmye taşıyacaktı. Ama bu tehlikeli bir görevdi. Kedilerin bunu sezdirmeden yapması gerekiyordu. Üstelik avmnin güvenliğine de dikkat etmeleri gerekliydi. Çöpleri oraya koysalar da hemen temizleneceği için bunu sürekli yapmaları lazımdı. Çevredeki tüm kediler bu emre uydu. Zaman geçtikçe avmnin önü çöp yığılı hale gelmişti. Ne kadar temizlense de göz açıp kapayana kadar yeniden kirleniyordu. Bu işte kedilerin parmağı olduğu kırk yıl düşünse aklına gelmeyen avm sahibi, gelen müşterilere suç buluyordu. Müşterilerle kavga ettikçe de müşteri kaybediyordu. İkinci plan ise çınarı kesmek için gelecekleri zaman uygulanacaktı.
Beklenen gün geldiğinde insanlar ve belediye çalışanları çoktan münakaşaya girmişlerdi bile. İki tarafta diğerine derdini anlatmaya çalışıyordu. Avm çalışanı ise bu karışıklığa canı sıkılmış bir an önce ağacın kesilmesini istiyordu. Sonra sokağı yüksek sesli miyavlamalar kapladı. Belki yüz belki bin kedi dört bir yandan çınarı kuşatmışlardı. Hepsi ya çınarın üzerinde ya da çevresinde miyavlamaya, hırlamaya devam ediyordu. İnsanların hepsi bu duruma çok şaşırmıştı. Kimse kedilerin neden böyle bir şey yaptığını anlamyordu. Kedilerin arasından Tekir öne çıktı. Protestocuların elindeki pankartlardan birini ağzına alıp çınarın yanına taşıdı. Kedilerin çınarı korumak için böyle bir şey yaptıklarını anlayan insanlar şaşkınlıktan küçük dillerini yutacak hale gelmişlerdi. Yaptıkları yanlışın farkına vardılar ve doğayı rahat bırakmaya karar verdiler.
Karışıklık durulunca protestocuların lideri çınarı yetkililere gösterip aslında ne bir çürüme ne de bir böcek olmadığını anlattı. Yalan ihbar üzerine yetkililer avm sahibine ceza verdi. Tüm bu olanları bir köşeden izleyen avm sahibi de yaptıklarından çok utanmıştı. Kendisi o an daha çok kazanmak uğruna geleceğini kaybedeceğini anladı. Çalgıcı Sokağı halkından ve kedilerden özür diledi. Yetkilerin verdiği yüz bin fidan dikme cezasını kabul etti. Ve bunun için Çalgıcı Sokağı başta olmak üzere tüm ülkeye fidan dağıttı. Avm içinde de doğa dostu markalarla çalışmaya karar verdi.
Bu olay tüm hafta ana haberlere konu olmuştu. Daha önce bu caddeyi duymayanlar gelip görmeye başladılar. Pek çok belediye ve avm sahibi de bu olaydan ders aldı ve daha ekolojik bir yaşama geçmeye başladılar. Tüm ülkede hızla değişen bu sistem ile herkes değişikliği hissetmeye başlamıştı. Artık hava daha temizdi, hastalıklar azalmış, hayvan ve bitki çeşitliliği artmıştı. Bu olanlar dünya basınının da dikkatini çekti. Dünyadaki tüm insanlar aslında doğanın efendisi değil bir parçası olduklarını anladılar. Küresel çapta bir temizlenme başladı. Dünya artık daha temiz bir yer haline gelmişti. Önceden sorun olan her şey ortadan kalmıştı. Yetkililer ozon tabakasında iyileşme gördüklerini bildirmişlerdi. İklim değişimi ve buzullardaki erime de durmuştu.
Dört bir yandan gelen haberleri duydukça Tekir, Duman, Kirli ve diğer kediler mutluluktan miyavlıyorlardı. Aslında dünya çapında ünlenen kediler olsalar da Çalgıcılar Sokağı'ndan vazgeçememişlerdi. Küçücük bir sokakta köşede kıvrılan kedilerle başlayan bu hareket tüm dünyanın kaderini değiştiren bir devrime dönüşmüştü. Şimdi tek istekleri gelecek nesillerin de bu duyarlılıkla yaşamalarıydı.
***
Bitti. :D Yüzümde bir gülümseme var ve nedense gözlerim dolu dolu. Böyle şeyler yazdıkça 'gerçek olur mu ki?' düşüncesi sarıyor beni. Umarım olur. Hayal etmesi bile güzel.
Kendi seçtiğin kelimelerle yazmak zormuş bayağı. Bir sürü konu değiştirdim birinde karar kılana kadar. Hatta birini yazdım iptal ettim. Ama bu içime sindi. Kedi Tekir'in macerasını okudunuz. Umarım hoşunuza gitmiştir. Böyle hayvaların bakış açısıyla yazılan kitaplar ya da yapılan filmler benim çok hoşuma gidiyor. Yeni kelime oyunlarında görüşmek üzere o halde. :)
Mutlulukla kalın.