Merhabalar.
Bir süredir iç dökme yazıları yazıp sonra vazgeçip yayınlamıyorum. Biraz kalabalık bir grup beni okumaya başlayınca ne diyeceğimi de şaşırdım. Kendimi başkalarına açma konusunda çok ketum olduğum için belki birbirimizi gerçek hayatta tanımasak da bir çekingenlik geliyor. Zamanla aşarım her halde diye umuyorum.
Bugün ise yine iç dökme tarzı bir yazı ile geldim ama bunu ne olursa olsun yayınlamak istiyorum yoksa hep taslakta kalıp sonra da silinip gidecekler.
Biliyorsunuz ben 2018'de mezun oldum. Bir sene sonrada yüksek lisansa başladım. Haliyle bir 'iş ne olacak' korkusu sardı beni de. Çevremde iş bulanların çalıştıkları şartları duyunca oluşan kaygı, devlette çalışanların rahatlığını duyunca 'neden formasyon almadım ki' diye gelen pişmanlık ama sonra hepsine bir cevap veren pollyanna yanım. Yani klasik bir ben olarak aynı anda binlerce düşünce ile boğuşan bir zihin.
Ama bunlardan ayrı olarak fark ettiğim bir şey de var. Kimle konuşsam hayatından memnun değil. Herkeste bir memnuniyetsizlik, mutsuzluk, hep olandan bambaşka bir şey için duyulan özlem var.
Herkes bir şekilde hayatını değiştirmek istiyor gibi ama ne ile değiştireceklerine dair fikirleri de yok. Genelde bu iş tabanlı oluyor. Özellikle bizim gibi yeni yeni iş hayatına atılan gençler için. En azından benim fark ettiğim bu yönde.
Acaba bu memnuniyetsizlik halinin nedeni ne? Sanırım kendimize özel hayatımızda bir uğraş, bizi hayata bağlayan ayrı bir meşgale bulamıyoruz. Tabi bunlar için de para ve zaman gerekli kabul ediyorum. Ama yine de sevebileceğimiz daha basit şeylerle ruhumuzu yenileyip hayat koşuşturmasında yeniden yerimizi alabiliriz diye düşünüyorum.
Belki henüz iş hayatını tanımadığım için böyle olumlu yönden bakabiliyorum, belki işe girince ben de şikayet edeceğim çoğu arkadaşımın şikayet ettiği şeylerden ama ben yine de bunun olmamasını umut ediyorum.
Böyle işte, insanların sürekli dillendirdikleri bu mutsuzluk hali beni üzüyor bir yandan da. Küçükken toz pembe olan her şey büyüdükçe değişti evet. Hala içimde yetişkin olmayı reddeden bir yanım da var ona da tamam. Kafamızı kaldırıp baktığımız dünya kötülüklerle, felaketlerle dolu belki de ama ben yine de ruhumu yaşarken huzura erdirecek ve beni mutlu edecek bir hayat yaşamak istiyorum. Bunu arayıp bulmak istiyorum en azından.
Umarım bulmuşumdur da. Çünkü bu hayatta en çok mutlu bir insan olarak yaşamak ve çevremdekileri de mutlu etmek istiyorum.
Bulunduğumuz durumdan, işimizden, yaşantımızdan memnun olmasak da umarım değiştirme imkanımız varsa değiştiririz yoksa da içinde bulunduğumuz durumun şartlarını iyileştirmeye çalışırız. Kendimize ufak bir nefeslenme yeri hazırlarız.
Ve hep mutlu oluruz. Dünyadaki tüm insanlara mutluluk saçan insanlar oluruz.
Mutlulukla kalın.
Geleceği dört gözle beklerken geçmişi özleyen bana... Yaşadığımı hissetmek için kendime öncesinden birkaç anı... En güzel hatıralar şu an içimden geçen duygulardır.
Neler Hakkında Yazıyorum?
▼
29 Kasım 2019 Cuma
21 Kasım 2019 Perşembe
10 Yaşıma Mektup
Merhabalar.
Bir süredir yapılan bir etkinlikle karşınızdayım bugün. Sevgili Deeptone herkes yapsın istediği için ben de ne kadar zor da olsa kendimi zorlayıp yazacağım bir şeyler.
Aslında düşününce geçmişteki kendime söyleyecek hiç mi bir şeyim yok diyordum daha sonra bunun on yaşımla alakalı olduğunu anladım. O zamanlar hayatımın süt liman olduğu zamanlardı. O yüzden ne desem pek de bilmiyorum ama deneyeceğim. Hadi bakalım.
***
Sevgili Nurefşan,
Ben senin 23 yaşındaki halinim. Bu mektubu da sana 2019 yılından gönderiyorum. Bu tarz bilim kurgu işlerine pek merakın yok biliyorum ama yine de gelecekten bir mektup almak çok havalı değil mi?
Şu an belki de hayatının en güzel zamanları. Bayburt'ta ailenle, arkadaşlarınla, hayatındaki en iyi öğretmenle geçip gidiyor. Ama maalesef bu sene sonunda size taşınma işi gözüküyor. Yeni yeriniz ise Nevşehir. Hala da orada yaşıyorsunuz bugün.
Başlarda çok üzülüp korksan da bu şehir sana iyi kötü bir sürü şey öğretecek. Öncelikle Bayburt'takilerden bile iyi arkadaşlar edineceksin. Tabi sana büyümenin ne olduğunu öğretecek sözde arkadaşların da olacak. Karakterin burada şekillenecek. Çok iyi insanlarla tanışacaksın. O yüzden kendine stres yapma tadını çıkarmaya çalış.
Sana şöyle yap böyle yap demek içimden gelmiyor. Çünkü hayatın boyunca elinden geleni yaptın. Sadece bir kaç küçük tavsiyem olabilir.
Keman kursunu bırakma. Üniversite sınavı önemli olabilir ama hala aklımın bir köşesinde kursa gitme hayali var.
Lise de İngilizcen iyiydi ama sonradan çok boşladın. Yapma böyle şeyler. Şimdi başını ağrıtıyor.
Tercih zamanı bilmiyordun ama yakın zamanda bir bölüm öğrendin. Endüstriyel tasarım. Üniversite tercihlerinde göz önünde bulundur. Şu an ki bölümünden daha çok ilgini çekiyor şu an.
Son olarak da aileni çok çok sev. Onların yanında olduğun kadar hiçbir yerde mutlu olamazsın çünkü. Her zaman seni mutlu eden şeyleri yap.
Mutlulukla kal.
Bir süredir yapılan bir etkinlikle karşınızdayım bugün. Sevgili Deeptone herkes yapsın istediği için ben de ne kadar zor da olsa kendimi zorlayıp yazacağım bir şeyler.
Aslında düşününce geçmişteki kendime söyleyecek hiç mi bir şeyim yok diyordum daha sonra bunun on yaşımla alakalı olduğunu anladım. O zamanlar hayatımın süt liman olduğu zamanlardı. O yüzden ne desem pek de bilmiyorum ama deneyeceğim. Hadi bakalım.
***
Sevgili Nurefşan,
Ben senin 23 yaşındaki halinim. Bu mektubu da sana 2019 yılından gönderiyorum. Bu tarz bilim kurgu işlerine pek merakın yok biliyorum ama yine de gelecekten bir mektup almak çok havalı değil mi?
Şu an belki de hayatının en güzel zamanları. Bayburt'ta ailenle, arkadaşlarınla, hayatındaki en iyi öğretmenle geçip gidiyor. Ama maalesef bu sene sonunda size taşınma işi gözüküyor. Yeni yeriniz ise Nevşehir. Hala da orada yaşıyorsunuz bugün.
Başlarda çok üzülüp korksan da bu şehir sana iyi kötü bir sürü şey öğretecek. Öncelikle Bayburt'takilerden bile iyi arkadaşlar edineceksin. Tabi sana büyümenin ne olduğunu öğretecek sözde arkadaşların da olacak. Karakterin burada şekillenecek. Çok iyi insanlarla tanışacaksın. O yüzden kendine stres yapma tadını çıkarmaya çalış.
Sana şöyle yap böyle yap demek içimden gelmiyor. Çünkü hayatın boyunca elinden geleni yaptın. Sadece bir kaç küçük tavsiyem olabilir.
Keman kursunu bırakma. Üniversite sınavı önemli olabilir ama hala aklımın bir köşesinde kursa gitme hayali var.
Lise de İngilizcen iyiydi ama sonradan çok boşladın. Yapma böyle şeyler. Şimdi başını ağrıtıyor.
Tercih zamanı bilmiyordun ama yakın zamanda bir bölüm öğrendin. Endüstriyel tasarım. Üniversite tercihlerinde göz önünde bulundur. Şu an ki bölümünden daha çok ilgini çekiyor şu an.
Son olarak da aileni çok çok sev. Onların yanında olduğun kadar hiçbir yerde mutlu olamazsın çünkü. Her zaman seni mutlu eden şeyleri yap.
Mutlulukla kal.
10 Kasım 2019 Pazar
Kasım Ayı Meydan Okuması 10. Gün - Manzara
Merhabalar.
Geldik mi son güne? Nasıl geçti anlamadan bitiverdi. Ama şahsi fikrim, on gün idealmiş çok da zorlanmadan ve nispeten günü gününe yazarak bitirebildim bu meydan okumayı. Çünkü geç kalınca ya da bitiremeyince üzülüyorum ister istemez.
Bugün son gördüğümüz manzarayı anlatacağız ya da resmini paylaşacağız. Bugün ben gezmelerden eve yeni girdiğim için insanlarla konuşmaktan manzaralara pek bakmadım açıkçası. :D O yüzden eskiden çektiğim fotoğraflardan bir iki tane koyacağım buraya. Zaten hepsi hemen hemen her gün gördüğüm ve mest olarak baka baka geçtiğim yerler.
Geldik mi son güne? Nasıl geçti anlamadan bitiverdi. Ama şahsi fikrim, on gün idealmiş çok da zorlanmadan ve nispeten günü gününe yazarak bitirebildim bu meydan okumayı. Çünkü geç kalınca ya da bitiremeyince üzülüyorum ister istemez.
Bugün son gördüğümüz manzarayı anlatacağız ya da resmini paylaşacağız. Bugün ben gezmelerden eve yeni girdiğim için insanlarla konuşmaktan manzaralara pek bakmadım açıkçası. :D O yüzden eskiden çektiğim fotoğraflardan bir iki tane koyacağım buraya. Zaten hepsi hemen hemen her gün gördüğüm ve mest olarak baka baka geçtiğim yerler.
Bu bizim evimizin girişi. Çok seviyorum bu kapıdan geçmeyi.
Bura da binanın giriş kapısından görüntüsü. Buradan çektiğim yüzlerce resim vardır kesin.
Ve aynı yerden bir akşam üzeri manzarası.
Yolculuk sırasında yağan yağmur.
Umarım içiniz açılır bu fotoğraflara bakınca.
Bir güzel etkinlik daha bitti. Bu meydan okumayı başlatan ve beni davet eden herkese teşekkür ederim. Çok eğlendim gerçekten. Herkesin birbirinden güzel cevaplarını okumak, onları yorumlamak çok keyifliydi. Daha nice etkinliklerde görüşmek üzere.
Mutlulukla kalın.
Kasım Ayı Meydan Okuması 9. Gün - Kış Geldiğinde Yaptığın Tarif
Merhabalar.
Bugün yemek tariflerimizi paylaşacağız. Ne kadar düşünsem de kış için özel yaptığım bir tarif bulamadım. En sık yaptığım şey nane limon ama o da tarife girmez. :D
O yüzden son zamanlarda yaptığım ve çok sevdiğim bir tarifi yazayım dedim. Dereotlu poğaça.
Linki buraya bırakıyorum.
Kyır kıyır ve çok hafif bir lezzet.
Tavsiye ederim yani. Biz eskiden patatesli kek yapardık ama çok az çıkardı ve hiç doyurucu olmazdı. Tadı damağımda kalırdı yerken. Ama bu poğaça onunla aynı tatta olmasına rağmen daha çok çıkıyor. Size bir tavsiyem de tarifteki ölçünün iki katını yapmanız. O zaman tam bir poğaça ölçüsü gibi oluyor. Diğer türlü çabucak bittiği için üzülüyorsunuz. :)
Afiyet olsun.
Mutlulukla kalın.
Bugün yemek tariflerimizi paylaşacağız. Ne kadar düşünsem de kış için özel yaptığım bir tarif bulamadım. En sık yaptığım şey nane limon ama o da tarife girmez. :D
O yüzden son zamanlarda yaptığım ve çok sevdiğim bir tarifi yazayım dedim. Dereotlu poğaça.
Linki buraya bırakıyorum.
Kyır kıyır ve çok hafif bir lezzet.
Tavsiye ederim yani. Biz eskiden patatesli kek yapardık ama çok az çıkardı ve hiç doyurucu olmazdı. Tadı damağımda kalırdı yerken. Ama bu poğaça onunla aynı tatta olmasına rağmen daha çok çıkıyor. Size bir tavsiyem de tarifteki ölçünün iki katını yapmanız. O zaman tam bir poğaça ölçüsü gibi oluyor. Diğer türlü çabucak bittiği için üzülüyorsunuz. :)
Afiyet olsun.
Mutlulukla kalın.
8 Kasım 2019 Cuma
Kasım Ayı Meydan Okuması 8. Gün - Neden Blog Yazıyorsun?
Merhabalar.
Bugün neden blog yazdığımızı anlatacağız. Ben üniversiteye başladığım sene açtım bu blogu. O zamanlar çok blog okumazdım ama bilirdim de blogger diye bir platform olduğunu. Sonra yazmayı çok sevdiğim için boş bir anımda blogumu açtım. O gün bu gündür de adı aynı. Blog adresini değiştirdim sadece sonradan. Hem 'Mürekkeple hayaller' adı çok hoşuma gitti hem de eski ismi -şu an hatırlamıyorum ama- tam blog adı gibi değildi.
Gel zaman git zaman yazılar girmeye başladım. Başta önceden yazdıklarımdı. Sonra diğer blogları da okudukça 'ben de okuduğumu, izlediğimi yazayım' dedim. Öyle gelişti. Zamanla çevrem oluştu. Başkalarına yorum yaptıkça, etkinliklere katıldıkça birbirinden güzel insanlarla tanıştım. İlgimi çeken çok farklı blog tanıdım.
Şimdi ise hem yazdıkça rahatlayan bir insan olduğum için hem de yazılara gelen yorumlarla etkileşimde kalabildiğimiz için seviyorum blog yazmayı. Sevdiğim şeyleri rahatça ifade edebildiğim bir alan gibi geliyor bana. Yazmak çok zevkli bir kere. Aklımda hikaye, roman tarzı şeyler yazmak da var ama hiç başına oturup hikayeyi geliştiremiyorum. Hep kafamda kurup duruyorum anca. Bir gün ciddi ciddi oturup üzerine çalışmak ve kendi hikayelerimi yazmak istiyorum. Eskiden wattpadte yazayım diyordum ama orasının eski tadı kalmadı ben de. Buradan paylaşırım sanırım. Ya da bilemem o an ne daha iyi hissettirirse.
Öyle işte yazmaya karşı duyduğum sevgi ve siz güzel blog arkadaşlarımla kurduğum o eşsiz iletişim beni buraya her geçen gün daha çok bağlıyor. Umarım daha uzun yıllarda böyle bir arada, bozulmadan, hoş görü ve sevgi dolu olarak kalırız ve etkileşimde oluruz.
Mutlulukla kalın.
Bugün neden blog yazdığımızı anlatacağız. Ben üniversiteye başladığım sene açtım bu blogu. O zamanlar çok blog okumazdım ama bilirdim de blogger diye bir platform olduğunu. Sonra yazmayı çok sevdiğim için boş bir anımda blogumu açtım. O gün bu gündür de adı aynı. Blog adresini değiştirdim sadece sonradan. Hem 'Mürekkeple hayaller' adı çok hoşuma gitti hem de eski ismi -şu an hatırlamıyorum ama- tam blog adı gibi değildi.
Gel zaman git zaman yazılar girmeye başladım. Başta önceden yazdıklarımdı. Sonra diğer blogları da okudukça 'ben de okuduğumu, izlediğimi yazayım' dedim. Öyle gelişti. Zamanla çevrem oluştu. Başkalarına yorum yaptıkça, etkinliklere katıldıkça birbirinden güzel insanlarla tanıştım. İlgimi çeken çok farklı blog tanıdım.
Şimdi ise hem yazdıkça rahatlayan bir insan olduğum için hem de yazılara gelen yorumlarla etkileşimde kalabildiğimiz için seviyorum blog yazmayı. Sevdiğim şeyleri rahatça ifade edebildiğim bir alan gibi geliyor bana. Yazmak çok zevkli bir kere. Aklımda hikaye, roman tarzı şeyler yazmak da var ama hiç başına oturup hikayeyi geliştiremiyorum. Hep kafamda kurup duruyorum anca. Bir gün ciddi ciddi oturup üzerine çalışmak ve kendi hikayelerimi yazmak istiyorum. Eskiden wattpadte yazayım diyordum ama orasının eski tadı kalmadı ben de. Buradan paylaşırım sanırım. Ya da bilemem o an ne daha iyi hissettirirse.
Öyle işte yazmaya karşı duyduğum sevgi ve siz güzel blog arkadaşlarımla kurduğum o eşsiz iletişim beni buraya her geçen gün daha çok bağlıyor. Umarım daha uzun yıllarda böyle bir arada, bozulmadan, hoş görü ve sevgi dolu olarak kalırız ve etkileşimde oluruz.
Mutlulukla kalın.
7 Kasım 2019 Perşembe
Kasım Ayı Meydan Okuması 7. Gün - Hayatına Yön Veren Duygu
Merhabalar.
Hayatıma hiçbir zaman bilinçli bir şekilde yön verdiğimi düşünmüyorum. Şartlar ne getiriyorsa uyum sağlamış gibi hissediyorum kendimi. Tabi bu biraz okul hayatı için geçerli denilebilir. Kendimi bambaşka yerlerde hayal edebiliyorum çoğu zaman ama hiçbir zaman o hayal ettiğim yerin tam olmak istediğim yer olduğunu düşünmüyorum. Sanırım iş hayatında her şeyi denemek isteyen ve pek çok işte çalışmış biri olmayı istiyorum. Neyse bunlar biraz şans işleri. Gelelim konumuza. Genel olarak kalbinin sesini dinleyen biri olduğumu söyleyebilirim. Bir çikolata alırken bile elime aldığım ambalaj kötü hissettirdiğinde hemen değiştirir diğerini alırım. Öyle de saçma bir his dünyası işte. :DAma nedense içimdeki o hissin doğru çıktığına inanıyorum. Belki de çocukluktan beri izlediğim sihirli dizilerin ya da çizgi filmlerin de etkisi vardır bu inanışta. Ama varsın çocukluk olsun bu alışkanlığımın nedeni.
Sonra çokça melankolik olurum ben. O zamanlar her şeyden yorulurum, çok üşengecimdir. Sırf bu tembellikten pek çok fırsatı da kaçırdım mesela. Ama bunu da kafaya takmıyorum. Çevremdeki herkes bir şeyler için keşke diyor benimki de bunlar olsun ne yazar. Telafisi olmayacak şeyler olmadığı sürece gidemediğim bir kursu ya da yurt dışına çıkma fırsatını kafaya takmamaya karar verdim.
Aslında tam olarak şu şekilde karar veriyorum diyebilecek kadar büyük kararlar vermem gerekmedi hiç. Belki ileride olur ve benim bu soruya vereceğim cevap değişir. Şimdilik küçük rutin dünyamda yaşıyorum. Başıma gelen olayları büyütmemeye çalışıyorum. Abartınca ruhumun kaldırma olasılığı da azalıyor bence. Biraz kendimi dışarıya kapatıp yaşıyorum. Yani dış dünya camdan izlediğim akıp giden bir sahne asıl olan içimde baş başa kaldığım kendim.
Çok mantıksız oldu soruya göre cevabım ama başka türlü ne denir bilemedim. Böyle olsun.
Mutlulukla kalın.
Kasım Ayı Meydan Okuması 6. Gün - Bir Şehir Olsan
Merhabalar.
Dünün başlığıydı bu ama evde olmadığım için yazamamıştım.
Bir düşünelim bakalım bir şehir olsam kesinlikle sanatla iç içe bir şehir olmak isterdim. Üzerinde pek çok devletin eserler bıraktığı, sanatçılar yetiştirmiş bir şehir olmak isterdim. Ve bu eserler hiçbir belediye tarafından dokunulmamış olmalılar. Bir sürü müze, tiyatro, opera olmalı sokaklarında. Her bina eski zamanlardan esintiler taşımalı. Caddelerinde rengarenk dükkanlar olmalı. Sonra dört mevsiminde zamanında yaşandığı, her mevsimin nimetlerinden yaralanıldığı bir şehir olmak isterdim. Bir de içinden nehir geçen bir şehir olmak isterdim. Hiç deniz olan bir yerde yaşamadım o yüzden deniz merakım yoktur ama Bayburt'ta yaşarken Çoruh Nehri'ni çok severdim. Tam okulumun karşısındaydı o yüzden ayrı özel benim için.
İnsanlarına gelelim bir de. Dünya üzerindeki en iyi kalpli, en duyarlı insanlar yaşasın isterdim benim üzerimde. Her yere bisikletle giden, yeşili seven ve destekleyen, yardımsever, adaletli insanlar olsunlar. Sokak hayvanlarının her yerde mutlu, sıcak ve tok olarak gezdiği, herkesin de onlara sevgi gösterdiği sokaklarım olsun.
En büyük meydanımda yapay bir havuz olsun. Su fışkıran hani. Çevresinde bol bol çiçek olsun. Caddeler, sokaklar mis gibi koksun. Tek bir çöp bile olmasın. Yolları asfalt değilde küçük kaldırım taşlarından yapılsın.
Kadın-erkek ayrımı olmasın bir de. İnsanlar bu cinsiyet farkının farkında bile olmasınlar. Herkes istediği işi yapsın. Kocaman bir kütüphanesi olsun. Tüm şehir sürekli kitap okuyor olsun. Bir de bol bol festivallerimiz olsun. Şehirdeki herkes katılsın bunlara. Yenilen, içilen, eğlenilen festivaller olsun hepsi de.
Kimse kimsenin dinine, yaşantısına, görüşüne karışmasın. Herkes fikrini istediği gibi söylesin. Dışarıdan gelen insanlar da hemen uyum sağlasın bu şehre.
Yönetim diye bir şeyde olmasın. Hatta siyaset 's'si bile olmasın. Herkes doğru ve iyiyi bilip ona göre yaşasın.
Kötülük yapan olursa da şehrin dağlarında yaşayan dev onu kaçırıp yesin :) böylece güzel ve mutlu hayatımız hiç bozulmasın.
Biraz ütopik oldu ama tam olarak böyle bir şehir olmak isterdim. Hayal bile edilemeyecek kadar mutlulukla dolu. Biraz da çocukluğumuzda okuduğumuz o büyülü hikayelerdeki gibi.
Dünya üzerinde böyle bir yer yoktur muhtemelen. İnşallah öbür hayatımda bu dünyanın kötülüklerinden tamamen uzak, hayalimdeki gibi bir hayat yaşarım.
Mutlulukla kalın.
Bir düşünelim bakalım bir şehir olsam kesinlikle sanatla iç içe bir şehir olmak isterdim. Üzerinde pek çok devletin eserler bıraktığı, sanatçılar yetiştirmiş bir şehir olmak isterdim. Ve bu eserler hiçbir belediye tarafından dokunulmamış olmalılar. Bir sürü müze, tiyatro, opera olmalı sokaklarında. Her bina eski zamanlardan esintiler taşımalı. Caddelerinde rengarenk dükkanlar olmalı. Sonra dört mevsiminde zamanında yaşandığı, her mevsimin nimetlerinden yaralanıldığı bir şehir olmak isterdim. Bir de içinden nehir geçen bir şehir olmak isterdim. Hiç deniz olan bir yerde yaşamadım o yüzden deniz merakım yoktur ama Bayburt'ta yaşarken Çoruh Nehri'ni çok severdim. Tam okulumun karşısındaydı o yüzden ayrı özel benim için.
İnsanlarına gelelim bir de. Dünya üzerindeki en iyi kalpli, en duyarlı insanlar yaşasın isterdim benim üzerimde. Her yere bisikletle giden, yeşili seven ve destekleyen, yardımsever, adaletli insanlar olsunlar. Sokak hayvanlarının her yerde mutlu, sıcak ve tok olarak gezdiği, herkesin de onlara sevgi gösterdiği sokaklarım olsun.
En büyük meydanımda yapay bir havuz olsun. Su fışkıran hani. Çevresinde bol bol çiçek olsun. Caddeler, sokaklar mis gibi koksun. Tek bir çöp bile olmasın. Yolları asfalt değilde küçük kaldırım taşlarından yapılsın.
Kadın-erkek ayrımı olmasın bir de. İnsanlar bu cinsiyet farkının farkında bile olmasınlar. Herkes istediği işi yapsın. Kocaman bir kütüphanesi olsun. Tüm şehir sürekli kitap okuyor olsun. Bir de bol bol festivallerimiz olsun. Şehirdeki herkes katılsın bunlara. Yenilen, içilen, eğlenilen festivaller olsun hepsi de.
Kimse kimsenin dinine, yaşantısına, görüşüne karışmasın. Herkes fikrini istediği gibi söylesin. Dışarıdan gelen insanlar da hemen uyum sağlasın bu şehre.
Yönetim diye bir şeyde olmasın. Hatta siyaset 's'si bile olmasın. Herkes doğru ve iyiyi bilip ona göre yaşasın.
Kötülük yapan olursa da şehrin dağlarında yaşayan dev onu kaçırıp yesin :) böylece güzel ve mutlu hayatımız hiç bozulmasın.
Biraz ütopik oldu ama tam olarak böyle bir şehir olmak isterdim. Hayal bile edilemeyecek kadar mutlulukla dolu. Biraz da çocukluğumuzda okuduğumuz o büyülü hikayelerdeki gibi.
Dünya üzerinde böyle bir yer yoktur muhtemelen. İnşallah öbür hayatımda bu dünyanın kötülüklerinden tamamen uzak, hayalimdeki gibi bir hayat yaşarım.
Mutlulukla kalın.
5 Kasım 2019 Salı
Kasım Ayı Meydan Okuması 5. Gün - Olmak İstediğin Yer
Merhabalar.
Meydan okumanın yarısına geldik bile.
Bugün şu anda olmak istediğimiz yerin hayalini kuracağız birlikte. Ben bugün Adana yolcusuyum o yüzden kesinlikle evimde kalmak isterdim. Hele ki son günlerde aşırı bir yorgunluk var üzerimde. Sıcacık, battaniye dolu bir yatağa sokulup uyumak istiyorum. Sonra o yataktan hiç kalkmadan saatlerce dizi izlemek, kitap okumak istiyorum. Bir el şıklatması ile abur-cubur ve kahve, sıcak çikolata gibi şeyler de gelse hiç fena olmaz. :)
Kısacası tüm gün yatıp tembellik yapacağım bir yerde olmayı hayal ediyorum şu an ama böyle bir imkanım olmadığı için şimdi bir kahve yapıp ayılmaya çalışacağım.
Bugünkü yazı kısa olacak. Dediğim gibi yolcuyum bugün. Yarın yazabilir miyim bilmiyorum ama bir sonraki gün telafi ederim.
Mutlulukla kalın.
Meydan okumanın yarısına geldik bile.
Bugün şu anda olmak istediğimiz yerin hayalini kuracağız birlikte. Ben bugün Adana yolcusuyum o yüzden kesinlikle evimde kalmak isterdim. Hele ki son günlerde aşırı bir yorgunluk var üzerimde. Sıcacık, battaniye dolu bir yatağa sokulup uyumak istiyorum. Sonra o yataktan hiç kalkmadan saatlerce dizi izlemek, kitap okumak istiyorum. Bir el şıklatması ile abur-cubur ve kahve, sıcak çikolata gibi şeyler de gelse hiç fena olmaz. :)
Kısacası tüm gün yatıp tembellik yapacağım bir yerde olmayı hayal ediyorum şu an ama böyle bir imkanım olmadığı için şimdi bir kahve yapıp ayılmaya çalışacağım.
Bugünkü yazı kısa olacak. Dediğim gibi yolcuyum bugün. Yarın yazabilir miyim bilmiyorum ama bir sonraki gün telafi ederim.
Mutlulukla kalın.
4 Kasım 2019 Pazartesi
Kasım Ayı Meydan Okuması 4. Gün - Küçük Sevinçler
Merhabalar.
Bugün gün içindeki koşuşturma, stres, kalabalık arasında bir anda ortaya çıkan ve bizi gülümseten şeyleri yazacağız. Beni mutlu etmek çok basittir aslında. Her şeyle mutlu olup, her şeye gülümseyebilirim.
Bugün ise markete gidiş geliş yolunda dinlediğim şarkı ile bol bol sırıtmalı ve her zamanki kendimliğimi yaparak sokakta olmamı umursamadan şarkıya eşlik etmeli bir küçük sevinç anı yaşadım.
Nilüfer'in Ta Uzak Yollardan şarkısı. Herkese tavsiye ederim.
Ah bir de tam evi süpürmeyi bitirdikten sonra çat kapı gelen komşularımızla 'ay iyi ki süpürmüşüz evi' sevinci de var. :D
Sonra okuldan gelen küçüğümüzle bol yılışmalı sevgi saatlerimiz oluyor. Artık rutin bir sevgi anı ama beni her defasında mutlu ediyor.
Bugün aklıma başka gelmiyor ama eskilerden hiç aklımda yokken açtığım çekmeceden çıkan Burçak bisküvisini görünce yaşadığım sevinci hiç unutamam mesela. Böyle hiç hesapta yokken seni mutlu eden ne oldu deseler aklıma hep o gelir.
Sonra aklıma durduk yere bir şarkı sözü takılır ona sevinirim yeniden hatırladım diye. Bugün o şarkı Kutsi'den Olanlar Olmuş şarkısıydı mesela. Orta okulda Doktorlar sağ olsun bol bol Kutsi dinledik. :)
Ay daha başka daha başka... Dizilerde ya da sevdiğim müzik grubu üyelerinin tatlı bir hareketini görünce o anlık bir kalp sıkışması, ağız kulaklara varana dek uzayan bir sırıtma da olmuyor değil. Mesela bugün BTS'in Jung Kook'un saçları ile ilgili konuştuğu bir videosunu izledim ve yumoş yumoş bir insan oldum o anda. :D
Bu kadar olsun o zaman bugünlük. Dilerim hayatımız boyunca böyle bizi mutlu eden güzel şeylerle karşılaşırız. Ömrümüz hep mutlu ederek, mutlu olarak geçer hepimizin.
Mutlulukla kalın.
Bugün ise markete gidiş geliş yolunda dinlediğim şarkı ile bol bol sırıtmalı ve her zamanki kendimliğimi yaparak sokakta olmamı umursamadan şarkıya eşlik etmeli bir küçük sevinç anı yaşadım.
Nilüfer'in Ta Uzak Yollardan şarkısı. Herkese tavsiye ederim.
Ah bir de tam evi süpürmeyi bitirdikten sonra çat kapı gelen komşularımızla 'ay iyi ki süpürmüşüz evi' sevinci de var. :D
Sonra okuldan gelen küçüğümüzle bol yılışmalı sevgi saatlerimiz oluyor. Artık rutin bir sevgi anı ama beni her defasında mutlu ediyor.
Bugün aklıma başka gelmiyor ama eskilerden hiç aklımda yokken açtığım çekmeceden çıkan Burçak bisküvisini görünce yaşadığım sevinci hiç unutamam mesela. Böyle hiç hesapta yokken seni mutlu eden ne oldu deseler aklıma hep o gelir.
Sonra aklıma durduk yere bir şarkı sözü takılır ona sevinirim yeniden hatırladım diye. Bugün o şarkı Kutsi'den Olanlar Olmuş şarkısıydı mesela. Orta okulda Doktorlar sağ olsun bol bol Kutsi dinledik. :)
Ay daha başka daha başka... Dizilerde ya da sevdiğim müzik grubu üyelerinin tatlı bir hareketini görünce o anlık bir kalp sıkışması, ağız kulaklara varana dek uzayan bir sırıtma da olmuyor değil. Mesela bugün BTS'in Jung Kook'un saçları ile ilgili konuştuğu bir videosunu izledim ve yumoş yumoş bir insan oldum o anda. :D
Bu kadar olsun o zaman bugünlük. Dilerim hayatımız boyunca böyle bizi mutlu eden güzel şeylerle karşılaşırız. Ömrümüz hep mutlu ederek, mutlu olarak geçer hepimizin.
Mutlulukla kalın.
Kasım Ayı Meydan Okuması 3. Gün - Seviyorum Dediğin Şeyler
Merhabalar.
Öncelikle bir özürle başlamak istiyorum. Dün nasıl olduysa aklımdan çıkmış bloga yazmam gerektiği. O yüzden bugün iki günü birden yazacağım.
İşleri zamanında yapmayı seviyorum. :D
Gökyüzünü izlemeyi seviyorum.
Yeşili çok çok seviyorum.
Sıcak tutan kıyafetleri seviyorum.
Sohbet ederken içilen çayı seviyorum.
Yalnız başına içilen kahveyi seviyorum.
Film izlemeyi seviyorum.
Uzak doğu ile ilgili şeyleri seviyorum. Ama en çok Kore'yi seviyorum.
Yeni yerler görmeyi seviyorum.
Yabancı dil öğrenmeyi seviyorum.
Otobüs yolculuklarını seviyorum.
Kitap okumayı seviyorum.
Yazı yazmayı seviyorum.
Müzik dinlemeyi seviyorum.
Nakış yapmayı seviyorum.
Hobilerimle uğraşmayı seviyorum.
Sessizliği seviyorum.
Yalnızlığı seviyorum.
Ailemi seviyorum. Özellikle şu an onlara ayrı bir düşkünlüğüm var.
Ütü yapmayı seviyorum.
Yoga yapmayı seviyorum.
Komik videolar izlemeyi seviyorum. Bir şeye gülme standartlarım çok düşüktür. :)
BTS'i seviyorum. <3
SS501'i seviyorum. <3
Zaten bunlar dinlediğim ve hayranı olduğum tek K-pop grupları. Pek K-pop işlerine bulaşmıyorum. Çünkü bulaşınca illaki bağımlısı yapıyor gruplar beni.
Aklıma gelenler bunlar. Kendinize iyi bakın. Hayatta hep sevdiğiniz şeylerle karşılaşın.
Mutlulukla kalın.
Öncelikle bir özürle başlamak istiyorum. Dün nasıl olduysa aklımdan çıkmış bloga yazmam gerektiği. O yüzden bugün iki günü birden yazacağım.
Gökyüzünü izlemeyi seviyorum.
Yeşili çok çok seviyorum.
Sıcak tutan kıyafetleri seviyorum.
Sohbet ederken içilen çayı seviyorum.
Yalnız başına içilen kahveyi seviyorum.
Film izlemeyi seviyorum.
Uzak doğu ile ilgili şeyleri seviyorum. Ama en çok Kore'yi seviyorum.
Yeni yerler görmeyi seviyorum.
Yabancı dil öğrenmeyi seviyorum.
Otobüs yolculuklarını seviyorum.
Kitap okumayı seviyorum.
Yazı yazmayı seviyorum.
Müzik dinlemeyi seviyorum.
Nakış yapmayı seviyorum.
Hobilerimle uğraşmayı seviyorum.
Sessizliği seviyorum.
Yalnızlığı seviyorum.
Ailemi seviyorum. Özellikle şu an onlara ayrı bir düşkünlüğüm var.
Ütü yapmayı seviyorum.
Yoga yapmayı seviyorum.
Komik videolar izlemeyi seviyorum. Bir şeye gülme standartlarım çok düşüktür. :)
BTS'i seviyorum. <3
SS501'i seviyorum. <3
Zaten bunlar dinlediğim ve hayranı olduğum tek K-pop grupları. Pek K-pop işlerine bulaşmıyorum. Çünkü bulaşınca illaki bağımlısı yapıyor gruplar beni.
Aklıma gelenler bunlar. Kendinize iyi bakın. Hayatta hep sevdiğiniz şeylerle karşılaşın.
Mutlulukla kalın.
2 Kasım 2019 Cumartesi
Kasım Ayı Meydan Okuması 2. Gün - Sevdiğin Kokular ve Sesler
Merhabalar.
Bugün say say bitmeyecek bir konuyu yazacağım. Özellikle kokulara karşı çok hassas olduğum için bu konu başlığını ayrıca sevdim.
İlk olarak kahve kokusuna bayılırım. Çikolata yemeden önce hep kokusunu içime çekerim. Her türlü çiçeğin kokusunu da çok severim. Çevremde çiçek varsa koklamadan geçmem yanında. Şu an ki evimizin bahçesinde bol bol gül var. Onlar ne zaman açsa bir süre koklayıp eve öyle giriyorum her defasında. Sonra ahşap kokusunu çok severim, talaş kokusunu, metallerin kokusunu, boya kokusunu. Bunlar biraz da o işlerle uğraşmayı sevdiğim için. Ve tabi ki kitap kokusu. Onu saymazsam olmaz. Sonra temizlik yapınca evi saran o kokuyu çok severim. Çamaşır suyunu değil ama ondan nefret ediyorum. Baş ağrısı yapıyor ve hiç geçmiyor. Çimler biçildikten sonra çıkan o kokuya bayılırım. Yağmur kokusu, kar kokusu da en sevdiklerimden. Bazen havayı koklayarak yağış olacak mı diye anlamaya çalışırım. Yemek kokularına aşırı bir düşkünlüğüm yok ama bir yemeği yemeden önceki kriterim kokusunun güzel olması. Bu yüzden mantarı ve eti pek sevmem mesela. Baharatlarda kimyon aynı babam gibi kokuyor gibi geliyor bana o yüzden bambaşkadır onu koklamak. Annemin kokusu ise bu dünyadaki hiçbir şeyle anlatılamayacağı için başlı başına huzur bulduğum kokudur. Bebek kokusuna da bayılırım. Biraz iğrenç gelebilir ama onların o kusmuk kokuları bile bana güzel geliyor nedense. Bebeklere karşı sonsuz bir toleransım var. Bizim evin küçüğünün kokusu bir de. Ben sevdiklerimi de hep koklayarak öperim zaten. Ama çok öpen sarılan birisi olmadığım için aşırı kanım kaynadığı anlarda yaklaşırım hep insanlara.
Vallahi bir sürü saydım daha da vardır kesin ama aklıma gelmiyor.
Gelelim seslere...
Sesler benim için biraz sıkıntılı. Seslere çok takılan biriyim. Sevdiğim değil de nefret ettiklerimi saysam bile roman olur o derece. Bazı sesler kulağımı öyle tırmalıyor ki ne yaparsam yapayım, nerede olursam olayım çizgi filmlerde köpeklerin kulaklarını dikmesi gibi dikiliyor kulaklarım. :D
Sevdiklerime gelecek olursam uzaktan gelen kuş sesleri, cadde sesleri (uyumaya çalışırken değil ama), su sesi, rüzgar sesi, kışın rüzgar estikçe cama vuran o uğultu sesi, yürüyüş sesi, bir de İncirli Kurabiye'den çalayım kardaki adım sesleri. :)
Sonra keman, piyano, flüt, çello, akordiyon, arp, ukulele, kalimba ve bunlara benzer enstrüman sesleri.
Kaynak makinesinin sesi. Garip ama o cızırtı hem hoşuma gidiyor hem de belli bir zaman sonra beynimi deliyor gibi oluyor ve ben o hissi de seviyorum. Bunun nedeni sanırım diş teli taktığım zamanlardan kalma. Doktorların kullandıkları aletlerde o tür bir ses çıkarıyordu. İçime işlemiş olabilir. Bebek ağlamasını da çok severim. Ama başkasının bebeği olunca. :D
Şu bazı dükkanlara girerken kapıya asılan zillerin ve uzun metal çubukların çıkardıkları sesi de çok severim. Öyle bir dükkandaysam eğer hep birilerin girsin çıksın isterim. Uzaktaki evlerden gelen süpürge sesini de severim bakın. İlginç ama yapacak dikkat gerektiren bir işim yoksa evdeyken o sessizliğin içinde o sesi duymak hoşuma gider. Tabi bir işim varsa içimden söylenmeye başlamışımdır o ayrı. :)
Sonra ben küçükken komşularımız ya da anne annemler falan yün çırparlardı o sesi de çok severim. Hala çocukmuşum gibi gelir. Oyun oynayan çocukların sesini de çok severim. Bizim sitedekiler oynarken bazen kardeşimi kontrol etmek için balkona çıkarım ve bir süre seslerini dinlerim. Şimdilerde okuldan almaya gittiğimde de çevremdeki çocukların seslerini dinlemeyi çok severim.
Kalabalıktayken oluşan o konuşma uğultusu içinde kafamı sıraya ya da bir yere koyup o anlamsız gürültüyü dinlemeyi de severim. Kafam boşalıyor gibi hissediyorum öyle anlarda. Birinin kalemle yazarken çıkardığı o sesi de severim. Kafamı yan yatırıp kalemin defterde hareket etmesini izlemeyi de çok severim. Lise de çok yapardım. Şimdilerde mektup falan hazırlayan asmr videolarını çok severek izliyorum.
Böyle işte say say bitmez ama aklıma gelmiyor başka. Kokular ve sesler özel oluyor insanın hayatında. Bazen bir anıyı hatırlatıyor bazense maddi varlığımızı alıp hafifletiyor bizi. Bakalım sizlerin sevdiğiniz ses ve kokular neler?
Mutlulukla kalın.
İlk olarak kahve kokusuna bayılırım. Çikolata yemeden önce hep kokusunu içime çekerim. Her türlü çiçeğin kokusunu da çok severim. Çevremde çiçek varsa koklamadan geçmem yanında. Şu an ki evimizin bahçesinde bol bol gül var. Onlar ne zaman açsa bir süre koklayıp eve öyle giriyorum her defasında. Sonra ahşap kokusunu çok severim, talaş kokusunu, metallerin kokusunu, boya kokusunu. Bunlar biraz da o işlerle uğraşmayı sevdiğim için. Ve tabi ki kitap kokusu. Onu saymazsam olmaz. Sonra temizlik yapınca evi saran o kokuyu çok severim. Çamaşır suyunu değil ama ondan nefret ediyorum. Baş ağrısı yapıyor ve hiç geçmiyor. Çimler biçildikten sonra çıkan o kokuya bayılırım. Yağmur kokusu, kar kokusu da en sevdiklerimden. Bazen havayı koklayarak yağış olacak mı diye anlamaya çalışırım. Yemek kokularına aşırı bir düşkünlüğüm yok ama bir yemeği yemeden önceki kriterim kokusunun güzel olması. Bu yüzden mantarı ve eti pek sevmem mesela. Baharatlarda kimyon aynı babam gibi kokuyor gibi geliyor bana o yüzden bambaşkadır onu koklamak. Annemin kokusu ise bu dünyadaki hiçbir şeyle anlatılamayacağı için başlı başına huzur bulduğum kokudur. Bebek kokusuna da bayılırım. Biraz iğrenç gelebilir ama onların o kusmuk kokuları bile bana güzel geliyor nedense. Bebeklere karşı sonsuz bir toleransım var. Bizim evin küçüğünün kokusu bir de. Ben sevdiklerimi de hep koklayarak öperim zaten. Ama çok öpen sarılan birisi olmadığım için aşırı kanım kaynadığı anlarda yaklaşırım hep insanlara.
Vallahi bir sürü saydım daha da vardır kesin ama aklıma gelmiyor.
Gelelim seslere...
Sesler benim için biraz sıkıntılı. Seslere çok takılan biriyim. Sevdiğim değil de nefret ettiklerimi saysam bile roman olur o derece. Bazı sesler kulağımı öyle tırmalıyor ki ne yaparsam yapayım, nerede olursam olayım çizgi filmlerde köpeklerin kulaklarını dikmesi gibi dikiliyor kulaklarım. :D
Sevdiklerime gelecek olursam uzaktan gelen kuş sesleri, cadde sesleri (uyumaya çalışırken değil ama), su sesi, rüzgar sesi, kışın rüzgar estikçe cama vuran o uğultu sesi, yürüyüş sesi, bir de İncirli Kurabiye'den çalayım kardaki adım sesleri. :)
Sonra keman, piyano, flüt, çello, akordiyon, arp, ukulele, kalimba ve bunlara benzer enstrüman sesleri.
Kaynak makinesinin sesi. Garip ama o cızırtı hem hoşuma gidiyor hem de belli bir zaman sonra beynimi deliyor gibi oluyor ve ben o hissi de seviyorum. Bunun nedeni sanırım diş teli taktığım zamanlardan kalma. Doktorların kullandıkları aletlerde o tür bir ses çıkarıyordu. İçime işlemiş olabilir. Bebek ağlamasını da çok severim. Ama başkasının bebeği olunca. :D
Şu bazı dükkanlara girerken kapıya asılan zillerin ve uzun metal çubukların çıkardıkları sesi de çok severim. Öyle bir dükkandaysam eğer hep birilerin girsin çıksın isterim. Uzaktaki evlerden gelen süpürge sesini de severim bakın. İlginç ama yapacak dikkat gerektiren bir işim yoksa evdeyken o sessizliğin içinde o sesi duymak hoşuma gider. Tabi bir işim varsa içimden söylenmeye başlamışımdır o ayrı. :)
Sonra ben küçükken komşularımız ya da anne annemler falan yün çırparlardı o sesi de çok severim. Hala çocukmuşum gibi gelir. Oyun oynayan çocukların sesini de çok severim. Bizim sitedekiler oynarken bazen kardeşimi kontrol etmek için balkona çıkarım ve bir süre seslerini dinlerim. Şimdilerde okuldan almaya gittiğimde de çevremdeki çocukların seslerini dinlemeyi çok severim.
Kalabalıktayken oluşan o konuşma uğultusu içinde kafamı sıraya ya da bir yere koyup o anlamsız gürültüyü dinlemeyi de severim. Kafam boşalıyor gibi hissediyorum öyle anlarda. Birinin kalemle yazarken çıkardığı o sesi de severim. Kafamı yan yatırıp kalemin defterde hareket etmesini izlemeyi de çok severim. Lise de çok yapardım. Şimdilerde mektup falan hazırlayan asmr videolarını çok severek izliyorum.
Böyle işte say say bitmez ama aklıma gelmiyor başka. Kokular ve sesler özel oluyor insanın hayatında. Bazen bir anıyı hatırlatıyor bazense maddi varlığımızı alıp hafifletiyor bizi. Bakalım sizlerin sevdiğiniz ses ve kokular neler?
Mutlulukla kalın.
1 Kasım 2019 Cuma
Kasım Ayı Meydan Okuması 1. Gün - Günaydın Kartı
Merhabalar.
İncirli Kurabiye blogu sayesinde haberdar olduğum bu güzel etkinliğe ben de katılıyorum. Bir süredir şunu yazayım bunu yazayım diye plan yapsam da hepsi teoride kalıyor maalesef. Bu etkinlik ile o tutukluğu aşıp, başka işler için blogumu ertelemeyi bırakıp, her gün yazı yazmak için başına geçmeyi planlıyorum. Umuyorum bu kalıcı bir alışkanlık olur da hep yazarım.
İlk günün teması günaydın kartı hazırlamak. Ben de böyle cıvıl cıvıl iç açan bir resim olsun istedim. Şu sıralar havalara pek böyle masmavi olmasa da bu resim tam bir sabah resmi gibi değil mi?
Son zamanlarda bambaşka ruh hallerindeyim. Bir gün umut, bir gün umutsuzluk, başka bir anda ise her şeyi boş vermişlik sarıyor içimi. Ama her yeni günün bambaşka şeyler getireceğini biliyorum o yüzden sabah ne kadar pozitif başlarsak tüm gün arada modumuz düşse de tekrar toparlayabileceğimize inanıyorum.
Bir gün daha gördüysek, bir sabah güneşinde daha gözlerimiz kamaştıysa, bir sabah esintisi ile yeniden hafifçe ürperdiysek ve bunların hepsinde yaşadığımız anın bir kere daha farkına vardıysak çevremizdeki dünyanın bize ezberlettiği tüm o kalıpların dışında bile olsak kendi hayatımızı istediğimiz gibi yaşamak için hakkımız var demektir. Ben artık her yeni güne öyle bakmak istiyorum. Yaşımı düşünüp, işimi düşünüp, sahip olduğum maddi değeri hesaplayıp kendime bu dünyada yaşarken acı çektirmek istemiyorum. Gelen yeni şeyleri kabul edip istediğim şeyleri gerçekleştirmek için çabalayacağım.
Mutluluk için yaşayacağım. Kendi bildiğim ve kendi istediğim mutluluk için.
Mutlulukla kalın.