Gün geçmiyor ki ben kaçıp kaçıp buralara gelmeyeyim. Şu an ki problem olmayan problemlerim arasında bloğuma kaçıp yazı yazmak en büyük mutluluğum. Keşke tüm ömrümü böyle yazı yazarak geçirebilsem.
Ancak şu içeride bir yerlerde olan ve adına 'vicdan' denen şey yüzünden programlanmış robotlar gibi 'ders çalışmalıyım, ders çalışmalıyım.' düşünceleri ile cebelleşiyorum.
Çalışıyor muyum peki?
Tabi ki! Biraz... bazen...
Evet şaka bir yana Tayland dizi ve filmleri konuşma dili yüzünden hiç izleyesim gelmezdi. Ancak bir gece uyku tutmayınca -bu Cuma- arşivlediğim filmlerden birine rast geldim.
Me... myself.
Hakkında hiçbir şey bilmeden başladığım film beni büyüledi. Hele o Tan'ın sırıtışları yok mu?
Evet sonra hemen Lovesick adlı diğer filme geçtim.
Aslında ben Matt LeBlanc'in oynadığı filmi izlemek isterken alt yazısı olmayan filmin alt yazılı versiyonuymuş gibi hep bu film karşıma çıkıyordu. Ben de bir köşede dursun bakalım diye indirmiştim.
-Asıl aradığım filmde tavsiye edilir. Ben televizyonda alt yazılıya çevirip izlemiştim ama internette alt yazısını bulamadım. Bulursanız onu izleyin dublaj pek çok şeyi götürecektir filmden. Ve kesinlikle kahkahalarla eğleneceğinize garanti veriyorum.-
Başlığımıza dönersek ilk tanıtacağım film: Lovesick
Konusu; Jo-chin (Ariel Lin) ilk aşkının onu aldatmasından dolayı aşktan korkan ve hiçbir erkeğe güvenmeyen biridir. Bir gün dedesinin hastanesinde 'Kahkaha Terapisi' adlı bir programda gönüllü çalışmaya başlar. O günde hastanenin yeni beyin cerrahı Cha-han (Chen Bolin) İşe başlamıştır. Kızımız tesadüf eseri yakışıklı doktorla karşılaşır ve ondan çok etkilenir. Tabi ki onu direk olarak 'kalp kıran erkek' kategorisine yerleştirmeyi de ihmal etmez. Çünkü bir erkek ne kadar kusursuzsa o kadar da sizi üzme potansiyeline sahiptir. Ancak bu sefer işler biraz karışır. Bizim karizmatik doktorumuz da kızımızdan etkilenmiştir ve peşini bir türlü bırakamaz. Biz de filmde kendini korumak için türlü numaralarla doktoru hastanedekilere rezil etmek isteyen kızımızın maceralarını ve tabi birbirinden tatlı tepkilerini izlemekten keyif duyarız.
Yaşasın spoi.
-Depresyonun birinci evresi.
-KBK Kulübü.
Depresyondan çıksın diye halasının yanına gönderilen Jo-chin. Dönüşümün asıl sebebi bu kulüp benden söylemesi.
Kuralları unutmayın kızlar.
Bir erkek için değmez kısacası.
-İlk karşılaşma.
Toparlama çabaları harikaydı.
-Kızımız için çok doğru bir ifade.
-Aşk kapıyı çalınca kendimize çokça sorduğumuz soru.
-Yok de. Öldü de.
Kıyamam hırs yapmış gibi 'Biliyordum.'
-Burada pizzaya saldırması harikaydı.
-Adamı başından atma çabaları.
-Ama sonra...
Son resimdeki cümle şahane.
-Ah.. kesinlikle benim cümlem bu.
-Tek değilsin tatlım. Herkes bu korkusunu tedavi edecek birini bekliyor.
-Gaza gelen kızımızın aslında söylemek isteyip söyleyemedikleri.
Ve tek cümle, 'Beni unutma'
Evet sonu mutlu bitiyor korkmayın sadece ben o kısımların görüntüsünü almadım. Beni burada kızımızın o iyileşme süreci daha çok etkiledi. Komik ve sevimli bir aşk filmi arayanlara duyurulur.
Gelelim ikinci filmimize. Beni aldı götürdü. Harikaydı dedim ve çok sevdim.
Konusu; Omm (Chayanan Manomaisantiphap) sevdiği adam tarafından ağır sözlerle terk edilmiş. Ölen ablasının oğlunu yetiştirmeye çalışan işinde başarılı olmak isteyen bir kadındır. Bir gün moral bozukluğuyla arabada giderken bir adama çarpar. Adam (Ananda Everingham) hafızasını kaybettiği için sorumluluk ona kalır ve adamı evine götürür. Adamın kişisel eşyalarından birisi de üzerinde Tan yazan bir kolyedir. Bu yüzden adına Tan derler ve bir arada işi yürütmeye çalışırlar.
-Oyuncularımız.
-Tan'ın kızımıza emanet edilmesi.
-Ancak Omm her fırsatta Tan'ı bir yerlere terk eder.
Sonra tabi ki şu bakışa kıyamaz.
-Ayağını denk al gibi geldi burası bana.
-Kıyafet alırlar.
-Derstleşirler.
Ya şu sırıtışa bakın nasıl da sevindi.
-Eski sevgiliyi işletirler.
Burası ilişkilerinin başladığı yerdi ve güzel sahnelerden birisiydi. Tan'ın bakışları bana sanki gerçekmiş gibi hissettirdi.
-Olsun o bizim kahramanımız.
-Sanırım çoğu insan hayallerinden vazgeçiyor. Ne kötü.
-Burada çok şeker. Parmak hesabı yapıyor.
-Korkuyorum.
-Güneş güzel, sen de güzelsin.
Bu sahne de ayrı güzel.
-Ama işler değişiyor.
-"tanya"
-Her şeye rağmen denemek lazım.
-Seçmek? Seçebilmek...
-Bu günlükte yazanlar o kadar anlamlıydı ki.
-Bunun bir anlamı yok sadece gözleri çok güzel. :)
-Sadece beni sevmen yeterli.
-Kimim ben?
Bunu yazınca Leyla ile Mecnun izleyenler bilir. Ali Atay'ın orada 'Who am I?' diye bir repliği vardı direk görüntüyle o aklıma geldi. Bu arada kendimden bir küçük bilgi daha. Leyla ile Mecnun dizisinin ilk bölümden en büyük hayranıydım ama maalesef finali görmek nasip olmadı. Hala üzülürüm bunun için. Bir de Ali Atay'a aşığım diyebilirim. Çok seviyorum, bayılıyorum o adama. Yıllar geçti bir o geçmedi gerisini siz düşünün. :)
Evet bir yazının daha sonuna geldik. İki güzel film. İzlemek isteyenlere iyi seyirler.
Mutlulukla kalın.