Bir klişenin içinde boğulan balıklar...
Çok sevdiğim bir kitabın içinde geçen cümle bu. İnsanların tanımı gibi değil mi? Herkes için her yeni gün bir öncekinin aynı. Taşlar hep aynı yerinde. Duygular hep olağan düzeyde seyrediyor.
Ve ben her yeni gün biraz daha umutlanıyorum. Bu umut benim ilacım değilde zehirim gibi. Göz kırpışımda bile aynı istek var. Gökyüzüne her baktığımda aynı dilek...
Hayaller insanın en büyük düşmanı olabiliyor bazen. Onları içten çürüten o dert olabiliyor...
Sen güzel iste yeter deniliyor bazen. Çoğu zaman ben de kendimi böyle kandırıyorum. 'Böyle çok isterken nasıl olmaz?' Ama olmuyor işte.
Bazen balıklar boğulacağını bile bile atlıyorlar suya.
Sadece düşlerimde bile beni böylesine mutlu ederken sonuçlarının kötü olabileceğine ihtimal veremiyorum. Ama o kuruntular, ön yargılar, korkular bana kısacık mutluluğumu da unutturup ızdıraba sürüklüyor. Kendi yarattığım dünyada kendi kendime boğulacağım biliyorum. Yine de değer demekten kendimi alıkoyamıyorum. Ben bu kadar isterken, isteyecek bir şey bulmuşken sonunun ne önemi var.